19 / 04 / 2024

Orman Yasası'nın 10 yıllık hak düşürücü süre hakkında maddesi iptal!

Orman Yasası'nın 10 yıllık hak düşürücü süre hakkında maddesi iptal!

Mustafa Bulan: "Mülkiyet hakları ile ilgili sorunlar son yıllarda AİHM'nin Normları çerçevesinde verdiği kararlar sayesinde hukuk yapıcılarını yeterince harekete geçirmese de yüksek mahkemelerimizi harekete geçirmiş bulunmaktadır.




Ülkemizde mülkiyet hakları ile ilgili sorunlar son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Evrensel Hukuk Normları çerçevesinde verdiği kararlar sayesinde hukuk yapıcılarını yeterince harekete geçirmese de yüksek mahkemelerimizi harekete geçirmiş bulunmaktadır. 


Aldığı hukuk eğitimini gerek normatif, gerek hukuk felsefesi, gerekse de hukuku kuşatan vicdan ve ahlak değerlerine oturtan, ilerde akademik çalışmalarda ve kürsülerde ismi çok anılacak Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesi Hakiminin baktığı bir dosya da, 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin "Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararlan kesinleşir. Bu hak düşürücü süredir." şeklindeki cümlesinin Anayasanın 13. ve 35. maddesine aykırılığım ileri sürerek Anayasa Yüce Mahkemesi'ne (AYM) başvurmasıdır. Bu başvuru ve AYM'nin verdiği karar mülkiyet hakları yönünden bir milattır. 


Kanun maddesinin bu fıkrasının iptalinin yara sıra iptal gerekçeleri de 90 yıllık Cumhuriyetimizin hukuk yolculuğuna ilerde ışık tutacak niteliktedir. Özellikle orman kadastro çalışmalannda kanunun idareye hiçbir sorumluluk yüklememesi, keyfi ve 60-70 yıla kadar sürüncemede bırakarak iş yapması, tapulu alanlarda orman tahditinin kalktığına dair kesinleşmiş mahkeme kararlannı dahi tanımadığı gibi bu yerlerde yeniden aplikasyon yapıp tapuya şerh etmemesi, özellikle şehir merkezleri civannda şerh etmemeden dolayı zamanla rant oluşması, arazi ya da arsalann el değiştirerek rantın kişiler arasında realize edilmesi, ilerde doğacak hukuksal problemlerin artan rant değerine bedel ödeyerek en son alan iyi niyetli kişilere intikal edilmesi, hatta mahkeme kararlan olan yerlerde tapu uygulaması da olduğundan belediyelerin tapulama tutanaklannın mahkeme kararlanın da içerdiğinden haklı olarak ormana sorma gereği duymadan imara ve iskana açması ve bu merhaleye gelmiş yerlerde imarlı iskanlı konutlara güvenerek vatandaşın saün alma yapması gibi bir çok gelişmeler içinden çıkılmaz sorunlar doğurmaktadır. Bu sorunlann en çarpıcı olanı hatalı uygulamalann tapuya şerh edilmemesi sonucu buralardan mülk alan iyi niyetli şahıslann devlet taralından bir nevi tuzağa düşürülmesidir. Biri çıkıp da "Yahu burada çalışmalar tapuya şerh edilmeyerek iyi niyetli alım yapan vatandaşlar niçin tuzağa düşürüldü?" diye sorarsa verilecek cevap çok komik olacaktır. 


"Efendim geçmiş idarecilerin hatası." Devlet kurumlan herhangi bir hukuk kişisi değildir. Devlet kurumlarında devamlılık ve ciddiyet ve hukukla bağlı kalmak esastır. Orman kadastro ve aplikasyon işlemlerinin tapuya şerh edilmemesi sonucu iyi niyetli alım yapanlann uğradığı mağduriyetler sonucu aldığı ev ya da arsa kendisine adeta mezar olan insanlar tazmin amacıyla dava açtıklannda devletin ödediği tazminatlarla aslında kazanılan alanlardan daha çok boş kamu arazileri ormanlaşünlabilirdi. Öyleyse bu kavganın amacının esasen rant üzerinden mülkiyet kavgası olduğu, elde edilen evlerin lojman olarak kullanılmak istendiği gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. 

