25 / 04 / 2024

Altan Elmas: Faiz artışına vade uzatarak silah çektik!

Altan Elmas: Faiz artışına vade uzatarak silah çektik!

Altan Elmas, Sur Yapıyı 1997de kurdu. Çamlıcada Exen İstanbul ve Sancaktepede Adapark projeleri için oldukça yoğun mesaisi var...



Gündeminde 10 mimarın çizimini beğenmeyip yeni bir yarışma açtığı Güneşli projesi de var.  Onunla göz bebeğim dediği Exen İstanbulun örnek dairesinde buluşuyoruz... Bej mermer ve ceviz döşemenin dengeli dağılımını her noktada izleyebiliyorsunuz. Elmas, İkisini de çok severim. Olabilecek yerlerde kullanılmasını isterim diyor ardından da ekliyor: Tabii müşterinin zevki bizim için daha önemli. 

Malzeme ve çizimlerdeki titizliği, mimar olmasından kaynaklanıyor. İTÜ Mimarlık Fakültesinden mezun Altan Elmas, burada hayatının en temelinde duran tecrübelerinden birini yaşadığını söylüyor. Profesörün, virgül hatası nedeniyle onu sınıfta bırakması, her şeyi üç kez  kontrol etmeyi adeta  kazımış içine. Hocasının, Yaptığınız binalar yıkıldığında virgül hatası mı diyeceksiniz sözlerini hayatı boyunca uygulaması nedeniyle her yaptığı binanın sapasağlam olduğuna inancı tam. Ama, sektörün geneli açısından bunu ifade edemiyor. Betonun yanlış yapıldığı, demirlerin yanlış bağlandığı 80-90lı yıllarda doğru üretimin parmakla gösterilecek kadar az olduğunu  güçlü vurgularla dile getiriyor.

Bankaların da faizde doğru yapmadığını düşünüyor. Faizlerin artması karşısında kendilerinin 60 aya sıfır faizle vade yaparak sert bir silah çekmelerini eleştirenlere ise, Onlar bankacılık yapsın, biz de sadece işimize yoğunlaşalım yanıtını veriyor. Bugünlerdeki siluet tartışması için yeni tartışma yaratacak kadar ilginç bir tespiti var. Elmas ile Babalar ve Oğullar ile Göceke kaçışlardan, her seferinde bir dostun evinde çalıp söylemelerine, anıtsal cami düşüncesine kadar onu kendisi kılan detayları da konuştuk.

MESLEK

İlk adımlar...

SEN Mİ DİYE KÜÇÜMSENDİ AMA...

İTÜ Mimarlık Fakültesini 1991de bitirdim.  Okul bitmeden üç arkadaş şirket kurduk. O sıralarda dönemin büyük projelerinden biri için yarışma düzenlendi. Üniversite hocaları bile katılıyor. Gittim ve Ben de katılmak istiyorum dedim. Proje başındaki süzdü beni,  Sen nasıl bir işe talip olduğunun farkında mısın dedi. Hırslandım, çalıştık, çalıştık... Teslim ettim dosyayı. Kaderin cilvesi işte... Sadece benim üç projem kalmış geriye. Fakat, işi, başkasına devrettiler. Paramı da ödemediler. 200 bin dolardı. Dönüm noktamdır. Proje üretmekten vazgeçtim böylece.

İnşaatta karar kıldım. 1993te Dudulluda bir ekmek fabrikasını yapıyoruz. Baktım ustalar demirleri yanlış bağlıyor.  Oysa ki yapının en önemli yeri. İşten çıkarmak da çözüm olmadı. Baktım olmayacak. Deprem fotoğraflarını buldum ve yemekhanenin her yerine astım. Yemekten sonra Kimse gitmesin dedim. Başladım, bildiğim her şeyi anlatmaya.  Bir değil, üç-dört eğitim seansı düzenledim. Hata olduğunda söktürüp tekrar yaptırdım.

Hayat dersi

VİRGÜL HATASININ PARDONU YOK

Disiplinli yapım, teknik üniversiteden.  Üçüncü sınıftayım. Derslerden biri, yapı statiği. Hocamız Feridun Çılı, sınav yaptı. Sıfır almışım. Oysa ki, çok eminim. Gittim. Attı kağıdı önüme. Baktım gidişat doğru ama, sonuçta 12,5 yerine 1,25 yazmışım. Hocaya yalvarmaya başladım. Döndü bana, Yarın bina yaptığınızda, pardon, virgül hatası yapmışım, bina o yüzden çöktü, mü diyeceksiniz dedi. Kaldım sınıfta. Bir işi, en az üç kere kontrol etmem gerektiği kazındı içime adeta. O yüzden rahatlıkla söyleyebilirim ki, yaptığım her bina sapasağlamdır.

