28 / 03 / 2024

Araplar Türkleri nasıl görüyor!

 Araplar Türkleri nasıl görüyor!

Dünyanın siyasal haritası ve güç dengeleri her yüz yılda yeniden şekilleniyor. Yaklaşık 100 yıl önce ayrıldığımız Araplarla yüz yıl sonra yeniden yollarımız kesişiyor…



Dünyanın siyasal haritası ve güç dengeleri her yüz yılda yeniden şekilleniyor. Yaklaşık 100 yıl önce ayrıldığımız Araplarla yüz yıl sonra yeniden yollarımız kesişiyor… Bilgi Çağı’nın iletişim teknolojisi olan Internet ile tarih yeniden yazılıyor, sorgulanıyor…  Araplar ile Türklerin ayrılması kendi rızaları ile olmadı. Emperyalist/Sömürgeci güçler, ekonomik ve siyasal hedeflerine ulaşmak için planlı bir operasyon ile Arap coğrafyası yeniden dizayn etti… 

Türklere “Araplar sizi arkadan vurdu”, Araplara ise “Türkler sizi yüzyıllarca sömürdü” dendi.. Oysa gerçeğin öyle olmadığı artık ortada… Birçok Arap ülkesinde tarih yeniden sorgulanıyor… Tarihin sorgulanması ile Arapların Türklere bakışı değişiyor… Bakış açısı değiştikçe de Araplar Türkiye’ye yöneliyor… 


Arapların bu yönelişi konut sektörünü direk ilgilendiriyor. 2012 yılı sonu itibarı ile Türkiye’de bir milyona yakın konut stoku var. Konut sektörü adeta nefesini turmuş Arapları bekliyor… Araplarla yeniden kaynaşma sürecinde tarihte ne olup bittiğini de kısaca bilmemizde fayda vardır…


Araplarla Türkler Nasıl Ayrılmıştı? 


İngilizlerin Arapları Türklere karşı kışkırtmak için görevlendirdiği adamı Thomas Edward (Ned) Lawrence’dir. Lawrence, Haşimi Araplarını Osmanlı İmparatorluğuna Karşı Ayaklanmaları İçin Nasıl Aldattığını İngiliz Gizli Belgelerine Göre okuyalım: 


“1916 Haziranında, Haşimi Araplarının önderi Mekke Emiri Şerif Hüseyin Ibn-i Ali, kendisine, Arapların bağımsızlığını sağlayacağını iddia eden İngilizlerin sözlerine kapılarak ayaklanıyor… İngiliz yazan Robert Lacey'in deyimine göre, "onun (Hüseyin) akımı, bir Arap ayaklanmasından çok bir İngiliz-Haşimi komplosu" idi  ve bir milyon Sterline yaklaşan İngiliz altınlarıyla finanse edilmiştir…”

31 Ekim 1914 tarihinde, Kahire'deki İngiliz temsilcisi Sir Henry  McMahon, daha sonra yaptığı açıklamada, Şerif Hüseyin’e vaatlerinin ana gayesinin, Osmanlı orduları safında çarpışan Arap erlerin sadakatlerini sarsmak olduğunu söylüyor… 


Lawrence, Arapları kandırmaktan rahatsız oluyor ve  22 Ağustos 1920 tarihli The Sunday Times gazetesine, şöyle söylüyor:


"Bizim yönetimimiz, eski Türk sisteminden de kötüdür. Türkler, barışı korumak amacıyla, askerliklerini yapan yerel erlerden 14.000 kişilik bir güç bulundurmuşlar ve yılda ortalama 200 Arap öldürmüşlerdir. Biz ise orada 90.000 kişilik bir güç, uçaklar, zırhlı arabalar, ganbotlar ve zırhlı trenler bulunduruyoruz. Bu yaz vuku bulan ayaklanmada yaklaşık 10.000 Arap öldürdük...”


 Şerif Hüseyin ve adamları dışında Araplar, Osmanlıya karşı ayaklanmadılar. Bilakis Türklerle omuz omuza İngilizlere karşı savaştılar… Ancak Osmanlı savaşta kaybetti… Ve Arap coğrafyası cetvelle bölünüp yeni devletler oluşturuldu. 


Son 10 yıldır ise Türkiye’nin izlediği dış politika ile Araplarla Türkler yeniden yakınlaşıyor. Türklerle Arapların yeniden kaynaşma sürecinde İngilizler bir kere daha devreye girmeye çalıştığını bir Arap gazeteciden öğreniyoruz…   Derince Belediyesi'nin düzenlediği "Ortadoğu ve Balkan Ülkeleri'nde Türk Dizileri Çılgınlığı" isimli panelde Türk dizilerini Arap televizyonlarına taşıyan MBC- El Arabia TV Türkiye Temsilcisi Daniel Abdülfettah "Her gün 4 kanalda 6 Türk dizimiz yayınlanıyor. Toplam 350 milyon izleyiciden ve 5 kıtadaki tüm Araplar ile Arapça bilenlerden de söz ediyoruz. Araplar Türkiye'yi daha iyi algılamaya başladı" diyor.

