27 / 04 / 2024

2030'a kadar dünya nüfusunun yüzde 70'i şehirde yaşayacak!

2030'a kadar dünya nüfusunun yüzde 70'i şehirde yaşayacak!

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si şehirlerde yaşıyor. Araştırmalar gösteriyor ki, köyden kente göç devam ettikçe, 2030'da bu oran yüzde 70'e çıkacak. Şehirlerdeki bu yığılma devam ettikçe de, büyük şehirler ısındıkça ısınıyor



Bunun sonucunda ortaya çıkan ısı adaları etkisi, insan sağlığını da tehdit ediyor.

Öncelikle ısı adasının tam olarak ne olduğundan bahsedelim. Yoğun yapılaşmanın ve nüfusun olduğu büyük şehirlerde, tarım alanlarının ve bitki örtüsünün yerini beton ve asfalt alıyor. Normalde bitkiler güneşten gelen radyasyonu yansıtıyorlar. Böylece ısının birikmesini engelleyerek, arazilerin ısındığı kadar soğumasını da sağlamış oluyorlar. Ancak bitki örtüsünün yerini beton ve asfalt alıyor; bu ısıyı önce emiyor sonra da etraflarına geri veriyorlar. Bunun sonucunda şehirler, çevrelerindeki kırsal bölgelere kıyasla birkaç derece daha yüksek sıcaklıklara sahip oluyor. Bu duruma da ısı adası etkisi deniyor.

Şehirlerde ulaşım, sanayi ve binalar tarafından tüketilen enerjinin çok olması ve çevre kirliliği de, ısı adası etkisinin artmasına neden oluyor. Ayrıca yüksek katlı binaların hâkim rüzgârlan engellemesi veya yönlerini değiştirmesi de, ısının dağılıp gitmesini engelliyor. Bu da şehrin üzerinde bir sıcak hava kalkanı gibi duran ısı adası etkisini sabitliyor.

Isı adaları etkisi, doğrudan olmasa da iklim değişikliği ve küresel ısınmayla da ilişkilendiriliyor. Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı'nın (United States Environmental Protection Agency, EPA) verilerine göre, yaklaşık 1 milyon nüfuslu bir şehrin yıllık ortalama sıcaklığı, çevresinden 1-3°C daha fazla olabiliyor. Yağışsız ve rüzgârsız bir gecede ise bu fark 12°C'ye kadar çıkabiliyor. Şehirlerin gün içinde bu kadar ısınması, ancak gece boyunca soğuyamaması da, bir çeşit sera etkisi yaratıyor.

Klima örneği

Form Enerji Grubu Genel Müdür Tunç Korun, ısı adaları oluşumunu klima örneği üzerinden anlatıyor. Korun, "Klima cihazı sünger gibi çalışır. Bir odayı soğutabilmek için cihaz odanın sıcaklığını emer ve dışarı atar. Yaklaşık 16 katlı bir binanın her katı 1000 metrekare olsa, 16 bin metrekarelik bir alan demektir. Katların yükseldiğini 3 metre olarak hesaplayarak bunu 3'le çarpınca, kabaca 45 bin metrekarelik bir hacmi soğutmaya uğraştığımızı söyleyebiliriz. Bütün katlardaki klimalar, içerdeki ısıyı soğutarak dışarı atıyor. Bu binanın etrafında 45 bin metreküp atılmış ısı var. Şehir merkezlerinde büyük binaların yan yana geldiğini düşünün. Bu binaların her biri çevrelerindeki binanın iç hacmi kadar etraflarındaki alam ısıtıyorlar" diyor.

Bizi neden ilgilendiriyor

EPA'nın internet sitesinde, ısı adalarının pek çok etkisinden bahsediliyor. Yazın havanın daha sıcak olması, klimalarımızı daha güçlü çalıştırmamıza sebep oluyor. Bu da daha fazla enerji tüketilmesi demek. 2005 yılında Hashem Akbari'nin yaptığı bir araştırmaya göre (Energy Saving Potentials and Air Quality Benefits of Urban Heat Island Mitigation) ısı adaları, şehirlerdeki soğutma ihtiyacının yüzde 5 ila yüzde 10 arasında artmasına sebep oluyor. Daha fazla enerji kullanımı ise, enerji santrallerinin daha fazla çalışmasına ve daha fazla enerji üretmesine sebep oluyor. Bunun sonucunda santraller havayı daha fazla kirletiyor.

