26 / 04 / 2024

Emlak fiyatları düşer mi?

Emlak fiyatları düşer mi?

Ülkemizin son 50 senesinde o kadar çok kriz, darbe, terör belası, buhran ve istikrarsızlık yaşandı ki, millet olarak alıştık böyle zor zamanlara.



Yüce Yaradan bizlere millet olarak bazı hasletler bahşetmiş.

Pragmatizm ve girişimcilik bu milletin genlerinde var.

Her işimizde mutlaka bir çıkış noktamız vardır, ama doğru ama yanlış.

Dünya'da krizlerin algılanması da en doğru Türk Milleti tarafından yapılıyor dense inanın doğrudur.

Ülke olarak alışkın olduğumuz siyasi ve ekonomik krizler, koalisyonlar, yüksek enflasyon ve istikrarsızlıklarla dolu dolu geçen yılları gördükten sonra milletimiz ayakta kalmayı yardımlaşarak, kanaat ederek ve tasarrufla atlatmıştır.

Zor günlerini ve kötü koşullarını sebat ederek aklıselimi ve sağduyusu ile yenmeyi başarmıştır.

Bu tür kriz ve buhran sonrasında yapılan genel seçimlerde de bir partiyi tek başına iktidara getirerek çözümü gene kendisi üretmiştir.

Bakın 2001 kriz dönemi sonrasında AKP, geriye doğru gidersek 12 Eylül sonrasında ANAP, 27 Mayıs sonrasında AP ve tek parti döneminin hitamında da DP yi tek başına iktidar yaparak istikrarsızlığa ve problemlerin çözümüne katkı sağlamıştır.

Bu konu başlıbaşına sosyolojik bir vakıadır.

Halbuki bakın batılı ülkelere toplumlar nasıl da bir çöküntü yaşıyor.


Tabi her kriz sonrası dönemde toplumda şöyle bir genel kanı ve beklenti oluşuyor, acaba emlak fiyatlarında bir düşüş olur mu diye?

Bu dönemde sizce emlak fiyatlarında düşüş olur mu derseniz, bence bu soruya en doğru cevap 10 yaş ve üzerinde ki konutlar/mülklerin 2.el piyasasının gayrimenkul sektöründe önümüzde ki günlerde belirleyici olacağıdır.

Nedenlerine girmeden önce vaziyet-i umumiye bakacak olursak; Hayatımız krize endekslendi ve millet olarak ta yatıp kalkıp Dünya'da neler olup bitiyor, US Dolarının ve petrolün iniş ve çıkışları, altın ve borsa, ABD başkanlık seçimlerine vs. ilgiliyiz.

Genel olarak insanlar da; bu global krizin sonu nerede ve nasıl bitecekse bitsin de işimize bakalım gibi bir beklenti var.

Ancak kazın ayağı hiç te öyle değil.

Sırada Dünya genelinde ve ülkemizde yakında kokusu çıkacak olan yüksek faizli kredi kartlarının geri ödenmemesi ilgili bir durumun da var olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Kriz üstüne kriz geliyor.

Ancak Türkiye'nin son 50 senesinde zannediyorum siyasi ve ekonomik kriz olarak 17.sini yaşadığımız bu günlerde ülkemiz bu durumu da yadsımıyor.

Bu tür ekonomik krizler gelmeden önce işaretler ve emareler de kriz `ben geliyorum diyor' ve kendini gösteriyor.

Bu süreç Haziran.2006 dan beri emlak ve inşaat sektöründe zaten hissediliyordu.

Bu durumu gören ve bekleyen temkinlilik adına tedbirini de alan sayılı şirketlerde sektörde vardı.

Özellikle İnşaat ve Gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren bu şirketler durağan süreçlere aşina olduğundan ya yatırımlarını durdurdu, ya da beklemeye geçti.

Vatandaş ta zannediyor ki kriz oldu, artık emlak fiyatları düşecek.