Aradan yıllar geçti. Ümraniyede Ağustos 1999da tamamladığımız bir ofis projemiz vardı. Finansbank, operasyon merkezi için istedi. Hüsnü Özyeğin ile anlaştık. İki gün sonra deprem oldu. Binayı almaktan vazgeçerler dedim. Vazgeçmiyoruz. Ama, üniversiteden rapor alacağız dediler. Baktım, Feridun Çılı Hoca... Eyvah dedim. İnceledi binayı, sorular sordu. Tabii, beni hatırlamıyor. Hatırlattım kendimi sonra. Aferin, çok iyi bir bina yapmışsın dedi. Rahatladım.

Dünyaya yeni proje

AKLIM HEP ONDA

Hayallerimi gerçekleştirmek istediğim tek şehir var; o da  İstanbul. 8 bin yıllık tarih...
İstanbul hayalimde tarihi yarımada ve onların eski hanları var. Ne yazık ki rezil haldeler. Sihirli bir değnek olsa da 100-200 dönüm alanın işgal ve mülkiyet sorunları çözülüp üzerlerindeki çarpıklıklar yıkılabilse... Hanlar, o dönemin otelleridir. Hanların bir kısmını turistik otellere çevirirdim, bir kısmında da yarı açık çarşı yapardım.

Bir başka hayalim ise anıt eser olabilecek bir camii yapmak. Nasıl yapacağımı bilmiyorum ama, Osmanlıdan ve Selçukludan izler taşıyacak. Kafam hep orada.  Neden camii olduğuna gelince... Çünkü, camii, yüzyıllarca kendini sürdürebilecek bir eser.

ÇOCUKLUĞUM: Dengeliydim. Arkadaşlarım hep  büyüktü. Şimdi de öyle...

EN ÖNEMLİ SERMAYEM: İtibarımız ve güvenilirliğimiz.

İYİ Kİ BU KARARI ALMIŞIM: Meslek seçimi ve eş seçimi insan için çok önemlidir. Şimdi, İyi ki bu kararları almışım  diyorum.
KEŞKE YAPMASAYDIM: Bazen,  şantiyedeki arkadaşlarımın kalplerini kırıyorum. Her seferinde keşke böyle söylemeseydim diyorum. Üzerlerine çok gitmişsem de tamir edirim. 1 saat sonrasına bırakmam.
STRES: Tedbir alma hormonu. Baş edemediğim günler midemi mahvediyor.
SPOR: Maalesef.

BENİM ŞEHRİM: Tabii ki İstanbul.
SON KİTABIM:  Carl Mühlmandan İmparatorluğun Sonu 1914.
SON FİLMİM:  Çok sık gitmem, en son çocuklarla Kabadayıyı izlemiştik.
PAZARLAR:  Doğrusu şantiyelere gitmemek için zor tutuyorum kendimi. İçimden bir ses hep Git, git der. Çocukları düşünüp frenliyorum kendimi.
TATİL: Bizim Babalar ve Oğullar diye bir grubumuz var. En son beş baba ve onların oğulları tatile çıktık. Tekne kiralıyoruz Göcekte.
EMEKLİLİK PLANI: Emeklilik, Ben çok çalıştım, artık çalışmama gerek yok, başkaları çalışsın  demek. Sağlığım el verdiği müddetçe devam.
MESLEĞİM: Zihnime nakşolmuş bir şey. İçimden, benden bir parça. Başka bir şey gibi değil yani.
GÖZ BEBEĞİM PROJE: Çamlıcadaki Exen İstanbul.

TÜRKİYE

80lerde doğru bina mümkün müydü

1999 ÖNCESİ CİDDİYET YOKTU

Türkiye için milat, 99 depremidir. Ama, benim için hiç önemi yoktur. Biz, bu işin ciddiyetini aldığımız eğitimle kavradık. 99 öncesinde ciddiyet eksikliği vardı. 98den önceki yönetmelik de zayıftı.

90lardan önce betonu işçiler, göz kararı mıcır, kum, su ve çimentoyla yaparlardı. Midye kabuğu olmasa bile beton doğru dürüst yapılamıyordu. Betonun bir yeri pasta, diğer yeri taş gibiydi. Demir işçiliğinde büyük sorunlar vardı. Beton güçlü olsa da, demir doğru bağlanmamışsa yapı yıkılır.
Net söylüyorum: O dönemde çok az binada yapılmıştır bilinçli üretim.

