26 / 04 / 2024

Ramadan Kumova: Devlet özel sektörden TOKİ yaratmalı!

Ramadan Kumova: Devlet özel sektörden TOKİ yaratmalı!

Ramadan Kumova, lüks segment için üretiyor. Ancak, sektör için orta ve alt kesimin önemli olduğunu söylüyor ve ekliyor: Ucuz konut ihtiyacı yüksek. Ama arsa pahalı. Çözüm, devletin özel sektörden TOKİler yaratmasında



İki proje üzerinde çalışıyor. Biri, sektörün önemli isimlerinden Sinpaş GYO ile birlikte geliştirdiği Bomontideki itower. Diğeri, işadamı Cem Boyner ile adım attıkları  istwest. Bazıları için tekrar olacak ama, yine de ifade edelim: Cem Boyner, kendi grubuna ait eski Altınyıldız fabrikasına ait Bahçelievlerdeki devasa arsada proje geliştirmek için 1 yıldır firmalarla görüşüyordu.Ama, kimseleri beğenmiyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, yıllardır inşaat yapan isimler düşünüldüğünde  Fer Yapının kurucusu RamadanKumovanın bu proje için Boyneri ikna edebileceği kimsenin aklından geçmiyordu.Ama, tam da aksi oldu. Boyner, Ramadan Kumovanın projesini çok beğenmişti. Bundan sonra özellikle eski İstanbul için bir şeyler yapmak istiyor.                

Yabancı satın almalarına farklı bir bakış açısı getiriyor. Türkiyede yabancıların mülk edinimini zorlaştıran Mütekabiliyet Yasasının düzenlenmesiyle  750 milyar dolarlık öğrenci pazarından önemli bir pay alabileceğimizi düşünüyor. B segmenti ve üstü için üreten Kumova, ucuz konut için büyük bir ihtiyaç olduğunun farkında. Bunun için devletin yeni TOKİler yaratması gerektiğini düşünüyor. 

Ardından Mevlanadan bir söz söylüyor: İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu. Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu... ve ekliyor:Dönüşümde işte bu siyah ve beyazları buluşturarak çözüm geliştirmeliyiz.

9 yaşında Kapalıçarşıda çalışmaya başlayarak ticaretin içine göbeğinden giren Kumovanın bir hayali de Kapalıçarşının da içinde olduğu tarihi İstanbulu yeniden tasarlamak.

EN ÖNEMLİ SERMAYEM: Ailem.

STRES: Onsuz olmuyor. Onunla yaşamayı öğrenmek lazım.

DOSTUM: Sırdaşınız olandır. Sırdaş da azdır.

BENİM ŞEHRİM: İstanbul.

SON FİLMİM: Dedemin İnsanları.

SON KİTABIM: David Passig tarafından yazılan 2050.

HOBİ: 1994 ylından beri her pazar sabahında basket oynarım.

PAZARLAR: Ailemle gezmek ve koşuşturmak. Kız yüzmeye, oğlan baskete... Doğrusu, çok zevkli.

EKİBİMDE OLMAZSA OLMAZ:
İyi niyet.

İŞ YERİNDE ŞEYTANIN AVUKATI: Şeytanın avukatını barındırmam. Ama karşı görüşler burada her zaman barınır.

GEÇMİŞ VE MİMARİ: Tatlar ve renkler çok farklı. Bu yüzden hepsi.
HAYRAN OLDUĞU MİMAR: Bünyamin Derman ve Gökhan Altuğu beğeniyorum. Norman Foster ve Chapman Taylor da çok beğendiğim mimarlardan.

HAYRAN OLDUĞU YAPI: Topkapı Sarayı. Çünkü, çok yalın, çok sade. Ama, bu yalınlığa rağmen bir saray...
GÖZBEBEĞİ PROJE: İki evladınızdan (Bomontideki itower ve Bahçelievlerdeki istwest projelerinden söz ediyor) hangisini ayırırsınız..

TÜRKİYE
Türkiyenin en önemli sorunu
VAHŞİ KAPİTALİZMİN UZAĞINDA

Problem, büyümeyi sürdürebilmekte. Bunu yapabildiğimiz müddetçe refah, arkasından mutlaka gelecek.  Büyüme derken vahşi kapitalist bir söylemden bahsetmiyorum. Ona bulaşmadan, değerleri kaybetmeden müreffeh bir seviyeye ulaşmak mümkün. Nihayetinde bir kazanım bir kaybı getirmemeli.

