19 / 04 / 2024

Evi olan eşyasını yenileyemiyor

Evi olan eşyasını yenileyemiyor

Türkiye'deki nüfusun yüzde 60'ı sahibi olduğu evin eşyalarını yenileyemiyor



Türkiye'de zengin ve fakir arasındaki uçurum 2007'de önceki yıla göre bakıldığında azaldı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun yeniden dizayn ederek yayınladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nın sonuçları bunu gösteriyor. Bu kadar kapsamlı olarak ilk kez açıklanan ve ilginç bazı veriler eşliğinde yayınlanan araştırmaya göre ortalama bir İstanbullu Güneydoğu'nun en zengininden daha iyi gelire sahip. TÜİK'in 2006 ile 2007 yıllarını kapsayan araştırmasında kullanılabilir gelir hesabını hem kişi başına hem de aile bazlı açıkladı. İşte sonuçlar:

FAKİR ZENGİNDEN ALDI: Gelir dağılımının en zengin yüzde 20'lik iki diliminin gelirden aldıkları pay düştü. En fakirden başlayarak yüzde 60'lık kesimin ise gelirden aldığı pay arttı. En zengin yüzde 20'lik kesim, 2007'de toplam kullanılabilir gelirin yüzde 46.9'unu, en fakir yüzde 20 ise yüzde 5.8'ini aldı. En zenginlerin pastadan 2006'da aldığı pay yüzde 48.4, en fakirin yüzde 5.8 idi.

ORTALAMA AİLE GELİRİ: Türkiye'de kullanılabilir gelir, hanelerde 15 bin 102 liradan 18 bin 827 liraya çıktı. En fakir hanelerin geliri 4 bin 345 liradan 6 bin 3 liraya çıktı. En zengin yüzde 20'lik dilimin hanelerin geliri ise 42 bin 781 liraya yükseldi. Fert başına gelir ise 6 bin 395 liradan 8 bin 50 liraya yükseldi.

İSTANBUL'UN FAKİRİ: En varlıklı haneler İstanbul'da. Verilere göre İstanbullu bir ailenin ortalama kullanılabilir yıllık geliri 20 bin liradan 25 bin 484 liraya çıktı. Bu G.Doğu'nun en zenginin gelirinin üzerinde. Çünkü G.Doğu'nun en zengin yüzde 20'lik kesimi ortalama geliri 24 bin 137 lira. İstanbul'un en fakir ailelerinin yüzde 20'si ise 10 bin 213 lira kazanıyor. Tablo kişi başına gelirde de benzer sonuç veriyor.

UÇURUM BÜYÜK: En zengin ile fakir arasındaki uçurum ise 8.1 kat. 2006'da fark 9.5 kattı.

'GİNİ'DE İYİLEŞME: Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden biri olan 'gini' katsayısı 2006'da 0.43 iken 2007'de 0.41'e düştü. Sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında düzelmeyi 1'e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eden katsayıda TÜİK 0.2 puanlık bir iyileşme hesapladı. Katsayı, kentlerde 0.42'den 0.39'a, kırsal kesimde 0.41'den 0.38'e indi.

Araştırmada sadece gelir verileri de yok. Konut sahipliğinden evlerde harcama yapılabilirliğine kadar önemli veriler de araştırmaya eklendi. Verilere göre Türk halkının yüzde 60.8'i kendilerine ait evlerde oturuyor. Kiracı olanların oranı ise yüzde 22.2 oldu. Evlerin yüzde 60.9'unun ya çatısı sızdırıyor ya da penceresi çürük. Hanelerin yüzde 60.2'sinde izolasyon sorunu nedeniyle ısınma sorunu yaşanıyor.

Araştırmaya göre hanelerin yüzde 84.4'ü yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileyemiyor. Ayrıca ailelerin yarısı (yüzde 50.4) yeni giysiler alma durumu da yok. Konut masraflarının çok büyük yük olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 29.8. Yükü 'biraz' diye nitelendirenlerin oranı ise yüzde 57.4.

TÜİK, göreli yoksulluk sınırlarını yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 veya yüzde 70 olarak hesapladı. 2007'de nüfusun yüzde 18'i, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre yani 11.2 milyon kişi yoksulluk riski altında.
Sabah

Konuyla ilgili basında yer alan diğer haberler;

Zengin-yoksul uçurumu 9,5'tan 8.1'e indi

TÜİK verilerine göre, yıllık ortalama 42 bin 781 lira kazanan en üst gelir grubundaki yüzde 20'lik grup, toplam gelirin yüzde 46.7'sini aldı.

