18 / 04 / 2024

İnşaat sektörünün güçlü aktörleri nelerdir?

İnşaat sektörünün güçlü aktörleri nelerdir?

Yeni Söz Gazetesi'nin köşe yazarlarından Semih Akşener bugünkü yazısında inşaat sektörünün güçlü aktörlerini ele aldı. İşte Semih Akşener'in o yazısı...



Gıda ve ev... 

En temel iki ihtiyaç... 

Bugün ne yazık ki ikisi de kapitalizmin emrinde/tekelindedir. 

Kapitalizm bir yüz sene içerisinde gıda işini üreticinin elinden ç/almış, kendisi için çok kârlı bir endüstri kolu haline getirmiştir. Bugün artık yediğimiz her paketli gıda ya fabrika/market yoluyla doğrudan ya tohum/ilaç/gübre yoluyla dolaylı olarak ama bir şekilde mutlaka kapitalizmin elinden/denetiminden geçerek soframıza ulaşmaktadır... 

Ev/inşaat işinde de durum farklı değil esasında. 

Başta ev olmak üzere inşaat üretimi 1980'lerden sonra Toplukonut Kurumu ve Gayrimenkul Yatırım Şirketleri tesis edilerek, 2000'lerden sonra da finans/kredi boyutu yasallaştırılarak (mortgage) kapitalizmin kirli ellerine teslim edilmiştir. 

Bugün ülkemizde halkın dâhil edilmediği (engellendiği) ev/inşaat sektöründe üç güçlü aktör var. 

1) Kamu/bürokrasi 2)Müteahhit/Sermaye 3)Banka. 

İlki ihale açıyor, diğeri işi yapıyor, sonuncusu kredi/finans sağlıyor... 

Tarih herhalde böyle kârlı ve uyumlu bir uzlaşıma/paylaşıma şahit olmamıştır.! Kamu/bürokrasi bir yandan imar plan düzenlemeleriyle; meselâ büyük sermaye gruplarının girebileceği büyüklüklerde arazi parselleri tesis ve taksim ederek toplu konut işinin önünü açmış, diğer yandan halkın kendi evini kendi yapmasını neredeyse imkânsız hale getiren bir sürü yeni düzenlenmeleri getirmiştir... 

Bir yanda belediyeler ve yönetmelikler, diğer yanda 5 ayrı mühendislik proje mecburiyeti, bir tarafta meslek odaları onayı, diğer tarafta ticaret odaları harçları, beri tarafta yapı denetim firmaları... kendi evini yapmaya niyetli her insana âdeta illallah dedirtmektedir. 

Bundan 3-5 sene evvel bir akrabama 2 katlı basit bir ev yaptırmıştım da toplam 47 ayrı belge için aylarca o kurum bu kurum dolaşıp durmuştum. Sözde inşaat işine disiplin getirmek gerçekte ise bürokratik zorluklarla halkı caydırma taktiği. 

Kapitalizm ne yapıp edip tahmin edemeyeceğiniz hile ve desiselerle halkı kendi evini yapamaz hale getirmeyi nihayet başarıyor... 


* * * Bu arada zaman ilerlemiş, 2000'lere gelinmiş, sermaye/kapitalizm inşaat işini pek sevmiştir. Sermaye yüksek kârlar sebebiyle bu işi artık kimseye bırakmak istememektedir. Tekstilciler, mobilyacılar, marketçiler, hatta bazı özel bankalar... tüm sermaye grupları bu zaman diliminde inşaat işine girmiş, dünyanın parasını kazanmıştır. 100-150 binıe mâlolan daireler 800-900 bine satılarak ömür boyu kazanılamayacak paralar bir senede kazanılmıştır. Kamu bile TOKİ'nin kazandığı ciddi paralar sebebiyle inşaat işini bir türlü bırak(a)mamaktadır. Kurum 700 bin daire bitirmiş, 1 milyona gözünü dikmiştir... 

Oysa kamu/bürokrasi bizâtihi inşaat işine girmekle; 

1) Depreme dayanıklı ev yapamadığı îmasıyla halkı beceriksiz işbilmez konuma düşürmektedir. 

2) Halkına ev/mimâri irfanına güvenmediğini deklare etmiş olmaktadır. 

3) Kentsel Dönüşümler ile ferdî irâde ve mülkiyet üzerinde "kamusal zorlama" tescil edilmektedir. 

4) Sermaye gruplarına iş verilmek suretiyle bile isteye kapitalizme hizmet edilmektedir... 

* * * Bugün dar/orta gelirli halkımızın elinde pahalı bir apartman dairesi satın almaktan başka tercih imkânı bırakılmamıştır. Kendi yaparsa 25-30 bin liraya mâl olabilecek evler kapitalizm eliyle bilmem kaç 100 binlerce liraya satılmaktadır. Evini yapamayan ve günah korkusuyla kredi de çekmek istemeyen halk ise çaresiz, kiralarda sürünmeye devam etmektedir. 

Bir ülkede kiracılık meşru karşılanmaya başlamış ise ve hele hele kiracı oranı % 40'lara ulaşmış ise o ülkede ne SOSYAL ADALET'ten ne MERHAMET'ten söz etmek mümkün değildir. 


* * * Türkiye'de zenginler sıralamasında müteahhitlerin en ön sıralarda yer aldığı, kulüp başkanlarının bile müteahhitler arasından seçildiği dolayısıyla KAPİTALİZM'in İNŞAAT sayesinde nasıl büyük bir güç ve iktidar devşirdiği ortada iken; bu işin halka bırakılmayacağı daha doğrusu bırakılmak istenmediği açıktır. 

Halkın kendi evini kendi yapabilme imkânı verilmeyen bir ülkede İKTİDAR'm 11e işe yaradığı sorusu cevap beklemektedir. 

Oysa kamu/devlet tek bir hamleyle yuva kuran her aileye, mülkiyeti kamuda kalmak üzere bedava (150-250 m2 arası) bir arsa verse ve ev yapım işini halka bıraksa bu iş kökten çözülecektir. 

Kapitalizme bir tekme/tokat an meselesidir... 


Yeni Söz Gazetesi/ Semih Akşener


Geri Dön