Yabancı
ŞU ANDA YÜZDE 95 SEKİYOR

Satın alamayan yabancılar için şirket kurarak satış gibi metotlar buluyoruz. Ama, yüzde 95 sekiyor. Çünkü, yöntemler güvenilir gelmiyor. Ruslar, İranlılar ve Araplar buradan sekip Avrupaya yöneliyorlar. Daha çok Londraya.
Bu yüzden Mütekabiliyet Yasasının düzenlenmesiyle Rusya, İran, Suudi Arabistan, Katar, Özbekistan, Kazakistan ve Azerbaycandan yoğun bir satın alma bekliyorum. Yıllık 13-14 milyar euroluk satış hacmine ulaşabiliriz
Biz, kuzeyimizin, güneyimizin ve doğumuzun merkezi olarak algılanıyoruz, batının değil. Ama, Avrupa, yaşlı nüfusun maliyetini düşürmenin yollarını arıyor. Masrafları düşürerek, rahat bir yaşamı kendi ülkelerinde sunamazlar. Bu nedenle Avrupalı sigorta şirketleri de hükümetler de hastaneleri ve denizi olan bölgelerde araştırma yapıyor. İnsanların satın almalarını desteklemeyi planlıyorlar. Daha çok Hollanda, Almanya ve Belçikadan söz ediyorum.

Ayrıca ülkelerin hemen hepsi, yılda 750 milyar dolarlık değer yaratan öğrenci pazarından pay kapma yarışında. Aslan payını 750 bin öğrenciyle ABD, 500 binle İngiltere ve 300 binle Fransa alıyor. Türkiye, bu yarışın içine girmeli. Her yıl Türkiyeye 150 bin öğrenci çekerek onları burada sahip olabilecekleri konutlarda barındırmak mümkün. Bu, her yıl 6 milyar dolar anlamına gelir.

İspanyanın sadece çevresindeki ülkelerden avantajlı olduğunun farkına vararak, 13-14 yılda 180 milyar euroluk satış hacmine ulaştığını unutmamak gerek. Biz de kendi çevremizin İspanyası olarak algılanıyoruz.

Faiz artışı yaralar mı
KONUTTA FREN OLMAYACAK

Sektörü yaralar tabii ki. Fakat, fırsat diye bakarsanız, bugünkü kredi, yarınkinden daha ucuz. Başka bir boyut daha var:Riski en az olan kredi. Bugün konut kredisi alıp da ödemeyenlerin oranı 1.02 ile sınırlı. Geçenlerde aklınıza gelebilecek tüm büyük bankaların katıldığı bir toplantıdaydım. Buluştukları nokta şuydu: Kredi kartlarında ve tüketici kredilerinde frene basabiliriz. Ama, konut kredilerinde değil. Çünkü risk düşük.
Ayrıca, öyle davranmaları doğal. Çünkü, paranın maliyeti artıyor ve borçlanma zorlanıyor.

Üretici, finansman yapmalı mı
İSTENİLEN RESİM DEĞİL, AMA

İnsanların bankaya değil de üretene borçlanmayı tercih etmesi, doğal.  Sonuçta bir  çıkış bulunmalı. İstenilen resim bu değil, ama...

Kriz, konutun kapısını çalar mı
TOPARLANMA VAKTİ

Bundan sorası derlenip toparlanma dönemi. Evet, önlemler alınacak: Para pahalanacak, tasarruf yapılacak. Ve, dünya küçülecek. Bu, düzelmenin başladığı yerdir. 2013ün  ikinci yarısından itibaren iyileşme olacak.  2012de Türkiye ve özelde konutta ciddi durgunluk beklemiyorum.

Arz fazla mı
YENİ TOKİ

Fazla yok. Bu arada sektör, C segmentini çok önemsiyor. Ama,  sosyal konut yapamıyor. Çünkü, arsa çok pahalı. Dolayısıyla, burada Hazine arazileriyle  TOKİ  devreye giriyor. Bu durumda devletin kamu arazilerini düzenleyerek, bu defa özel sektörden yeni TOKİler yaratıp bu arazileri  onlara devretmesi gerekiyor.