Yüzde 60'ın evi var ama mobilya değiştiremiyor

Kurumsal olmayan nüfusun yaşam koşulları göstergelerine bakıldığında, yüzde 60.8 kendilerine ait konutta oturuyor.
Ancak yüzde 39.1'inin oturduğu konutta ‘sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi' sorunlar yaşanıyor. Yüzde 39.8'inin oturduğu konutta ise ‘izolasyondan dolayı ısınma sorunu'söz konusu.
Yüzde 55.5 lik bir kesimin hanesinin taksit ödemeleri ve borçları bulunuyor. Yüzde 23.3'lük kesim de bu borç ödemelerinin hanesine çok yük getirdiği belirtiyor.
Nüfusun yüzde 70'i ekonomik nedenlerle, ‘evden uzakta bir haftalık tatil', ‘beklenmedik bir harcama' ve ‘yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme' ihtiyacını karşılayamıyor.


Yıllık ortalama 6 bin lira kazanan en düşük gelir grubunda bulunan yüzde 20'lik grubun gelirden aldığı pay yüzde 5.8 düzeyinde kaldı. Böylece en üsttekiler ile en alttakiler arasındaki gelir uçurumu 8.1 kat oldu.

TÜRKİYE'de en üst gelir grubunda bulunan yüzde 20'lik grup toplam gelirin yüzde 46.9'unu alırken, en düşük gelir grubunda bulunan nüfusun gelirden aldığı pay yüzde 5.8'de kaldı. Fertleri eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlerine göre küçükten büyüğe doğru 5 gruba ayrıldığı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) araştırmasına göre, son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik gruba göre 8.1 kat daha fazla oldu. Aynı gösterge 2006 yılı sonuçlarına göre 9.5 kat olarak hesaplandı. TÜİK 2006-2007 Yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nın ortaya çıkardığı sonuçlar şöyle oldu:
En düşükte ayda 500 lira
TÜİK'in eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelire göre sıralı yüzde 20'lik gruplar halinde hazırladığı gruplara ilişkin 2007 verilerine göre en düşük gelire sahip olan grubun yıllık ortalama geliri 6 bin TL, aylık geliri ise 500 TL oldu. İkinci grubun yıllık geliri 10 bin 294 TL olurken aylık geliri 857 TL'ye geldi.
En üst ayda 3565 TL kazandı
Üçüncü gelir grubunda yıllık ortalama 14 bin 535 TL, aylık geliri 1211 TL olarak belirlendi. En üst gelir düzeyi grubunun bir altında olan grup yıllık 20 bin 513 lirayla ayda 1709 lira gelir elde etti. En tepedeki yüzde 20'lik kesimin ise yıllık geliri 42 bin 781, aylık geliri de 3565 TL olarak hesaplandı.
Ortalama gelir 18827 TL oldu
Hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 2007 yılı sonuçlarına göre 18 bin 827 TL olarak hesaplandı.
Geliri en yüksek il İstanbul
Bölge bazında bakıldığında, 2007 yılı sonuçlarına göre, İstanbul Bölgesi 11 bin 454 TL ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumunda oldu. Bunu, 10 bin 151 TL'lik ortalama
gelir ile Doğu Marmara izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 3 bin 591 TL ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
Zenginlik kentsel yerlerde 2007 yılı sonuçlarına göre, kentsel yerler için en yüksek gelire sahip olan son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik grubun aldığı payın 7.5 kat, kırsal yerler için ise 6.9 kat olarak belirlendi.
Toplam gelir içindeki payı bakımından gelir türleri içerisinde üçüncü sıraya sahip sosyal transferlerin yüzde 94'ünü emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu.

Toplam gelir içinde en fazla payı maaş ve ücret gelirleri aldı

TÜİK araştırmasının 2007 yılı sonuçlarına göre, maaş-ücret gelirlerinin yüzde 39.7'lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip olduğu görüldü. Bunu yüzde 18.2 ile sosyal transferler, yüzde 16.8 ile tarım dışı müteşebbislik gelirleri izledi. 2006 yılı sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, bir önceki yıla göre maaş-ücret gelirlerinin payında 1.1 puanlık bir düşüş, sosyal transferlerin payında ise 0.4 puanlık bir artış yaşandı.

Yüzde 20.6'lık kesim yoksulluk sınırının altında

TÜİK, araştırmasında harcama yerine eşdeğer fert başına düşen (eşdeğer hanehalkı kullanılabilir) gelirlerini kullanılarak, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan değerine göre belirlenen çeşitli göreli yoksulluk sınırlarını yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 veya yüzde 70 olarak hesapladı. TÜİK tarafından ilk kez bu çalışmada hesaplanan gelire dayalı göreli yoksulluk oranları, uluslararası karşılaştırılabilirliği olması bakımından tercih edildi. Buna göre 2007 yılında nüfusun yüzde 18'i, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre yoksulluk riski altında kaldı. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 14.7 iken, kırsal yerlerde yüzde 15.1 oldu.

