19 / 04 / 2024

Gayrimenkul alımı için en güzel zaman...

Gayrimenkul alımı için en güzel zaman...

Bugün kü konjoktürel ortamlar mülk almanın tam zamanıdır diyebiliriz.



Her geçen gün siyasette ve ekonomi dünyasında yaşanan gelişmeler ve olaylar tabi akabinde üretilen senaryolar neredeyse gün be gün değişiyor. Haliyle bu senaryolar izafi ve göreceli olduğu için mukadderatı belirleyecek rüzgarları takip etmek bu tür dönemlerde zorunluluk arz ediyor. Basında çıkan yorum ve düşünceleri okuduğunuzda şaşırıyorsunuz, eyvah ülke olarak her halde batıyoruz diye ister istemez evhamlara kapılıyorsunuz. Kiminle konuşsam ihracatçı, ithalatçı, tekstilci, reel sektör hepsi dertli ve işlerin iyi gitmediğini söylüyor. Ticaretin çarkları dönmüyor.

Bu durum da ortaya çıkan tablo; dışarıda bir yangın var ve sönmesi gerekir ki bizde işimize bakalım. Çünkü geçen hafta açıklanan son ihracat rakamları da bunu destekliyor. Dışta ticaret durduğu için ihracatçıda yüksek kur olmasına rağmen ürettiği malını satamıyor. Bir malın pazarı olmayınca üretim olsa ne olur? Her kesimden şikayetler, feryat ve figanlar yükseliyor. Nihayetinde burada fatura otomatikmen hükümete kesiliyor. Aslında hükümet krizin başladığı Ekim ayında özellikle reel ve inşaat sektörü için bazı tedbirleri yürürlüğe sokabilseydi belki bu kadar sıkıntı çekilmeyecekti. Hele IMF ile yapılması düşünülen anlaşmanın zamana matuf bir şekilde uzatılması usd nin bu kadar artmasına sebep olduğuna dair görüşleri de ciddiye almak lazım. Zaten 2006 mayıs ayında 1.77 leri gören usd şimdi 1.80 lere çıtayı koydu. Bundan sonra dolarda ki bu tırmanış sürer mi derseniz, önümüzde ki günlerde yavaşta olsa inişe geçecektir. Bu süreci Ocak ayında ki yazımda da öngörmüş ve yazmıştım. Usd nin önümüzde ki günlerde düşüşe geçeceğini, Sonbahar da ise piyasaların normalleşmesini düşünüyorum. Eğer 2010 yılı Mart ayı aşılabilirse piyasaların da tamamen rayına gireceğini düşünüyorum. En azından tahmin ve temenni ediyorum. Geçen gün ulusal kanallardan birinde yapılan bir açık oturumda konuklardan biri dedi ki; Türkiye geçmişte bir duyun-u umumiye tecrübesi yaşadığı için Merkez bankasında hiç dokunmadığı, 20 milyar USD rezervi kara gün parası olarak tutar gibi sözler söyledi. Doğrudur, yanlıştır bilemem ama hükümetin dik duruşunun sebebini birazda buna bağlamak hiç te haksız bir düşünce olmayacaktır. Ancak bu durum olsa bile krizlerde alınması gereken tedbirleri yok saymanın mazereti bu olamaz. Hala da bu kriz dönemlerinde tedbirler için gecikmiş sayılmayız. Hükümet bu konuda ticaretin çarklarının döndürmek için bir şeyler yapabilir. En azından piyasalara güven, moral ve motivasyon aşılayabilir. Çünkü buna hem piyasaların hem de toplumun ihtiyacı var.

Ülkemiz de evet, huzur ve sükun var, ancak ticaretin çarkları dönmüyor ve piyasalar gergin bir bekleyiş içinde. Bu durum da beklenti ve temenniler tamamen dışa bağlı.

Şimdi önümüzde günlerde mahalli seçimler var. Seçimlerden sonra ise Türkiye'nin önünde atması gereken bir çok adım olduğuna inanıyorum. Öncelikle AB, yeni anayasa taslağı ve reformların aciliyet gerektirdiği ayan beyan ortadadır. Hükümette bu konularda dirayet ve erkini göstererek bu işleri halletmek zorundadır. Bakınız eski doğu bloku ülkeleri çok değil bundan 10 yıl evvel demokrasiye geçtiler. Yeni anayasa, serbest ve hür seçimler, AB normlarına uygun hukuksal düzenlemeler ve politikalarla bugün gelinen noktayı takdir etmek lazım. Bizden önce AB ye giren bu ülkeler bu işi nasıl başarıyor dersiniz, düşünmek lazım! Biz ise bir asırdır nelerle uğraşıyoruz?

***

İnşaat sektörü ise uzun vadeli, tefe/üfe artırımlı ve sebil ödeme planlı bir satış/pazarlama stratejisi ile yeni projeler üretmeye ve inşa etmeye çalışıyor. Bu iş bir hesap-kitap meselesi olduğu için şirketlerin bu konuda ki yolculuğunu mazur görmek lazım. Satışa arz olunan projelerin m2 baz fiyatları güncel piyasa koşullarına göre pahalı ancak peşinat ve vadelendirme avantajları ile insanlara cazip gelmektedir. Çünkü şu anda ki koşullara göre aynı m2 lerde bir gayrimenkulle kıyaslandığında pahalıdır, fakat bu tür projelerden ev alındığında zaten toplam bedelin %40 tutarı o projede ki rekreasyon ve spor alanları, sosyal tesisler, güvenlik, yaşamsal argümanlar vs. gibi bütün de satın alındığı için, bu alıcılar için zararına bir durum mudur derseniz genel olarak hayır diyebilirim. Önemli olan alıcıların vadesinde taksitleri ödeyebilmesidir. Çünkü uzun vadede alıcılar açısında bu iş asla zarar olmaz ve olmayacaktır. Gayrimenkul proje geliştiricileri ve yatırımcılar şunu çok iyi bilmektedir ki Dünya ölçeğinde toprak en ucuz yatırım aracıdır. Hele İstanbul gibi bir başkentin sınırları içerisinde gayrimenkul fiyatları inanılmaz derece de düşük fiyatlar la satılmaktadır. Şehrin merkezinde inşa edilen proje veya mülklerin değerini bugüne bakıp ölçmek ve değerlendirmek görecelidir. 2 ve 3 sene sonra bu rakamlar inanın komik kalacaktır.

Bakınız İstanbul'un batısı ile doğusuna lütfen dikkat edin. Batı da Silivri bölgesi, Doğu da ise Kurtköy bölgeleri var. Her iki bölgede de Havaalanları, Üniversiteler, Teknoparklar, Sağlık, Spor ve Fuar alanları gibi bir dizi tesis ile kentleşme adına büyük ve devasa yatırımların planlamaları yapıldı. Yakında Silivri bölgesi için yapılan planlama açıklanacak. Sanayileşme ve kentleşme özellikle bu iki bölgede yoğun olarak yaşanacaktır. Lütfen araştırın, Silivri ve Çatalca gibi bölgelerde hala toprak fiyatlarının çok komik rakamlarda olduğunu göreceksiniz. Neredeyse iki paket sigara fiyatına bir m2 toprak satılıyorsa yatırım için hiç düşünmemek lazım. Lütfen bir yere kaydedin, çok değil birkaç sene sonra kaçan balığın ne kadar büyük olduğunu görünce anlayacaksınız.

İyi haftalar.

[email protected]

Geri Dön