29 / 03 / 2024

Konut kredileri düşse de tüketici kredilerindeki artış sürüyor!

Konut kredileri düşse de tüketici kredilerindeki artış sürüyor!

BDDK krediler konusunda yaptığı çalışmaları değerlendirdi. Konut kredileri talebi yavaşlamış olsa da tüketici kredilerindeki artış hızı düşmüyor. Bir bakıma insanlar önemli gördükleri ihtiyaçlarını tüketici kredisi alarak karşılıyor...



Bugün gazetesi yazarlarından Yaşar Erdinç bu haftaki yazısında Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'nun (BDDK) krediler konusunda yaptığı çalışmaları değerlendirdi. Erdinç yazısında şu konulara yer verdi:


Son zamanlarda her ne kadar konut kredileri talebi yavaşlamış olsa da tüketici kredilerindeki artış hızı düşmüyor. Bir bakıma insanlar önemli gördükleri ihtiyaçlarını tüketici kredisi alarak karşılıyor.


Tasarruf Oranları Yüzde 12,5’e Düştü


Türkiye'nin tasarruf oranları tarihsel olarak dibe vurmuş durumda. (Yüzde 12.5 civarında.) İnsanlar gelirlerinin çok önemli bir kısmını harcıyorlar. Vatandaşların bir kısmının aylık geliri zaten harcamalarına yetmiyor ve belirli bir refah seviyesini korumak adına kredi kullanıyor. Yapılan bilimsel çalışmalar özellikle 30 yaşın altındaki kesimin tasarruf konusunda ileriye yönelik bir endişesi olmadığını ve bu yüzden tasarruf etme imkânları olsa bile buna başvurmadıklarını gösteriyor. Yaş arttıkça tasarruf etme eğiliminin de arttığını görüyoruz. Bir bankadan kredi kullanıldığında, bu paranın kaynağı, mevduat sahiplerinin tasarrufları, yurtdışından alınan sendikasyon kredileri veya bankaların çıkardığı tahvil ve bono oluyor. Mevduatlara ilgi azalınca bankalarımız yurtdışından kaynak sağlıyor ve bu da cari açığa olumsuz etki yapıyor.


Zorunlu Hale Geliyor


Tüm bu nedenlerden dolayı BDDK'nın şu an üzerinde çalıştığı kredilere belirli sınırlar getirilmesi konusu çok önemlidir. İnsanların yatırım ve tüketim kararlarında rasyonel (akılcı-gerçekçi) olmadıklarını bilimsel çalışmalar gösteriyor.


Bu yüzden, kredi kanallarına özel tamponlar konulması zorunlu hale geliyor. BDDK kaynaklarının verdiği bilgilere göre, taşıt kredilerinde yüzde 25 asgari peşinat uygulaması düşünülüyor. Bir kişi araba alacaksa ve arabanın fiyatı 30 bin TL ise, bu durumda en az 7500 TL'yi kendisinin sağlaması gerekecek. Henüz kesinleşen bir şey yok ama üzerinde çalışılıyor. Diğer taraftan tüketici kredisi veya kredi kartı kullanılarak alınan mallarda çok uzun vadeli taksitler yapılabiliyor ve bu da harcamayı artırıcı bir etken. Bu yüzden eğer bir malın kullanım süresi 2 yıl ise iki yıldan fazla taksit yapılmayabilecek.


İki Temel Sorun Var


Bu tür bir uygulama başlatıldığında iki sorun var. Birincisi uygulama zorluğudur. Araba alacak biri, diğer bir bankadan 7500 TL ihtiyaç kredisi çekerek (zaten bir SMS ile 10 bin TL kredi anında elinizde oluyor) kendi bankasından da araba kredisi alabilir ama cebinden bir kuruş çıkmayabilir. Dolayısıyla amaçlanan hedefe ulaşılmayabilir. Bu yüzden bir kişinin tüm bankalardaki kredi durumu da izlenmelidir. Bu konuda teknik altyapının da hazır olduğu belirtiliyor. Fakat sorun, bir bankadan alınan ihtiyaç kredisi ile diğer bankadan alınan araba kredisini ilişkilendirmek olacaktır.


İkinci önemli sorun da, bu tür bir uygulama başarılı olsa bile ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Kredi kanallarının etkin kontrolü büyümeyi yavaşlatabilir. İşte bu nedenle BDDK şu an bu tür bir politika uygulandığında, ekonomik büyümeye yapacağı etkiyi de ölçmeye çalışıyor. Eğer büyümeye çok sekte vuracağı düşünülürse bu sınırlamalar daraltılabilir veya uygulanmayabilir. Fakat bildiğim bir şey var ki; dünyadaki bütün krizler fütursuzca borçlanmaktan çıkmıştır. Ekonomik büyümeye olumsuz katkı yapacak olsa bile kredilere mutlaka sınırlama getirilmelidir. BDDK doğruyu yapıyor.


Bugün


Geri Dön