Hürriyet
 

Zenginle fakir arasında 8 kat gelir farkı var

TÜİK'in araştırmasına göre, 2007 yılında Türkiye'de en zenginle en fakir arasındaki gelir farkı bir miktar iyileşerek 9.5 kattan 8.1 kata geriledi. Ancak nüfusun yarıdan fazlası borçlu yaşıyor

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'na göre, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 2007 yılında 9.5 kattan 8.1 kata geriledi. TÜİK 2006-2007 dönemine ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nın sonuçlarını açıkladı.
Bu araştırmayla TÜİK ilk kez eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir dağılımına ilişkin istatistikler üretmeye başladı. Araştırmanın öne çıkan sonuçları şöyle:
-  Türkiye'de hane halkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 2007'de 18 bin 827 lira olarak hesaplandı. Ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri ise 8 bin 50 lira olarak tahmin edildi.
-  İstanbul bölgesi, 11 bin 454 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri en yüksek bölge oldu. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 3 bin 591 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
-  Toplam gelir içinde en fazla pay yüzde 39.7'yle maaş-ücret gelirlerinden elde edildi. Bunu yüzde 18.2'yle sosyal transferler izledi. 2006'ya göre maaş-ücret gelirlerinin payı 1.1 puan düştü, sosyal transferlerin payı 0.4 puan arttı.
-  Nüfusun yüzde 20.6'sı yani her 5 kişiden 1'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
-  Yüzde 55.5'inin hanesinin konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ve borçları bulunuyor. Bu borç ödemeleri, yüzde 23.3'ünün hanesine çok yük getiriyor.
-  Gelir düzeyi yüksek iki grup, toplam gelirin yüzde 68.4'ünü alıyor.
Milliyet

Gelir dağılımında düzelme yetersiz kaldı, fark 8 katın altına inemedi

Gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre Türkiye'de en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 2007'de 8.1 kata geriledi. Bu oran 2006'da 9.5 kat idi En yoksul yüzde 20 ile ikinci dilimdeki yüzde 20'nin payları bir önceki yıla göre 0.4 puan artarken, dördüncü dilimin payı 0.4, en zengin son dilimin payı ise 1.5 puan azaldı.

Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin en büyük sıkıntısı gelir dağılımındaki çarpık tablodur. Türkiye'nin de yıllardan beri temel sıkıntısı ve çözemediği en önemli sorunlardan biri olarak kabul edilen gelir dağılımındaki adaletsizlikte bir miktar düzelme yaşandığı  tespit edildi. En üsttekilerle en alttakiler arasındaki gelir farkı biraz azalmış olsa da durum ciddiyetini koruyor.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 2007 yılında bir önceki yıla göre 8.1 kata geriledi. 2006 yılında 9.5 olan bu oran düşüşe rağmen yine de gelir dağılımındaki uçurumun devam ettiğini gösteriyor.

Fert sayısı da önemli
TÜİK, 2006-2007 dönemine ilişkin ‘Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nın sonuçlarını açıkladı. Bu araştırmayla TÜİK ilk kez ‘eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir dağılımı'na ilişkin istatistikler üretmeye başladı.
Eşdeğer kullanılabilir gelir dağılımında bireysel refah ön plana çıkıyor. Dolayısıyla hesaplamalarda hane halkının toplam geliri kadar hane içindeki fert sayısı da önem taşıyor ve hane halkının toplam kullanılabilir geliri, hanedeki fert sayısı dikkate alınarak bireysel gelire dönüştürülüyor.
Doğru karşılaştırma yapılabilmesi için de eşdeğerlik ölçeği kullanılarak her bir hane halkı bütünlüğünün kaç yetişkine eşdeğer olduğu tespit ediliyor.

2006 ve 2007 de var
Bu bültende de 2006 ve 2007 yıllarına ilişkin sonuçlara yer verildi. Gelir bilgilerinin referans dönemi bir önceki takvim yılı olduğu için gelir dağılımına ilişkin bilgiler 2005 ve 2006 yıllarını refere ediyor. Araştırmaya göre, 2007 itibarıyla en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı, 2007 yılında 8.1 kata geriledi. Söz konusu fark, 2006'da 9.5 kat düzeyindeydi.
Gelir dağılımında söz konusu dönemde dördüncü ve beşinci dilimler (zengin dilimler) aleyhine bir düzelme kaydedildi.
En yoksul yüzde 20 ile ikinci dilimdeki yüzde 20'nin payları, 2007'de bir önceki yıla göre 0.7'şer puan, üçüncü dilimdeki yüzde 20'nin payı 0.4 puan artarken, dördüncü dilimin payı 0.4 puan ve en zengin 5. yüzde 20'lik dilimin payı ise 1.5 puan azaldı.

