28 / 03 / 2024

İstanbul Deniz Müzesi'nin yeni binası yıl sonunda açılacak

İstanbul Deniz Müzesi'nin yeni binası yıl sonunda açılacak

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Deniz Müzesi'nin yeni müze binası, yıl sonunda ziyarete açılacak



Türkiye'nin denizcilik alanında en büyük müzesi olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Deniz Müzesi'nin yeni müze binası, yıl sonunda ziyarete açılacak. Aralarında, dünyanın en eski kadırgası ile en zengin saltanat kayıkları koleksiyonunun da yer aldığı 40 bin eserin büyük bir bölümünün aynı anda sergileneceği yeni müze, ziyaretçileri denizcilik tarihinde yolculuğa çıkaracak.

AA muhabirinin İstanbul Deniz Müzesi'nden aldığı bilgiye göre, müze 31 Ağustos 1897'de Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa'nın emri, Tersane Komutanı Amiral Hikmet Paşa'nın desteği, Binbaşı Süleyman Nutki tarafından Tersane-i Amire bünyesindeki Mayın Müfreze Komutanlığına ait binada dünyanın nadir örneklerinden biri olarak "Müze ve Kütüphane İdaresi" adıyla kuruldu.

Yıllar içinde yer ve isim değişiklikleri yaşayan müze, son olarak 27 Eylül 1961 tarihinde Beşiktaş İskele Meydanı'nda bugün bulunduğu yere taşındı ve İstanbul Deniz Müzesi adıyla hizmet vermeye başladı.

Denizcilik kültürü eşsiz eserlerini barındıran müzenin fiziki koşullarının iyileştirilmesi ve optimum sergileme olanağı sunan, çağdaş bir müze için Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca "İstanbul Deniz Müzesi Mimari Proje Yarışması" düzenlendi. 2005 yılında Teğet Mimarlık'ın kazandığı projenin inşaat çalışmaları, 2010 yılı sonunda tamamlanmak üzere devam ediyor.

-YENİ MÜZE YIL SONUNDA AÇILACAK-
İstanbul Deniz Müzesi Komutanı Kurmay Kıdemli Albay Ali Rıza İşipek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müzelerinin halen halkın ziyaretine açık olduğunu, ancak ilave müze binası inşaatının devam ettiğini, inşaat tamamlandığında 15 bin metrekarelik kapalı bir sergi alanı imkanına kavuşacaklarını ve Türkiye'nin en büyük müzeleri arasında yer alacaklarını söyledi.

İşipek, yeni Deniz Müzesi tamamlandığında tarihi kadırga ve saltanat kayıklarını daha modern sergileme imkanlarını kullanarak ziyaretçiler sunacaklarını anlattı.

Müzede geniş bir kültür merkezinin de bulunacağını, içindeki 200 kişilik konferans salonunda uluslararası sempozyum, konferans, seminer düzenleme imkanına kavuşacaklarını belirten İşipek, "Müzemizde çocuklar için oyun alanları, interaktif sistemler bulunacak. Özellikle çocuklarımıza denizciliğimizi sevdirmeyi amaçlamaktayız. İnteraktif sistemleri kullanarak onlara denizliği sevdireceğiz, öğreteceğiz" dedi.

-DÜNYANIN EN ESKİ KADIRGASI-
Kıdemli Albay Ali Rıza İşipek, İstanbul Deniz Müzesi'nin en nadir eserlerinden birinin, 40 metre uzunluğunda 5 metre 70 santimetre genişliğindeki dünyada orijinal olarak var olan tek kadırganın olduğunu söyledi.

Armuz kaplama, kemanebaş ve karpuzkıç formundaki kadırganın baş tarafında varaklı oyma kabartma yıldız, hilal, güneş üçlüsü, stilize yaprak ve çiçeklerin bulunduğunu ifade eden İşipek, kadırganın baş kısmının mahmuz şeklinde ileriye doğru uzandığını belirtti.

Kadırgadaki Bursa kemerli sütunceler üzerine oturan köşkün etrafının, ajurlu korkulukla çevrili olduğunu, üzerinin beşik tonozla örtüldüğünü anlatan İşipek, şunları anlattı:

"Köşkün tonoz örtüsünün iç ve dışı, geometrik desenli sedef, bağa ve yarı değerli taşlarla bezelidir. Köşkün içinde gümüş levhalar, sedef oymalı beyit, geometrik ve stilize çiçek kompozisyonları bulunur. Tekne iki direkli olup, 24 çifte küreklidir. Her bir küreği 3 kişi (toplam 144 kürekçi) tarafından çekilmektedir. Osmanlı sultanlarının yakın sularda kullandıkları bir teknedir. Sultan Avcı 4. Mehmet (8 Ağustos 1648-8 Kasım 1687) devrinde kullanıldığı bilinmektedir."

İşipek, "Yeni müze açıldığında öncelikle hedefimiz, halen dünyanın en eski tarihi gemisi unvanına sahip olan 16. yüzyıla tarihlenen tarihi kadırgayı ve dünyanın en önemli, en zengin koleksiyonu olan saltanat kayıkları koleksiyonumuzu ziyaretçilerimizle paylaşmak. Bunlar çok önemli koleksiyonlar. 30'un üzerinde teknemiz var. Bunların 15'i doğrudan padişahlar ve aileleri tarafından kullanılmış. Oldukça ihtişamlı ve nadir tekneler. Dünyada bunlardan 40 tane mevcut. 15 tanesi bizim müzemizde" diye konuştu.

