08 / 05 / 2024

3D ve toplumsal bilinç üzerine..

3D ve toplumsal bilinç üzerine..

1961 yılında ABD başkanlığı için J.F.Kennedy göreve başladığında Amerikan halkına sarf ettiği şu sözler toplumsal bilinç' in ne anlama geldiğini çok güzel anlatmaktadır.



''Amerika' nın size ne yapacağını beklemeyin, siz, ülkenize ne verebilirsiniz, onu düşünün''..

Her şeyi başkasından beklemenin, hep kendine bir şeyler yapılmasını istemenin bireyin ve toplumun üzerinde yapılanlar altında ezikliğe yol açacağını, bağımlı olunacağını ifade ederken bir yandan da hep vermek durumunda olanın da, ki bu ülkemizde hep devlet olur, bir gün gücünün tükeneceğini vurgulamak istemiştir.

Ülkemizin son 60 yılında yaşanan darbeler, depremler ve demokrasinin  kesintiye uğramasına rağmen acaba bunca badireden sonra toplum olarak yaşanan felaketler üzerine bir sorgulama ve tabi sonucunda da bir refleks ve bir bilinç oluştu mu derseniz, bence hayır.

Toplumsal bilincin temel sonucu vatanı sevmekten geçiyor.
Vatan sevgisinde ölçü ise üreterek, ürettiği ile de vatanını insanca yaşanacak bayındırlığa ulaştırarak olur.

Bu da ancak bilinçle, emekle olabilir; ötesi boş lafla ömür tüketmektir.
Cumhuriyetimizi kuranlar toplumsal bilicin oluşması yönünde üniter devlet yapılanması ve kültürel devrimlerle bunu sağlamaya çalışmışlar.
Ancak bu süreç 1950 lerden sonra para ve alaturka zihniyete endekslenmiştir.

Bunu en önemli nedenlerinden biri de kökleşemeyen şirketlerimizdir.
Bugün güçlü ve büyük ekonomilere sahip ülkelere baktığınızda derinlere kök salmış büyüklü küçüklü şirketlerin varlığını, yaygınlığını ve etkinliğini görürüz.

Mesela, Fransız Chateau de Gouillane şirketi 1.007 yıllıktır, Japon inşaat şirketi Kongo Gumi 1.428 yıllıktır..veya yüzlerce yıldır aynı işi yapan aynı aileler olduğunu göreceksiniz.

Tabi üretmek için gerekli bilgi ve tecrübe kaybolmamakta ve mesleki bilinçte artmaktadır.

Ülkemizde ise 35 milyon insan doğduğu yerde yaşamamakta, önemli bir kısmı da mesleği dışında bir dalda çalışmaktadır.

Ülkemizde darbeler, depremler ve demokrasinin toplumlar üzerinde yaşananların hem sosyolojik etkileri hem de toplumsal bilinçlenme adına çok ciddi etkileri olmuştur.

Toplumsal bilicimizi ''devletin ömrü sonsuzdur'' üzerine kurmalı ve bu sonsuzluğu sağlamak için de üreterek kalkınma bilincini vermeliyiz.

Osmanlı İmparatorluğu ülkeye çınar ağaçları, Cumhuriyetimiz ise meşe ağaçı dikmiştir ki bu durum tamamen geleceğe bakış açısı olarak bilinmelidir.

Ancak ülkemizde her 10 yılda bir yaşanan darbeler demokrasiye ve siyasete bir darbe indirmiştir ve bu da milletin ekmeğine vurulduğu çok sonra anlaşılmıştır.

Çünkü demokrasi ve istikrar olmadan ekonomik alanda milletin refahının ve gelir seviyesinin artmayacağı çok iyi bilinmelidir.

Peki tepkimizi ise nasıl verdik derseniz sadece kullandığımız oy'la yani seçim sandığı ile bu işi çözmüşüz.

Seçim sandığını sevmekte aslında toplumsal bir bilinçtir.
Peki depremler için toplumsal bir bilincimiz var mı derseniz, maalesef hayır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından beri çok büyük depremler yaşanmasına, bu depremlerde yüzbinlerle ifade edilebilecek rakamlarda insanlarımızı kaybetmemize rağmen sonuçta biz ne yaptık derseniz, gene aynı evleri inşa edip gene aynı evlere taşınmadık mı?

Sonuç gene aynı olmadı mı?

Peki o zaman neden bu konuda toplumsal bir bilinç oluşmuyor?
Aslında bu durum her şeyi devletten beklemenin de tabi sonucudur.
Siyasi erk veya hükümetler yaptıkları işlerle toplumlara vizyonlarını ve hedeflerini göstermek zorundadırlar.

Tabi eğer siyasi erkte vizyon yoksa toplumda da bir bilincin yerleşmesi geleceğe olan güvensizlikten kaynaklandığı bilinmelidir.

Halbuki bugün ülkenin geleceği hiçbir dönemde olmadığı kadar aydınlık ve parlaktır.

Buna millet olarak inanmamız gerekmektedir.

Sonuç olarak para hırsı ve alaturka zihniyet maalesef inşaat sektöründe hala devam ediyor.

Yapılan işler tamamen günü kurtarma adına veya bu işten nasıl kısa vadede para kazanabilirim mantığı üzerine devam etmiyor mu?

Türkiye inşaat sistemlerini betonarme tarz üzerine kurarak sağlıklı nesiller yetiştiremez.

Ancak ahşap sistemin yoğun olduğu gelişmiş ülkelerde toplumsal bilinç ülkemizden daha hızlı yerleşiyor.

Bu durum biraz da ekonomi ile ilgili olsa gerek.

onuçta Ahşap teknolojisi vizyon isteyen ve çok uzun ömürlü yapısallarla inşa edilen bir sistem olmasına rağmen bu cesareti gösteren şirket sayısı maalesef sektörde bir elin parmaklarını geçmiyor.

Demek ki bu konuda da şirketlerin kendine güveni yok.

İyi haftalar.


Geri Dön