Tehlike sinyalleri
BATANI GÖRÜYORUZ

Firmalar her zaman batar ve çıkar. Ama, insan algısı, kriz haberlerini doğrulamak için bugünlerde batan firmalara konsantre. Bir anormallik yok.

Dönüşüm formülü
1 KARŞISINDA 99
Bugün bir sitede yaşayan 100 insandan sadece biri, hayır dediğinde dönüşüm olmuyor. Nedenler bazen çok anlaşılır. Ama, ya diğer 99 insan Kat Mülkiyeti Kanunu ile durum bu. Şu anda üçte iki çoğunlukla da karar alınabilmesini sağlamak için düzenleme yapılıyor.

Ayrıca, dönüşümde üniversite, STK ve kamu otoritelerinden kurulacak hakem heyetiyle birileri adaleti eline alıp dağıtmalı. Yoksa şimdi mülk sahibi de müteahhit de yüzde 70 isteyebiliyor. Yalnız, insanların aklına dönüşüm deyince sadece Merdivenköy, Fikirtepe, Gültepe, Seyrantepe, Bağcılar ve Avcılar gibi yerler geliyor. Oysa ki, bugün Bağdat Caddesi gibi lüks yerlerde de dönüşüm zorunlu. Florya, Yeşilköy, Yeşilyurt ve Levent için olduğu gibi.

Fiyatlar şişti mi
ZATEN HALEN 2.800 TLDEYİZ

Ortalama, hâlen metrekarede 2 bin 800 lira civarında. Bir de şuradan bakın: Her başarılı projede fiyat başladığı noktadan bittiği noktaya kadar artış göstermelidir. Aradaki fark, yatırımcı için de kullanıcı için de bir gelir kaynağı oluşturmalı. Fiyatların bundan sonra nereye gideceği, ekonominin nereye gideceğine bağlı.

YAŞAM
Çocukluğum
TEK KELİME
Tek kelimeyle mutluluk...

Çocuklarım
HER ŞEYİM
Her şeyim. Furkan, 8.5, Erva, 5.5 yaşında. Fer (Kurduğu şirketin adı) de onlardan geliyor. Sonundaki R ise benden.

İlk param
KAPALIÇARŞIDAN
Kapalıçarşıdan. 9 yaşındaydım.

Vazgeçilmez ritüeller
HER SABAH BİR ELMA
6da kalkarım. Kahvaltı yapmam. Yıllardır elmamı alıp işe yol alırım.
İyi ki...
EVLİLİĞİM
Evliliğim.

Bir gün mutlaka
TELEFONSUZ DÜNYA TURU

Çocuklarım ve eşimle dünya turuna çıkmak. Tabii, telefonu kapatarak...

Tatil
BOSTON VE NEW YORK

En son Boston ve New Yorktaydım.

Emeklilik planı
PLAN UYGULANMADI

Eski plana göre 46 yaşında, yani tam olarak 14 Temmuz 2013te emekli olacaktım. Ama, şimdi...

Şehri yıkmak ve yeniden yapmak
BENİM MENFAATİM DEĞİL, BİZİM MENFAATİMİZ

Mevlananın lafıdır: İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu. Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu...  Yani, kimse, siyah ya da beyaz değil. Şehri yıkıp yeniden yapmak için sadece siyah ve sadece beyaz olmaktan kurtulup gride buluşmamız gerekiyor.  Benim menfaatim değil, bizim menfaatimiz demeliyiz.
Bu ortamda bir hakem müessesine gerek var. Üniversiteler, geride duruyor. STKlar ne yazık ki henüz mahalleler düzeyine inemedi. Kamu otoritesi de geri planda. Oysa ki, hakem rolünü onlar üstlenmeli.

Dünyada böyle örnekler var.  Bu, sanayileşmenin ve kentleşmenin doğurduğu bir durum. Kentler ve sanayiler bir süre sonra iç içe geçmeye başladı. Ve bu durumu, tıpkı Londra ve Manchasterda olduğu gibi üniversite, STKlar ve  kamu otoritesi çözdü.
Bugün Mecidiyeköye bakın, aynı fotoğraf... Likör fabrikası, şehrin göbeğinde kaldı. Sonra, Bahçeşehir ve Beylikdüzü gibi örnekler doğdu. En sonunda da merkeze dönüş, baskın bir istek haline geldi. Şimdi de bu geri dönüş isteği karşısında bizim yaptığımız  istwest projesini düşünün. Bahçelievler, şimdi şehir merkezine son derece yakın bir yer. Daha önce Altınyıldız Fabrikasına ait bir araziydi. Burada bir yaşam kuruluyor.

