19 / 04 / 2024

Ayasofya'nın müze olması için hazırlanan kararnamedeki Atatürk imzası sahte mi?

Ayasofya'nın müze olması için hazırlanan kararnamedeki Atatürk imzası sahte mi?

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Ayasofya’nın müze haline getirilmesi için hazırlanan kararnamenin ve Atatürk imzasının sahte olduğunu ileri sürüyor, diğer uzmanlar ise böyle bir şeyin mümkün olmadığını belirtiyor. Danıştay 2 Temmuz’da konuya ilişkin nihai karar verecek. 



Ayasofya bir anda gündemin en önemli konusu oldu. Ayasofya’nın statüsü ile ilgili siyaset arenasında tartışmalar devam ederken, dikkatler 2 Temmuz’da Danıştay’ın vereceği nihai kararda toplandı. Milliyet'ten Mert İnan'ın haberine göre; tarihi yapının yeniden cami olması için açılan davadan çıkacak sonuç; Ayasofya’nın statüsünü belirleyecek. Uzmanlar ikiye bölündü.

Ayasofya’nın ibadete açılması için 2 kez TBMM’ye kanun teklifi sunan Türk Tarih Kurumu’nun eski başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun iddiası, Ayasofya’nın müze haline getirilmesi için hazırlanan kararnamenin sahte olduğu yönünde. Halaçoğlu, şöyle konuştu:

“Söz konusu kararname hiçbir zaman Resmi Gazete’de yayımlanmadı. Tarih ve sayı numaraları da yok. Açık bir hukuksuzluk var. Atatürk’e ait olduğu söylenen ıslak imza sahte. Mustafa Kemal Paşa, Atatürk ünvanını almadan önce karananmeye Atatürk imzası atılmış. Ancak soyadı kanunundan sonraki imzaları ile kararnamadeki imzası birbirine hiç benzemiyor. 1934’te avludaki mozaiklerin ortaya çıkarılması için 9 kişilik heyet kuruldu. O dönem Ayasofya’nın etrafı dükkanlarla dolu ve çevresi harap haldeydi. 1931’de çevre düzenlemelerine başlandı. 1934’de sıva tozları nedeniyle halılar sökülünce kısa bir süreliğine ibadete kapatıldığı duyuruldu. Atatürk’ün ölümüne kadar açılması geciktirildi. Sonrasında ise sahte imza dayanak yapılarak müzeye dönüştürüldü. Ayasofya’nın müze yapılmasına ilişkin kararnamede ABD Büyükelçisi Joseph Grew ve Amerika Bizans Enstitüsü’nden Thomas Whittemore’un entrikaları olduğuna dair bulgular var.”

KARAR DURUŞMASI

Ayasofya, 1931’de restorasyon için halka kapatılırken, Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müze oldu. Eserin yeniden cami statüsüne dönmesi için ilk girişimde 2005’de Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği bulundu. Dernek, kararın iptali için Danıştay 10. Dairesi’ne dava açtı. 2008’de dava onaylanmadı. İtiraz üzerine konu, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na götürülse de kurul, 2012’de Dairenin kararını onadı. Dernek, 2015’te Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuru yaptı. AYM ‘yetkisizlik’ sebebiyle bu isteği kabul edilemez belirledi. Davcı dernek bu kez 2016’da 2. kez Danıştay 10. Dairesi’ne Atatürk imzasının kriminoloji laboratuvarında incelenmesi istemiyle dava açtı. Daire, 2 Temmuz gününe Ayasofya’yı görüşmek üzere duruşma açarken, yapılacak duruşmada, Ayasofya ile ilgili nihai karar çıkacak.

‘OLACAK İŞ DEĞİL’

Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Kurucu Başkanı Prof. Dr. Zafer Toprak, Halaçoğlu’nun kararnameye ilişkin sahte iddialarını doğru bulmuyor ve, “Ayasofya’nın müze olması Atatürk’ün isteği ve bilgisi dahilinde olmuştur. İmzasının taklit edildiğini söylemek olacak iş değildir. Atatürk, o tarihte hayattadır. Ayasofya, evrensel bir değer olarak müze olarak kalmalı. Aksi halde Türkiye uluslarası arenada ciddi eleştirilere maruz kalacak. Ayasofya üzerinden yıllardır süren tartışmalara bakınca, Atatürk’ün müze kararının ne kadar yerinde olduğu, Atatürk’ün büyüklüğünü bir kez daha anlıyorum. Meseleyi ideolojik bağlamdan çıkartıp insanlığın ortak değeri olarak görmemiz gerekir.”

DOĞRULUK PAYI YOK

ICOMOS Türkiye Milli Komitesi 2. Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, “Atatürk’e ait imzanın sahte olduğu iddialarına katılmıyorum. Kararname, kendi hayattayken imzalandı. Atatürk gibi ülkeyi kuran bir liderin iradesi dışında, imzasını taklit etmeye yeltenecek kişiler olabilir mi? Ayasofya’yı her yıl, her inanç grubundan yüzbinlerce insan ziyaret ediyor. Bu açıdan tarafsız statü yani müze en uygun biçim. Mimar Fossati tarafından gün yüzüne çıkartılan mozaiklerin yeniden kapatılması ülkemize yakışık almayacak ve eserin özgün dokusuna zarar verecektir” şeklinde konuştu.

30 KANALLI İVME ÖLÇERLER İLE TAKİP

Ayasofya Bilim Kurulu Üyeliği yapan Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı’nda Prof. Dr. Mustafa Erdik ise yapının depreme yönelik dayınımıyla ilgili konuştu: 
“Yapıda deprem güçlendirme çalışmaları sürüyor. Süreç 3-4 yıl sürecek. Bir yandan da Ayasofya’yı her yıl 4 milyona yakın insan ziyaret ediyor. Şayet deprem riskli durum olsa ziyarete kapatılır. Diğer ibadethanelerdeki risk ne kadarsa Ayasofya’daki deprem riski de aynıdır. Eseri 7 gün 24 saat 30 kanallı ivme ölçerlerle takip ediyoruz. İvme ölçerler anlık olarak rasathaneye veri aktarıyor.”

Hilal Kaplan'dan Ayasofya tepkisi!


Geri Dön