Eşitsizlik azalıyor
Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan ve 1'e yaklaştıkça gelir dağılımındaki bozulmayı, 0'a yaklaştıkça gelir dağılımındaki eşitliği simgeleyen gini katsayısı 2006 yılı sonuçlarına göre 0.43 iken, 2007 yılı sonuçlarına göre 0.02 puanlık bir düşüş göstererek 0.41 olarak hesaplandı. Bu katsayı, 2007 yılı sonuçlarına göre kentsel yerleşim yerleri için 0.39, kırsal yerleşim yerleri için ise 0.38 olarak belirlendi.
Gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliğin grafik gösterimi olan Lorenz eğrisine bakıldığında da 2007 yılı sonuçlarını içeren eğrinin, 2006 yılına göre köşegene daha yakın olması gelir dağılımındaki iyileşmeyi gösterdi. (Lorenz eğrisi, grafiğin dikey ekseninde gelirin birikimli payları, yatay ekseninde nüfusun birikimli payları yüzde olarak gösterilmek suretiyle eğrinin ‘köşegen doğru'dan uzaklığına göre yorumlanıyor.

Kullanılabilir 18 bin lira
Türkiye'de hane halkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 2007 yılında 18 bin 827 lira olarak hesaplandı. Ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri ise 8 bin 50 lira olarak tahmin edildi.
Bölge bazında bakıldığında ise söz konusu dönemde İstanbul bölgesi, 11 bin 454 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek bölge oldu.
İstanbul'u 10 bin 151 liralık ortalama gelir ile Doğu Marmara bölgesi izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 3 bin 591 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.

En fazla pay maaştan
2007 sonuçlarına göre toplam gelir içinde en fazla pay yüzde 39.7 ile maaş-ücret gelirlerinden elde edildi. Bunu yüzde 18.2 ile sosyal transferler, yüzde 16.8 ile tarım dışı müteşebbislik gelirleri izledi.
Bu rakamlar 2006 yılı sonuçlarıyla karşılaştırıldığında bir önceki yıla göre maaş-ücret gelirlerinin payında 1.1 puanlık düşüş, sosyal transferlerin payında ise 0.4 puanlık bir artış gözlendi.
Toplam gelir içindeki payı bakımından gelir türleri içinde üçüncü sıraya sahip sosyal transferlerin yüzde 94'ünü emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu.
2007 yılı sonuçlarına göre ‘emekli ve dul-yetim aylıkları' toplam gelir içinde yüzde 17'lik paya sahipken, ‘diğer sosyal transferler'in payı yüzde  1.1 olarak hesaplandı.

Sosyal transferler
Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlerine göre oluşturulan yüzde 20'lik gruplardan ilk yüzde 20'de sosyal transferlerin payı yüzde 3.8, son yüzde 20'de yüzde 43.2 olarak tahmin edildi. Emekli ve dul-yetim aylıkları hariç diğer sosyal transferlerin oranı aynı gruplarda sırasıyla yüzde 29.8 ve yüzde 21.3 oldu.

Evim var ama çürük
Sonuçlara göre kurumsal olmayan nüfusun; yüzde 60.8'i kendilerine ait konutta oturuyor. Yüzde 39.1'inin oturduğu konutta, sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş  pencere çerçevesi ve benzeri sorunlar bulunuyor. Yüzde 39.8'inin oturduğu konutta ‘izolasyondan dolayı ısınma sorunu' yaşanıyor. Yüzde 55.5'inin hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut  alımı ve konut masrafları dışında) bulunuyor, bu borç ödemeleri, yüzde 23.3'ünün hanesine çok yük getiriyor. Yüzde 70'ten fazlasının hanesi, ekonomik nedenlerle; ‘evden uzakta bir haftalık tatili', ‘beklenmedik harcamalarını' ve ‘yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını' karşılayamıyor.

Beş kişiden biri yoksul
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nın 2007 yılı sonuçlarına göre eşdeğer hanehalkı geliri bakımından nüfusun yüzde 20.6'sı yani her beş kişiden 1'i yoksulluk sınırının altında. Nüfusun yüzde 18'i, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre yoksulluk riski altında yer alıyor. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 14.7, kırsal yerlerde yüzde 151.

Radikal

 

 

 

 




Geri Dön