Daha sıcak günler ve geceler yaşanması, hava kirliliğinin artmasıyla da birleşince, insan sağlığı da bundan önemli ölçüde etkileniyor. Sıcaklar yüzünden nefes almakta güçlük çekilmesi, sürekli yorgunluk belirtileri, öldürücü olan ve olmayan sıcak çarpmaları, son yıllarda artan bazı şikâyetler arasında. Şehirler için en büyük tehlikelerden biri de, suyun kalitesinin bozulması. Asfalt yollar ve çatı yüzeylerinde biriken yağmur sulan, normalden birkaç derece fazla ısınıyor. Ardından bu sular kanalizasyonlara indiğinde oradaki suyun da sıcaklığını artırıyor. Bu su ise derelere, denizlere ve göllere akıyor. Uzmanlar, su altı yaşamı için bu tip ani ısı değişimlerinin çok tehlikeli olduğu konusunda uyarıyor.

Çözüm daha fazla yeşil alan

Peki, ısı adalarının engellenmesi için ne yapılabilir En basit ve en etkili çözüm, şehir içindeki yeşil alanları artırmak. Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Şehir Plancılar Odası Sekreteri Akif Burak Atlar, şehir içindeki açık alanların korunması gerektiğini belirtiyor. "İstanbul'da açık alanların giderek daha fazla yapılaşmaya terk edildiğini görmek mümkün. Öncelikle açık alanların planlama eliyle korunması çok önemli. Bunun yanı sıra, daha küçük ölçekte yerel yönetimlerin belli teşvikler yapması beklenebilir. Yerel yönetimler, kentsel tasarım sırasında ve yeni projelerde, yapı denetimleri esnasında yönlendirmelerde bulunabilir. Kent meydanlarındaki kaldırımlarda asfalt yerine, güneşi daha büyük oranda yansıtabilecek, ısıyı emmeyecek malzemelerin kullanımıyla da bunun önüne geçilebilir."

Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Anabilim Dalı Yrd. Doc Ahmet Tercan. ısı adasıyla mücadelede en başarılı örneklerin Fransa'da ve Danimarka'da görüldüğünü söylüyor. Ancak Tercan'a göre bu örneklerin Türkiye'de görülmesi biraz daha zor. "Fransa'da birçok kent, belediye başkanlığı bazında örgütlenerek bu tür çalışmalar yapıyor. Örneğin Fransa'nın 2. ya da 3. büyük kenti olan Lyon, bu konuda başarılı bir örnek. Bu bizde olmuyor, olsa da hayata geçmiyor. Çok küçük çalışmalar var. Belediyeler bu anlamda işbirliğinde değiller. Böyle bir projeyi götürdüğünüzde doğrusu çok fazla da bir karşılık alamıyorsunuz" diyen Tercan, bu bilincin önce toplumda yerleşmesi gerektiği görüşünde. Tercan, "Bunun toplumsal bir boyutu var" diyor ve Avrupa'daki süreci anlatıyor: "Bu gibi sorunlar, önce toplumsal boyutta geçerlilik kazanmak. Soma belediyeler ilgilenmeye başlıyor. Avrupa'daki süreç de böyle olmuştur. Önce toplumun farkına vardığı bir sorun, ikinci aşamada belediyeler tarafından ciddiye alınıp bir önlem olarak hayata geçirilebiliyor."

Yeşil alanların artırılması ve şehir planlaması yapılırken ısı adalarının göz önünde bulundurulması, belediyelerin yapabileceği şeyler. Ama şehir sakinlerinin de evlerinde yapabileceği şeyler var. Beyaz renkli ya da yansıtıcı malzemelerin bulunduğu çatı malzemeleriyle çatınızı yalıtmak bunlardan birisi. Zira çatı aksanımda yansıtıcı madde kullanılmasıyla, güneş ışınlarının dörtte üçü geri yansıtılabiliyor. Ayrıca yeşil çatı kullanımı da en etkili yöntemlerden bir tanesi.

Sertifikalar etkili bir teşvik yöntemi

Tercan, insanların bu konuya dikkatini çekmek için belli dayatmalar yerine, teşvik edici bir rekabet ortamının yaratılmasından yana. "Batıda başarılı olan uygulamaların temelinde bu da var. Enerji etkinliğini bir rekabet öğesi olarak da kullanıyor bati. LEED ve BREEAM gibi sertifikaların verildiği binalar, fazladan bir değer kazanmış ve tercih edilir binalar oluyorlar. O zaman toplum tarafından benimsenmesi ve bunun hayata geçirilmesi kolaylaşır. Ama onu bir zorunluluk ve prosedür haline dönüştürürseniz, bu kez herkes ondan sıyrılmaya ve etrafından dolaşmaya çalışıyor."
Hürriyet/Eda UTKU


Geri Dön