28 / 03 / 2024

4 yabancı şirket Türkiye'de yatırım yapacak!

4 yabancı şirket Türkiye'de yatırım yapacak!

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Bülent Gedikli, kur artışının gerçek yatırımcı üzerinde etki oluşturmadığını, Türkiye’de milyar doların üzerinde yatırım yapmak isteyen 4 yabancı şirketle görüştüğünü söyledi.



Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Bülent Gedikli, kur artışının gerçek yatırımcı üzerinde etki oluşturmadığını, Türkiye’de milyar doların üzerinde yatırım yapmak isteyen 4 yabancı şirketle görüştüğünü söyledi.


Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Bülent Gedikli, ABD seçimleriyle birlikte küresel finans çağının sonuna gelindiğini ve artık reel sektör çağının başladığını söyledi. İstikrar ve belirsizliğin çarpıştığını ancak istikrarın kazanacağını belirten Gedikli, Türkiye’de milyar doların üzerinde yatırım yapmak isteyen çok sayıda şirketin kendisiyle görüşme yaptığını anlattı. Kurların geldiği seviyenin ihracata bir destek olduğunu belirten Gedikli, burada sorunun aşırı volatilite olduğunu aktardı.  Ankara  Sohbetleri’ne konuk olan Bülent Gedikli, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.


Finans piyasalarında son günlerde yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?


Hareket spekülatif olduğunu düşünüyorum. Ekonomik temellerle, Türkiye’nin gerçekleriyle bir ilgisi yok. Bunun olmadığını nereden anlıyoruz? Niye oluyor bunlar? Trump’ın seçilmesi de bunun bir göstergesi. Önceden beri şunu savunuyoruz, esas mücadele küreselle finans oligarşisi ile devletler arasındaydı. Küresel finans 1970’lerden itibaren reel ekonomiden koparak yükselmeye başlamıştı. Bugün dünya gayrisafi hasılası 80 trilyon dolar iken küresel finansın hacmi 350 trilyon dolara ulaşmış durumda. Sistem reel ekonomiyle bağını kaybetmiş ve paradan para kazanma üzerine kurulmuştu. Ancak Trump’ın seçilmesiyle küresel finans çağının sonuna gelmiş olduk, Clinton küresel finansçıların temsilcisiydi ve bunu başaramadılar.


Aşırı düzeyde gelir dağılımı bozukluğu vardı, işsizlik ve bunun getirdiği sosyal patlamalar vardı. Burada sıra artık Avrupa’ya geldi. Artık, reel sektör çağı başlıyor. Büyük fotoğrafı görmeden, mikro konular üzerinden konuşulduğunda olayı algılamak mümkün olmuyor.


Yeni dönemde ne olacak?


Artık sistem yeni sektörler üzerinde başlayacak. Muazzam teknoloji, yenilik gelişmeler var. Üç boyutlu teknolojilere, hologram teknolojileri başta olmak üzere çok farklı şeylere geçeğiz. Enformasyon teknolojileri yanı sıra enerjinin daha ucuz olmasının getirdiği sonuçları göreceğiz. Şimdi bütün dünya geçiş döneminin getirdiği sancıları yaşıyor. IMF, Dünya Bankası, BM gibi uluslararası kuruluşlar da çok yetersiz kaldılar ve artık bunlar da kendini yenilemeli. 60 yıllık anlayışın dışına çıkılarak yeni bir platform oluşturulmalı. Aslında G20 iyi bir platform olabilir ama bunun da kurumsallaşması lazım.


Birtakım ABD kurumları, küresel finansın uzantıları olan kurumlar. Seçim sonucundan memnun kalmamış, değiştirebilir miyiz diye düşünüyorlar. Demokraside, halkın seçimine saygı göstereceksin. ABD şu anda gelişen bir ülke gibi kodları, öyle davranmaya başladı. Ülkesine yatırım çekmeye çalışıyor. Bunu Türkiye dese anlayacağım, yatırım çekmek ister ama aynı şeyleri ABD yapıyor. Yatırıma yönelik destek vereceğini, en çok istihdamı sağlayacağını söylüyor.


