26 / 04 / 2024

Mimarlık, çok sorumluluk taşıyan bir meslek!

Mimarlık, çok sorumluluk taşıyan bir meslek!

Milliyet Gazetesi köşe yazarlarından Ayşe Tatari bugün köşesinde "Mimarlık, şehircilik ve iç mimarlık" başlıklı yazısına yer verdi. İşte yazının detayları..



Yaşar Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü mezuniyet projelerini değerlendiren jürideyim.


Gençler, öğrencilik yaşamını bitirirken yorgun ve mutlular. Yolları açık, hayalleri gerçek olsun.


Yıl boyu çalışılmış, tashih görmüş eskizler, teslim projesi olarak temize çekilip bilgisayar çizimleri ile karşımızdalar.


Bu yılki mezuniyet projelerinin konusu, Atina’da Plaka Semti’nde bir neoklasik binanın içine kamusal bir proje tasarlamak...


Söz konusu binayı görmek ve anlamak için öğrenciler ve öğretim görevlileri Atina’ya gidip bina ve çevresi ile ilgili tetkiklerde bulunmuşlar.


***


İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası Salonları, yıl sonu proje sergisi için seçilmiş çok uygun bir mekân.


Restore edilmiş olan taş bina, İzmir’in 100 yıllık tarihine tanıklık eden eski bir un fabrikası...


Öğrenciler, farklı projeler tasarlamışlar neoklasik yapının içinde; arkeoloji müzesi, kahve merkezi, tekstil müzesi, sanat merkezi gibi...


Yaşar Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nün kaliteli eğitim kadrosu ve öğrencileri ile anlamlı ve güzel bir gün yaşadım.


***


Mimarlık mesleği, çok boyutlu düşünmeyi gerektiren, çok sorumluluk taşıyan bir meslek...


Mezuniyet projelerini incelerken öğrencilik yıllarımı ve hocalarımı hatırladım.


Okul yılları çok değerlidir, sonradan size kimse özveri ile bir şey öğretmez.


Öğretmenlerimin öğretileri benim kulağıma küpe olmuştur onları daima saygı ile anarım.


***


Bugünün anısına, mimar olup da Corbusier’i anmadan olmaz diyelim.


Ve Modern mimarlığın öncülerinden Le Corbusier nin “Towards a New Architecture” adlı kitabındaki planın gelişmesi ile ilgili açıklamasından söz edelim.


“Plan, ‘içerden dışarıya’ doğru oluşur; ‘dış’ bir ‘iç’in sonucudur. Mimarlığın ögeleri ışık ve gölge, duvarlar ve mekândır.”


Le Corbusier, bu varsayımını ortaya attıktan sonra tezini savunmak için Bursa’daki Yeşil Cami’yi ilk ve önemli bir örnek olarak vermiştir.


Binalar, içinde yaşanmak içindir, bu esastır; fakat aynı zamanda mimarlık görsel ve plastik bir sanat olup dıştan bakılmak, algılanmak; hayata, sanat ve mutluluğa katkıda bulunmak içindir diye ifade eder.


Le Corbusier, şehir tasarımında üç önemli ilke öne sürer: Güneş-mekân-yeşillik


Ve şehir büyük bir parktır diye savunur.


***


Bilgiler “Le Corbusier” adlı Prof. Dr. Enis Kortan’ın yazmış olduğu kitaptan alıntıdır.


Kitapta, Corbusier’nin İstanbul ve  İzmir  ile ilgili gözlemleri ve kendi kaleminden onlarca eskiz vardır.


Corbusier, İstanbul’a gelmeden önce Paris’te resim sanatında yeni yeni gelişen “kübizm” akımını incelemiş ve Kübist ressamların (Picasso, Braque)  geometrik biçimlerdeki ilkelerinin İstanbul’daki camilerde çok önceden “mimari tasarım ilkesi” olarak benimsenip uygulandığını görmüştür.


İstanbul’unun doğa zenginliğinden çok etkilenmiş.


Ve 1933 yılında yapmış olduğu imar planında İstanbul’un tarihi görünümünü ve özelliklerini korumak şartıyla çağdaş ihtiyaca cevap verecek bir imar planı önermiştir.


İzmir şehri için yaptığı öneride geleneksel ve sıhhatsiz “siyah fabrika” yerine “yeşil fabrika” fikrini ileriye sürmüş ve savunmasını yapmıştır.


İnsanları sadece beton bloklardan oluşan ve yeşilden, doğadan yoksun şehirlerde yaşamak zorunda bırakılmasının sakıncalarını önemle dile getirmiştir.


Ben de bu ve benzer kitaplarla öğrenciliğimi sürdürüyor ve bilgilerimi güncelliyorum.


Milliyet


Geri Dön