Üretici, bankacılık yapmalı mı

MERKEZ BANKASI BAHANE

Biz, daha önce vadede 24 ayı geçirmiyorduk.  Ama faizler, 1.25leri görünce sektör de 60 ay sıfır faize geçmek zorunda kaldı.
Bize,  Bankacılık yapmayın deniyor, bankalar da bir günde 1.25e çıkmasın. Faizleri makul seviyeleri çekmelerini öneriyorum. Bankalar bankacılık yapıp faizleri 1e çeksinler.  Biz de vadeyi 36 aya çekelim. Bankalar bankacılık yaparsa biz de sadece kendi işimize yoğunlaşabiliriz.

Merkez Bankasını kimse bahane etmesin. Bunlar, manipülatif. Katma değeri, dışarıya transfer etmenin yolu budur. Zaten, bir yıldır faizleri yükseltin baskısı vardı.

Siluet tartışması

GALATA KULESİ TARTIŞILIRMI

İstanbulun her kodundan (deniz seviyesinden yükseklik)  bakılarak, Buranın tarihi silueti bozuluyor denilemez. Deniz seviyesinden 100 metre yukarıda sadece camileri değil, bütün binaları ve araziyi görürsünüz. Hepsi de camilerin altına girmiş gibi görülebilir. Bakış açısını doğru tespit etmek gerek. Nereden ve hangi kottan bakacağız. 30 mu yoksa 50 kod mu
Bu arada altını çizmek lazım, gravürlerdeki meşhur siluet, Salacaktan Üsküdara çıplak gözle bakılarak çizilmiş tarihi yarımada siluetidir.

Ama, bunun dışında bizler, yeni  İstanbula tarihi dokuyu koruyarak yeni bir siluet kazandırıyoruz. Evet, ağır kütleli iyi çalışılmamış binalar var. Fakat, çok güzel binalar da var.

Bugün Galata Kulesini kimse tartışıyor mu Hayır. Peki, kule, etrafındaki tüm yapılar karşısında daha yüksek ve aykırı değil mi Bugün ben onun 1 kilometre ilerisinde aynısını yapacak olsam herkes ayağa kalkar değil mi Eskilerin yaptığı her şey güzel. Yenilerin yaptığı her şey İstanbulu bozuyor. Yok böyle bir şey.

Deprem

ACİLEN 1 MİLYON KONUTU YIKALIM

Deprem sonrasındaki araştırma, konutların yüzde 70inin dayanıksız olduğunu ortaya çıkardı.  Aciliyet taşıyanı ise 1 milyon konut. Aslında, 1999dan önceki binaların çoğunu yıkmak lazım. Aslında hiçbir ilçe bundan muaf değil ama acil olanları Anadolu yakasında Kadıköy, Ümraniye, Üsküdar, Maltepe, Kartal, Pendik. Avrupa yakasında Güngören, Bağcılar, Şişli, Kağıthane, Zeytinburnu, Bakırköy ve Fatih. Bir de bir binanın 40 yıllık ömrü olduğunu belirtmek gerekli.
İnşaat sektörü şu anda yılda 100 bin konut üretiyor. Bunu rahatlıkla ikiye katlamak mümkün.. Özel sektör ve kamu el ele verirse bu, iş 10 yılda tertemiz olur.

Faiz artışı

SERT SİLAH ÇEKTİK
2006da bankalar faiz yarışına girerek 1.30lardan 1.70lere çıkmışlardı. O zaman da sektör, kendi vade kampanyalarını başlatmıştı. Ve faiz, çıkışa başladığı ilk seviyeye gelmişti. Şu anda da aynısı oluyor. Nisan ayında 0.70lerde olan faiz, 1e çıkarıldı. Sonra birden bire 1.25e yükselttiler. Bizler de 60 ay sıfır faiz gibi sert bir silah çektik. Yaklaşık 60 ay için yüzde 36lık indirim demek bu.

Fiyatlar şişti mi

İSTANBULU KÜÇÜMSEMEYİN

Demir başta olmak üzere malzemelerde fiyat hep yükseliyor. Atıl  konut stoku da yok. Konutların yüzde 95i henüz inşaat aşamasındayken satılır. İstanbulun her yılki konut ihtiyacı 150 bin. Bizim üretimimiz 110 bin. Dolayısıyla konutu  nasıl satacağız derdi yok. Son kertede bence fiyatlar makul.

İstanbulu küçümsemeyelim. Londradaki bir projeyi İstanbulda pazarladılar. 143 metrekare için 6 milyon 500 bin pound istendi. Baktım projeye bizim yaptığımız işlerden farkı yok. Oysa ki bizim en pahalı projemizde metrekare, 10-12 bin dolar.