Trump neyi değiştiriyor? Küresel finans döneminde zayıf olan devletler artık ana aktör olmaya başlıyor, devlet yapılarının yaklaşımı değişiyor. Başka bir ifade ile devletlerin hükmü kalmamıştı, küresel sermaye girip dağıtıyordu. Mesela terör örgütleri, küresel finans oligarşisinin uzantıları. Bunların silah temin ediyor, uyuşturucu ile terör örgütü üzerinden ülkeleri yıpratıyorlardı. PKK, DAEŞ gibi örgütler devletleri dağıtmak için kullanılan birer araçtı.


Bu terör örgütlerine karşı ne yapılıyor?


Şimdi bunlara karşı bir refleks oluştu. Rusya’da, ABD’de oluştu, bizde de Tayyip Erdoğan ile refleks oluşuyor. Aslında bu üç ülke bir noktada ortak düşman, küresel finans oligarşisine karşı mücadele veriyor. Bizim yaşadıklarımızın benzerini Rusya yaşadı, Ruble değer kaybetti. Petrol fiyatlarının düşmesi de Rusya bütçesini etkiledi. Bu yönde çok operasyon yapıldı, hammadde, mal ve hizmet fiyatları, gayrimenkul fiyatlarını şişirip tekrar patlatılması hep operasyondu. Adeta terör taktikleri gibi bir şey. ABD’de emlak balonu, Mortgage krizi dedik. Bunu kim üretti, 100 dolarlık ürün bin dolara çıktı, birisi iğne batırınca patlıyor. Gelir dağılımı da bozuldu, fiyatlar suni olarak şişmiş, şişiren aynı zamanda fiyatı da düşüren kişi. Hem şişirirken, hem düşürürken kazanıyor. Düşük fiyattan topluyor. Bu kadar insanlık adına utanç verici bir durum.


Kur hareketlerini de buna bağlıyorsunuz o zaman….


Bize şunu yapmak istediler. Kurlar üzerinden oynadıkları oyunla bizi vurmaya kalktılar. Bir kere Türkiye ekonomisi çok sağlam. Adam oturuyor analiz yapıyor; “Ben bu ekonomiyi hangi noktalardan vurabilirim?” diye. Bakıyor kamu maliyesi sağlam, yani kamu üzerinden operasyon yapsa hareket alanı yok. Kamu borç stokunda dünyada bir çok ülkeden iyi konumdayız, cari açıkta da durum aynı. Geriye hane halkı ve bankacılık kalıyor. Bankacılığın açık pozisyonu olmadığı için hareketlerden etkilenmiyor, üstelik sendikasyon kredileri de vadesi geldiğinde yenileniyor. Şunu da söylemek gerekir ki rakamlara bakarak Türkiye’nin yıllık 200 milyar dolar bulmak zorunda olduğunu belirtenler yalan söylüyor.


Bankaların takipteki kredilerinin yüzde 4’e yaklaşmasını risk olarak değerlendiriyorlar. Oysa İtalya’da bu oran yüzde 20, İspanya’da da çok yüksek oranlar varken, bu değerlendirme not veren kuruluşlar için bir yüz karasıdır. Bu açıklamalar not veren kuruluşlar için bir yüz karasıdır ve itibarlarını sıfırladılar.


Yapmak istedikleri oyun, şirketlerin sıkıntıya girmesi, iflaslar olması ve buna bağlı olarak işten çıkarmalarla birlikte halkın sokağa dökülmesiydi. Buna zemin oluşturmaya çalıştılar, ancak bu beklentileri boşa çıkacak. Şirketlerin kurdan zarar yazması başka, riskleri yönetmesi başka bir şey. Şirketlerimiz riskleri gayet iyi yönetiyorlar. Nasıl vaktinde kar yazmıştı, şimdi de zarar yazıyor. Şirketlerimiz kriz süreçlerini yönetmeyi çok iyi öğrendiler. Krizler şirketlere antrenman gibi geldi, kas yaparak güçlendiler.