Yahu zaten 2 yıldır süren durgunluk döneminde emlak fiyatları artmıyordu ki, artırmadığı gibi aksine arsa ve inşaat maliyetlerin artmasından dolayı hem şirketlerin girdilerinde maliyetler artıyordu hem de piyasada ki rekabet ortamdan dolayı emlak fiyatlarında da düşüşler yaşanıyordu.

Yeni inşa edilecek projelerin/binaların arsa, girdi ve inşaat maliyetlerinde Dünya piyasalarından ve petrol fiyatlarının arışından kaynaklanan çok ciddi anlamda oranlarda artış olduğu zaten biliniyordu.

Bugünlerde dip yapan emlak fiyatlarında bundan sonra düşüş yaşanması çok zor bir ihtimal gibi gözüküyor.

Ancak 2.el piyasada biriken özellikle 10 yıl ve üzeri yaşlarda ki konutların fiyatlarında ciddi düşüşler yaşanacağını söylemek mümkün.

Bunun da nedeni bu tür konutların 1999 depreminden önce inşa edildiği için yapı denetim firmaları tarafından onaylanmamış yapılar olması nedeniyle fiyatlarında da çok ciddi düşüşler yaşanacaktır.

Bakın bunu hep beraber göreceğiz.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Ali AĞAOĞLU büyüğüm şöyle bir açıklama ile bu konuyu gündeme taşımıştı ; '' Ben İstanbul'un %70 ine arsa gözüyle bakıyorum '' demişti.

Haklıdır, çünkü 10 yıl evveline kadar inşa edilen binaların büyük kısmı ruhsatsız, yapı denetimsiz ve derme çatma yapı kümeleri olduğu için toplumsal risk arz eden binalardır.

Bu yapı kümeleri yaşamsal risk taşıdığı için deprem ve doğal afetlerde ilk önce yıkılacak olan binalardır.

Halbuki bu tür binalar tespit edilip kentsel dönüşüm planları çerçevesinde değerlendirilse hem İstanbul'un silüetine hem de yaşamsal kalitesi büyük katkı sağlayacaktır.

Bu tür derme çatma binaların işgal ettiği arsaların üzerinde bulundukları ve işgal ettikleri arsalara bırakın değer katmayı tehlike arz etmenin ötesinde ne faydası var Allah aşkına?

Tabi vergi kaybı, çevreye ve kamuya zarar vermekten başka birde garabet görüntüsü işin cabası.

Bazı bölgeler var ki, o bölgede bulunan arsaların üzerine bu gün yeni bir bina veya plaza inşa etseniz hatta imarını artırıp inşaat m2 sini büyütseniz bile inanın maliyetinden daha pahalıya gelmektedir.

Hesaplar ortada.

Bu emsalsiz ve nadir arsalar doğru planlamalarla topluma kazandırılmalıdır.

İşte taşı toprağı altın denilen İstanbul budur.


Bugün sektörde faaliyet gösteren büyük şirketler ve yatırımcılar zamanında arsa yatırımlarını ülkenin krizli ve istikrarsız ortamlarında yapmışlardır.

Bundan 20-30 sene evvel İstanbul'un gerçekten taşı toprağı altın olduğunu keşfeden, ülkeye inanan, vizyoner ve geleceği gören bu değerli yatırımcılar günümüzde en büyük şirketler olarak piyasada ki yerini almıştır.

Bugün ki tablo da aynı 20 yıl öncesini andırıyor.

Aslında bugün ki tabloyu okumasını bilene bırakın 20-30 yılı, önümüzde ki 10 yıl içinde bile muazzam bir yatırım olacağını söylemek için ayrıca kahin olmaya gerek yok.

Fırsatları değerlendirmek isteyenler için gayrimenkul en doğru yatırım olacaktır.


Sonuç olarak; gayrimenkul her şart ve zeminde yatırımcısını mutlaka kral yapar.

İyi haftalar. 
[email protected] 


Geri Dön