Abdülfettah, Türk dizilerini Arap dünyasına taşıdığı sırada bir İngiliz yetkiliyle yaşadığı diyaloğu şöyle aktarıyor: "Daha 3 dizi yayınlamıştık. İngiliz yetkili tehdit etmedi ama bu işten vazgeçmemiz karşılığında gereken ödemeyi yapacaklarını söyledi. Hatta '10 milyon dolar mı kazanacaksınız' diyerek, vermeyi düşündüğü rakamı da deklere etmiş oldu. Onların asıl amacı 126 senedir Türkleri, Araplardan uzaklaştırma politikalarının birilerinin gelip, değiştirmesiydi." Diyor.


23 Şubat 2009 NTV-MSNBC haberine göre Londra’da yayımlanan El Arap gazetesi’nde Dr.Sair Duri imzasıyla çıkan bir makalede, “Arapların Osmanlı’nın yıkılmasından en fazla zarar görenler olduğu ve Arap siyasilerin Batıyla işbirliği yaparak bu süreci kolaylaştırdığnı” yazıyor…

 29 Haziran 2010 tarihinde El Cezire yorumcusu Abdülsettar Kasım “Arap insanı susuz. Hep susuzluğunu giderecek birilerini veya bir şeyi arıyor. Ufukta ne zaman bir umut belirse bir hevesle peşinden gidiyor. Araplar, kaynağı ister içeride ister dışarıda olsun, dünya üzerinde en fazla küçük düşürülen ve bunun bilincinde olan insanlar. Yeryüzünde ne zaman Araplar ile empati kuran bir ses yükselse bu ses, onları acılarından çekip çıkarır umuduyla elleri uzanır…. Şimdi ise sahnenin önünde Türkiye var. Başbakan ise Arap insanını iyileştirecek ve onu aşağılanma çilesinden kurtaracak kahramanlar listesinin başında görülüyor. Türkiye'nin Filistin meselesine yönelik tutumuna olumlu bakmayan bir Arap bulmamız zor. Kuşkusuz Türkiye, sergilediği tavırlarda çoğu Arap rejiminden daha üstün davranıyor. Türkiye, politikayla uğraşmaya zamanı olmayan yoksul insandan tutun da aydın insana kadar herkesin saygısını ve takdirini kazanmış durumda”...


Bursa’da yapılan bir toplantıda El Cezire Türkiye Temsilcisi Ömer Radi Haşram ‘’Turizm tanıtımlarında Türkiye; deniz-kum-güneş olarak tanıtılıyor. Ancak Arap dünyasında petrolden daha çok deniz kum ve güneş var. Araplar buna gelmez…’’ diyor… 


İçinde bulunduğumuz yüz yılda dünya ekonomik ve siyasal sıkıntıları yaşıyor. 20. yy’ın siyasal haritası sonrası oluşan uluslararası kurum ve kuruluşların meşruiyeti sorgulanıyor. Her ülke milli gelirini artırmak, dünya pazarından daha çok pay almak için bulunduğu coğrafyanın dışında uzak pazarlarla işbirliği arayışında.  Türkiye’nin hem yanıbaşında bulunan Arap Coğrafyasında Petrol, Doğalgaz ve hammaddeler nedeniyle nakit var.. 


Arap Coğrafyası olarak tanımlaman Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi 2,7 trilyon dolar ile dünya Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYH) yüzde 4,9'unu oluşturuyor ve nüfusun da %6,6'sı bu bölgede yaşıyor… 2012 yılının ilk 10 ayında bu bölgeye ihracatımız yüzde 58'lik artışla 40,5 milyar dolara çıkıyor… Ancak Türkiye’nin bu gölgeye ihracat potansiyeli bunun çok üzerindedir. Sadece ihracat değil, sağlık turizmi, film, eğitim, konut, inşaat gibi alanlarda da Türkiye’nin bu bölgeden elde edeceği ekonomik değer yüksektir.


Türkiye tarihi dostluk, dini ve kültürel bağları olan Araplarla ticari ve insani ilişkileri geliştirdiği oranda ekonomik olarak rahat edecektir. 


Saygılarımla,

Abdullah Çiftçi

www.abdullahciftci.com 



Geri Dön