Hane halklarına baktığımızda da bunların döviz borcu olmadığını görüyoruz. Bunu için oradan gelen baskı yok ama kur algısıyla oradan da baskı üretmeye çalışıyorlar. Kur üzerinde baskı tutabilmek için hane halkının kafasını karıştırıp bir şey üretebilir miyiz? Diyorlar. Türkiye’deki normal siyasi süreçleri bile risk gibi lanse ediyorlar. Aslında demokratik bir süreç işliyor, buna millet karar verecek. Bu süreçleri bile siyasi risk algısı gibi yansıtırsan, iş ABD seçimlerindeki tartışmalara dönüyor. İstikrar ve belirsizlik çarpışıyor ama istikrar kazanacak.


Sizce bu süreçten enflasyon nasıl etkilenecek?


Enflasyonla mücadele bir tarafa konulacak bir şey değil Enflasyon çift haneli olacak yaklaşımlarını doğru bulmuyorum. Bunu söyleyenler niye söylediğine bakıyorum. Enflasyon artacağını söyleyerek, faiz artışına destek oluşturmaya çalışıyorlar. Buna mesnet oluşturuyorlar. Kurun etkisi zaten enflasyona yansıdı.


Yabancı yatırımcıların kararları nasıl etkilenir?


Kur artışının gerçek yatırımcının kararı üzerinde hiçbir olumsuz etkisi olmaz. Ben daha yakın zamanda 4 büyük yatırımcı ile görüştüm. Çok sayıda yatırımcı milyar doların üzerinde yatırımla gelmek istiyor. Yani bunlar öyle hemen gelip geri gitmek üzere değil, 10-20 yıllık karar alıyorlar. Türkiye’nin geleceğini iyi görüyorlar. Not veren kuruluşlar, yatırımcıya jeopolitik risklerden bahsediyorlar. Halbuki bunların hiçbirisi onların söylediği manada risk değil, tam tersine Türkiye terörü bertaraf etmiş vaziyette. Doğu-Güneydoğu da işler normale dönüyor. Zaten son dönemlerde başvurdukları alçakça yöntemden de bu anlaşılıyor. Aksine artık jeopolitik üstünlük kazanıyor, FETÖ, PKK; diğer terör örgütleri tasfiye ediliyor. Suriye konusunda Rusya ile işbirliği sonuçlarını göreceğiz. Bu da istikrarı sağlayacak. Türkiye şu anda bu ülkelerin hepsiyle masaya oturuyor. Ne politik riski?


Kıbrıs konusunda garantör ülkelerin hepsi masaya oturuyor. Bugüne kadar garantör ülkeler hiç masaya oturmuyorlardı. Artık oturmak zorundalar. Bütün ülkeler Türkiye ile masaya oturmak zorunda ve bu süreç başladı. Dış politikada risk yok. Bu tamamen terane okuyorlar.


“DÜNYA GAZETESİ BÜYÜME KONUSUNDA İYİ BİR VİZYON ORTAYA KOYUYOR”


Büyüme konusunda ne düşünüyorsunuz?


Büyüme stratejimizi bir kez daha vurgulamak gerekiyor. DÜNYA Gazetesi’ni büyüme reel sektörden yana vizyon içinde görüyorum. Bu konuda gerçekten güzel çalışmalar yapıyor. Türkiye büyüme stratejisini artık değiştirdi, yatırımı ve ihracata dayalı bir büyüme stratejisi var. Geçmişte sıcak paraya dayalı bir dönem yaşandı. Yüksek faiz, sıcak para ve aşırı tüketim dönemi oldu. Kurun geldiği nokta aslında ihracata yönelik bir destek, burada sorun aşırı volatilitedir. Anayasa değişikliği görüşmelerinde fire palavrası ortaya atıyorlar. Bunları yapanlar havanda su dövüyorlar. TBMM’de istenmeyen görüntüler oluşuyor, bir daha olmaz inşallah. Birileri ülkeyi germek istiyor ama bu süreç de inşallah tamamlanacak.