Şu anda tescilli bina adını verdikleri tarihi binanın ziyarete açık olduğunu anlatan İşipek, müze envanterinde 40 bini aşan eserin yer aldığını, ancak sergi alanlarının şu anki kısıtlılığı nedeniyle bu eserlerin yüzde 10'unu sergileyebildiklerini belirtti.

-4 RESTORASYON ATÖLYESİ-
İşipek, Deniz Müzesi bünyesinde model, ahşap, metal-deri, kağıt atölyesi olmak üzere 4 ayrı restorasyon atölyesinin yer aldığını, bu atölyelerde müze envanterinde bulunan bütün objelerin rutin olarak restorasyon ve konservasyon çalışmalarının yapıldığını, bu konuda yetişmiş uzmanlar vasıtasıyla çalışmaların gerçekleştirildiğini anlattı.

Müzede, tarihi kadırga ve saltanat kayıklarının yanı sıra silah, tablo, gemi modelleri, arma ve tuğralar, seyir aletleri, gemi baş figürleri, üniformalar, damgalar ve mühürler, sancaklar, amforalar, sualtı eserleri, fenerler, taş baskılar, el yazmaları, mezar taşları, kitabeler, madalyalar, nişanlar, arma donanımları, saatler, Kaptan-ı Derya çeşmeleri, beratlar ve fermanların yer aldığını ifade eden İşipek, bu eserlerin dönem dönem müzede sergilendiğini dile getirdi.

Yaklaşık 6 ay önce açılışını gerçekleştirdikleri "Osmanlı Bahriyesinde Ahşap Sanatı Sergisi"ni, 2010 yılında ziyaretçilerin ilgisine sunmaya devam edeceklerini kaydeden İşipek, şunları kaydetti:
"Bu tür bir sergi ilk defa açılmaktadır. Tamamen Osmanlı sanatçıları tarafından yapılmış ahşaptan çeşitli örnekler ziyaretçilerle buluşmaktadır. Tamamı orijinal ve en az bir asırlık olan bu eserler 24 ayar altın varak ile kaplıdır. Osmanlı'nın ahşap işçiliğindeki muhteşemliğini gözler önüne seren bu sergi, içinde dünyanın en büyük arması olan, Orhaniye Fırkateyni'ne ait 14.5 metre uzunluğundaki arma da yer almaktadır. Ayrıca Tersane-i Amire'de kullanılan taht arkalığı, gemi isim plaketleri, baş figürleri, padişah tuğraları da sergide yer alan diğer eserleri oluşturmaktadır."

Ali Rıza İşipek, yaklaşık 2 ay içinde "Osmanlı Donanmasının Tarihi" adlı yeni bir sergiyi de açacaklarını belirtti.

Deniz Müzesi'nde geçen yıl 65 bin ziyaretçi rakamına ulaştıklarını, bu yılın ilk üç ayında ise 20 bin civarında ziyaretçinin müzeyi gezdiğini söyleyen İşipek, "Denizin o büyüleyici atmosferini yaşamak ve tarihimizi daha iyi anlamak isteyen bütün denizseverleri ve tarihe ilgi duyanları müzemizde görmekten büyük bir mutluluk duyacağız" dedi.

-TARİHİN İZLERİ, USTALARIN ELİNDE YENİDEN CANLANIYOR-
Deniz Müzesi'ndeki ahşap eserlerle ilgili restorasyon çalışmalarını yürüten Tarihi Eserler Bakım Onarım (TEBO) firmasının sahibi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ahşap Sanatçısı Şehmus Okur da restorasyon kapsamında saltanat kayıkları ve kürekler üzerinde çalıştıklarını, şu an ise 400 yıllık bir kadırganın geriye kalan son kıç parçasını sergiye hazır hale getirmeye çalıştıklarını söyledi.

Kadırganın alt kısmının yeniden yapıldığını ve duvara monte edileceğini anlatan Okur, üzeri oyma desenli olan meşe ağacından parçanın eksik kısımlarını tamamladıklarını, böcek ve mantarlara karşı tedavisinin yapıldığını, kangren olmuş kısımların yenilendiğini, üzerleri cilalandıktan sonra varaklanacağını ve sergiye hazır hale getirileceğini belirtti.

Okur, "Bu iş aşkla yaptığımız bir iş, bizim için kolay, ama çok zevkli. Ecdadımızın 300 yıl önce yaptığı bir esere dokunmak, tarihi yolculuk gibi. Bir de o zamanki ustaların nasıl çalıştıklarını fark ediyorsunuz. Bir motifi bazen tekrar etmiyor ya da bir motifin köşesine farklı bir şey yapmış. O zaman ustanın ruh halini anlıyorsunuz" diye konuştu.

Müzedeki gemi baş figürleri üzerinde restorasyon çalışması yapan, altın varak ustası Hasan Özyıldırım ise Ertuğrul Yatı'nın gemi baş figürü üzerinde çalıştığını, kuş figürünün olmayan kanatlarını ve baş kısmını ahşaptan tamamladığını belirtti.

Özyıldırım, baş figürü üzerinde, daha sonra mazgala tekniğiyle 24 ayar altın varak çalışması yapacağını anlattı.

2006 yılından beri yaptığı restorasyon kapsamında, saltanat kayıkları, gemi baş figürleri, armalar üzerinde çalıştığını ifade eden Özyıldırım, "Çok güzel duygular, tarihle iç içeyiz, ama çok titiz davranmayı gerektiriyor. Kendimize ait eserleri restore etmek daha bir heyecan verici oluyor" dedi.
AA


Geri Dön