AYM'nin 2013/64 sayılı karan aynı zamanda Orman İdaresine zamanında kadastro yapma, kadastro tebligatlanra açık ve anlaşılır yazma, ilgililere sadece askı ile değil bizzat imza karşılığı tebligat yapma vatandaşın aldatılmaması için zamanında tapuya şerh etme gibi bir dizi sorumluluklarda yükleyecektir. Hatta orman niteliği olan alanlann özel mülkiyet içerisinde korunmasına yönelik düzenlemeleri de kapsayacak şekilde veya özel mülkiyet içerisinde korunmasında şüphe duyulan yerlerde bedelsiz değil kamulaştırma yapılarak ormanlann korunmasına yönelik düzenlemeleri de beraberinde getirecektir. Kanun koyucu bu yönde düzenleme yapmasa da ilerde mahkemeler bu hususlan dikkate alacak almazsa en son dava süreçleri AİHM'ne bile gitmeden AYM nezdinde adaletle karara dönüşecektir. 


Orman İdaresi'nin 70-80 yıllara dayanan sürüncemede bırakacak şekilde iş yapması, aplikasyon tutanaklarının askı gibi son derece ilkel bir yöntemle duyurulması, tutanaklarının arazi üzerindeki emarelere dayanılarak son derece kaba ve anlaşılması zor ifadeler içermesi, maliklerin ya da zilyet sahiplerinin çoğunlukla başka yerlerde ikamet ediyor olmaları nedeniyle askı mahalinde olmaması, tapuya şerh edilmemesi sonucunda mülkiyetin el değiştirilmesi ya da belediyelerce imar uygulamasına tabi tutularak rant alanı oluşması ve iyi niyetli alımlar gibi bir çok sorun dikkate alınarak ve İdareye de sorurrıluluk yükleyerek yasal düzenlemeler yapılması kaçınılmaz bulunmaktadır. 

Anayasa'da düzenlenen mülkiyet haklarının devletin güvencesi altında olması, tapu sicilinin eksik ya da hatalı tutulmasından devletin sorumluluğu, orman idaresinin tasarruflarını zamanında tapu siciline şerh etmemesi, tapuya güven ilkesi, mahkeme kararlanna yasama ve yürütme organlan ile idarenin uymak zorunda olması, tüm bu konularda anayasal kuralların bir bütün halinde yorumlanma zorunluluğu , aynca AYM'nin 2013/64 sayılı karan açık ve net bir şekilde orman kadastro ve aplikasyon tutanaklarının vatandaşa tebliğ usülünün askı ile olmasını ve kadastro çalışmalarını geciktirilmesini ilkel bularak ve aynca itirazla ilgili 10 yıllık zaman aşımı süresini hak aramanın önünü kapattığından anayasaya aykın bularak iptaline karar vermesi, orman idaresinin bu karan iyi okuyarak hukuk devletinin gereği yönünde icraat oluşturmasını zorunlu kılmaktadır. Zira tapu senetlerinin arkasında devletin güvencesi ve itiban yatar ve üzerinde taşıdığı Türk Bayrağı ve TC rumuzu ile birlikte tapu senedi herhangi bir belge değildir. 


Özellikle Karadeniz'de 1970'li yıllara kadar tarla olan araziler son 40 yıl içerisinde büyük şehirlere olan göçlerden dolayı ormana dönüşmüştür. Ancak devletimiz 1930'lu yıllardan kalan katı kanunlardan kaynaklı devletçi refleksleri ile bu alanlarında mülkiyetini Hazineye geçirmeye çalışmaktadır. Buradan tarihi bir uyan yapıyorum o alanlar özel mülkiyette olduğu için ormanlaştı şayet bunu yaparlarsa ilerde sahipleri mağdur edilecek ama o ormanlar da korumasız kalacaktır. Amaç çağdaş normlar getirerek ve özel mülkiyet içinde kalarak ormanlan korumak olmalıdır. 

İnsanın hukukunu koruyamayan devlet diğer varlıklannda hukukunu koruyamaz. Devlet işlem ve eylem yaparken gri alanlar oluşturmamalıdır. Hele vatandaşın bu gri alanlarda hata yapması ve yeterince bilgi sahibi olmamasına bağlı olarak zamanında hakkını aramamasından yani zaafiyetinden yararlanarak, devletin vatandaşın mülkiyetine el koymaya kalkışması ise hiç izah edilemez bir durumdur. Her şeyden önce etik değildir



Mustafa Bulan/Dünya




Geri Dön