Tüm bunların dışında yapı stokumuz sağlıklı değil. Kentsel dönüşümün bir zorunluluk olduğunu unutmamak gerekiyor. Deprem bölgesinde enkazların başında nöbet tutan insanları benim gibi pek çoğumuz görmüştür. Tarif edilemez bir acı.
 
Dünyaya yeni proje
TÜRKİYE VE KAPALIÇARŞI

Türkiyeyi düşünüyorum. Türkiyenin içinde de Kapalıçarşı. Belki de çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın burada geçmesi nedeniyle. Beyazıtı, Sultanahmeti ve Süleymaniyeyi yeniden tasarlar, yeniden inşa etmek isterim. Dünyanın en zevkli ve pahalı yerlerinden biri yapardım. Tabii, tarihe saygılı bir şekilde.

MESLEK
Mesleğim
YAŞAM KURUYORUM

Ben bir inşaat mühendisiyim. İngilizcesi civil engineering. Yani, yaşam mühendisi. İnsanlar için yaşam kuruyorum. Bu da çok güzel bir şey.

Bu mesleği yapmasaydım

HERHALDE DOKTOR

Kan görmeye pek tahammül edemiyorum. Ama, bu probleme rağmen, herhalde doktor olurdum.
İlk adımlar...
9 yaşında, Kapalıçarşıda
İlk adımım Kapalıçarşıydı. Dokuz yaşında başladım çalışmaya. Hayatı da ticareti de öğrenmeye başladım. Lisede de çalıştım. Sonra, inşaat okumaya karar verdim. Boğaziçi Üniversitesini kazandım. Okurken Enkada çalıştım. O dönemden itibaren büyük bir müteahhit olmaya karar verdim.
Faal bir öğrenciydim. Boğaziçindeki inşaat kulübünde Cem Boyner, Feyyaz Berker ve Sinan Tara gibi isimleri isimleri davet eder, onlarla konuşurduk.

Mezuniyet sonrasında Bayındır Holdinge girdim. İlk yer aldığım proje, İzmir-Urla-Çeşme Otoyoluydu. İki yıl sonra kendi şirketimi kurdum. İnşaat malzemeleri ithalatı yapıyordum. 94 kriziyle tüm ithalatçılarla beraber ben de battım. Bu defa Rusyaya  malzeme satmaya başladım. 98 krizinin ilk hissedildiği zamana kadar.
97nin sonunda askere gittim. Dönünce Türel Türel şirketinde çalışmaya başladım. Kapalıçarşılılık nedeniyle satış sevdiğim işti. Yeri gelmişken oradan çok şey öğrendim: Dükkana bir müşteri gelir. Çay ya da kahve ister. Çay bir-iki dakika, kahve üç-dört dakikada içilir. Sen o sürede onun alıcı olup olmadığını anlamak zorundasın. Eğer o dakikalar içinde birşeyler yapamamışsan vay haline...

2009da doğrudan gayrimenkule girmeye karar verdim. Ve Muammer Saka ile Fer Yapıyı kurduk. İlk proje Sinpaşın Bomontideki arazisi için oldu. Küçük ofis konseptimi anlattım; beğendiler ve güvendiler. Şimdi itowerı yapıyoruz. Sektörün konseptini örnek aldığı projedir. Mutlu ediyor bu, beni.

Ardından istwest. Cem Boynerin Altınyıldız arazisinde proje geliştirmek için bir yıldır firmalarla görüştüğünü biliyordum. Cem beyle görüşmeye gittim. Boğaziçinden tanışıklığımız vardı. Satır aralarını istedim. Yaklaşımımı sevdi. İşe başladık.

Bundan sonra
ŞEHRİN TARİHİ ALANLARI

Şehir merkezinde kentsel dönüşüm projelerinde yer almak istiyorum.  Daha çok şehrin, eski ve tarihi olan taraflarında.
Milliyet


Geri Dön