Şehri yıkmak ve yeniden yapmak

ANAYASA BİLE DAHA AZ OYLA DEĞİŞİYOR

Yenileme için farklı formüller üretmek gerek. İstanbulun yüzde 35i kaçak. Kaçağın olmadığı ilçe yok ama, en çok  Sultanbeyli, Ümraniye, Pendik, Şişli, Zeytinburnu, Sarıyer, Kağıthane, Güngören ve Bağcılarda. Buralarda yoğunluğun az olduğu yerlerde imar yüzde 25 artırılabilir.

Üsküdar, Kadıköy, Beşiktaş, Şişli, Fatih, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Eyüp, Kağıthane ve Gaziosmarpaşa eski yapı stokunda başı çeken ilçeler. Bunun için de başka formül gerek. Buralarda öncelik, dönüşüme verilmeli. Bu da Kat Mülkiyeti Yasasının yarattığı tıkanıklığı aşmaktan geçiyor.  Yenileme kararı, nitelikli bir çoğunlukla; mesela yüzde 66 ile alınabilmeli. Düşünün, anayasayı üçte iki çoğunlukla değiştirebiliyoruz, ama apartmanı yenilemek için yüzde 99 çoğunluk gerekiyor.

YAŞAM
 

Geçmiş ve mimari

SELÇUKLU

Selçuklu taş mimarisi çok hoşuma gidiyor. Masif yapıları seviyorum.

Hayran olduğu mimar

AROLAT VE HADİD

Türk mimarlardan Emre Arolatı takdir ediyorum. Hep farklı şeylerin arayışında. Dünya çapında Zaha Hadidi çok beğeniyorum. Çizgisi, tabiatın bir parçası gibi.

İlk para

ÇIRAKLIKTAN KAZANDI

İlkokulu bitirdikten sonra yaz tatillerinde babamın oto yedek parçası dükkânında çıraklık yaptım. Masa sildik, paspas yaptık. Çok da fırça yedik. İlk paramı buradan kazandım.

Çocuklar
BAŞBAKANIN SÖZÜ...

İki oğlum bir kızım var. Ömer Faruk 17 yaşında. Alaattin Yusuf 13 yaşında. Zeynep de henüz 8 yaşında. Yani, Başbakanımızın sözünü tuttuk.

Ekibimde olmazsa olmaz

EMANET VE EHLİYET

Tepede emanet duygusu, ikincisi ehliyet duygusu, üçüncüsü liyakat. İlk ikisi olmazsa olmazlar. Liyakat eksikse tolere edilebilir.

İşyerinde şeytanın avukatı

ŞEYTANIN İŞİ YOK

Öncelikle bizim işyerimde şeytanın işi olmaz. Sonrasına gelince... Ben iyimserim. Böyle olunca risk almak ve başarılı olmak mümkün. İşin ters gidebilecek yanlarına bakabilecek isimlerimiz hep vardır. Bu arada benim fikrime karşı çıkabilecek cürette olmayanla ben çalışmam zaten.

Vazgeçilmez ritüeller

KAHVALTILAR VE HABERLER
Akşam 23:00ten itibaren mutlaka haber kuşaklarını o kanaldan bu kanala atlayarak dinlerim. 01:00e kadar sürer bu. Kahvaltı yapmadan evden ayrıldığım gün sayısı senede bir iki seferi ancak bulur. Sonra yine haberleri dinlerim, gazeteleri okurum.

Hobi

KIZIL GONCAYI SÖYLEMEK İÇİN BULUŞMA

Türküyü, sanat müziğini hem dinlemeyi hem söylemeyi seviyorum. Ama, sanat müziğinde daha ileri işler yapıyoruz. İki üç ayda bir Kartal Musiki Cemiyetinden sazendelerin de katıldığı, dostlarımızın olduğu; çalıp söylediğimiz geceler düzenliyoruz. Her seferinde birimizin evinde oluyor bu.

En sevdiğim şarkı Bir kızıl goncaya benzer dudağın. Türküde ise en sevdiğim Mevlam gör diyerek iki göz vermiş.

Dostum

NİYE DİYE SORMAYAN

Çok dost olmaz. Dört-beştir sayısı. Nasıl anlatsam... Dost, cebinden istediğin kadar parayı alacağın hukuka sahip olduğundur. Dost, Niye diye sormaz. Dostluk, pekiyi demektir.
Milliyet/Necla Ç. Unutmaz


Geri Dön