Yatırım konusuna tekrar dönersek, sizinle görüşenler hangi sektörlere girmek istiyorlar ?


Bakın yabancı yatırımcılar zaten geliyorlar, yatırım kararlarını da ertelemiyorlar. Gıda, enerji dahil bir çok sektör için gelenler var. Bankacılık gibi çok hassas bir alanda bile yatırım yapmak isteyenler var. Üstelik bunlar belirli bir ülke grubu değil, Avrupa, Körfez, Uzakdoğu bölgelerinden yatırımcılar var.


Kuru, faizi konuştuğumuz kadar üretimi konuşsaydık…


‘Üretimsizlik’ ve ‘verimsizlik’ problemini çözemeyince, faiz gibi kur gibi enflasyon gibi ‘üretimsizlik’ ve ‘verimsizliğin’ üretip büyüttüğü problemleri de çözemedik… Birbirine besleyen bu kısır döngü sonucunda beklemeye alıştık… Şimdi de Ocak ayının son haftasındaki Fitch ve TC Merkez Bankası kararlarını beklemeye başladık… Sohbetimiz sırasında Gedikli, “Küresel fi nans çağının sonu Trump ile geldi” dedi ve ekledi: “Şimdi reel sektör dönemi başlıyor. Biz de politikalarımızı o yönde belirliyoruz.” Gedikli’nin bu sözleri ve sohbetteki ayrıntılar, başta Türkiye olmak üzere tüm dünyada tüm sorunların yaratıcısı olan ‘üretimsizlik’ ve ‘verimsizliğin’ üzerine gidileceği yeni dönemde, Türkiye’nin alacağı/ alabileceği roller hakkında da sinyaller veriyor.


“NİSANDAN SONRA NOT ARTIŞI DA KONUŞULMAYA BAŞLANIR”


Peki bu dönemde not artışı beklentiniz var mı?


Bence Nisan ayından sonra not artışı da konuşulmaya başlanır. Bence Türkiye önemli bir eşiği aştı. Bakın 15 Temmuz gibi bir darbe süreci yaşandı. Bunları başka bir ülke yaşasaydı, bambaşka şeyler olurdu. Türkiye testlerden başarıyla geçti. En önemli badireleri bile Türkiye aşmayı başardı. Burada yapma iradesi bitmiyor, bitmez, bitmeyecek. Türkiye en az yüzde 5 büyümesi gereken bir ülke, mevcut büyüme oranı yeterli değil. Biz çok dinamik bir ülkeyiz. Mesleki eğitim ön plana çıkacak ve insanları girişimci zihniyete doğru yönlendirecek bir yaklaşım olacak. 2017’nin ilk çeyreğinde istenilenler olmayabilir ama yılın tamamında Türkiye çok olumlu performans yakalayacak. Türkiye bölgenin büyümesine de büyük katkı sağlayacak. Bölge ile birlikte büyüyecek. Daha önce de söylediğimiz gibi Türkiye masaya oturdu, Suriye, Irak, İran gibi ülkelerde yeniden yapılanmalarda bizim yatırımcılarımız çok iş yapacak.


GEDİKLİ'DEN


-Kur hareketlerinin Türkiye’nin gerçekleriyle ilgisi yok


-İstikrar ve belirsizlik çarpışıyor ama istikrar kazanacak


-Küresel finans çağının sonu Trump ile geldi


-Kur artışı gerçek yatırımcı üzerinde etki oluşturmadı


-Not veren kuruluşlar itibarlarını sıfırladılar


Dünya


Geri Dön