29 / 03 / 2024

Madımak Oteli'nin kamuya mal edilmesi ders oldu!

Madımak Oteli'nin kamuya mal edilmesi ders oldu!

Aydın, Alevi ve solculara yönelik insanlık dışı dramın yaşandığı bir yerin, kamuya mal edilmesi, her koşulda 'illa da özelliştirme' diye tutturanlara bir ders oldu



Her şeyi özelleştirmeğe doğru kanat açmış, gidiyoruz. Örneğin kamunun elindeki son büyük-küçük araziler de satılıyor. Oysa kentlerimizin git gide gömüldüğü beton ormanları içinde, buraları son kurtuluş umudu değil mi Oralardan gelecek üç-beş kuruş yerine, kitlelerin beden ve akıl sağlığı için buraları kamu hayrına kullanmak çok daha akıllıca olmaz mı Müzelerin şimdilik gişeleri ve hediyelik eşya dükkanları özelleştirildi. Acaba sıra kendilerine mi gelecek Çok yakında köprü ve otoyolların da özelleştirileceği söyleniyor. Hayırlısı olsun. Özelleştirmeye karşı mıyım Hayır, katiyen... Katı, koyu bir devletçiliğin modası geçeli çok oldu. Rusya veya Çin, çoktan kapitalizme geçti. Castro'nun Küba'sı bile bu alanda yumuşak başlangıç yaptı. Devletin bürokrasisinden, işleri ağıra almasından, salla başını al maaşını zihniyetinden kurtulmak, yöneticilere inisiyatif vermek, çok daha akıllıca değil mi Ama her zaman değil. Öyle durumlar vardır ki, kamu yararı çok daha önemlidir. Yukarıda verdiğim şehircilik örneğinin yanı sıra, en son Madımak olayı da bize bunu hatırlattı. Hiç unutmuyorum: 2 Temmuz 1993 gecesi, ülkenin her yanında bambaşka olaylar yaşanırken, örneğin biz Çeşme açıkhava tiyatrosunda mutlu-mesut Bryan Adams konseri izlerken, Sivas'ın göbeğindeki Madımak Oteli'nde meydan bir avuç provokatöre bırakılınca, tam 37 aydın kişi canlı canlı yakıldı. Aralarında ünlü ozanlar, yazar-çizerler de bulunan... Şimdi, böyle bir durumda kapitalizmin ünlü kuralları işler mi Eğer millet demek aynı kaderi, aynı sevinç ve kederi paylaşan insanlar topluluğu demekse, biz özellikle aydınlara, Alevilere, solculara yönelik bu vahşi ve insanlık dışı dramın yaşandığı yerde, hiçbir şey olmamış gibi sıradan mülkiyet yasalarının işlemesini, orada kebap yenip eğlenilmesini onaylayabilir miyiz Bırakınız dinsel, ideolojik veya siyasal bağlantılarımızı, ama sadece insan olmamız bile buna yeterince engel değil mi Elbette öyledir. İşte bu yüzden bu kez kapitalizm yasaları unutulmuş, özel bir mekân, kamuya mal edilmiştir. Çok da iyi olmuştur. Bu örneğin, her koşulda illa da özelleştirme diye tutturan azgın ve sınırsız kapitalist mantık sahiplerine de bir ders olduğunu umuyorum.

Opera, Avrupa yakasına dönüyor

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal haklı: Beşiktaş, gerçekten de İstanbul'un kültürel altyapı açısından en gelişmiş ilçesi oldu. MKM-Mustafa Kemal, Akadlar Kültür Merkezleri, Levent Onat Kutlar Salonu, Beşiktaş, Ortaköy ve belediye sanat galerileri, Ortaköy Afife Jale Tiyatrosu, ayrıca devletin Deniz Müzesi, özel ellerdeki BKM-Beşiktaş Kültür Merkezi, Ulus Oditoryomu yerler, sanatçı büstleriyle donatılmış parklar, meydanlara konan heykel gibi şeylerle, Beşiktaş fark atıyor. Çarşamba akşamı bunlara bir yenisi eklendi. Fulya'daki Real dev mağazası içinde açılan Fulya Gösteri Merkezi. Bu 630 kişilik salon, çok geniş sahnesi, iyi akustiği, görkemli fuayesi ve şık donanımıyla, sanatseverlere bir büyük armağan gibiydi. Ünal, konuşmasında "Top sahasında müzik sesleri duyulacak," derken, geçmişte Beşiktaş Kulübü'nün antrenman sahası olan bu yerdeki büyük değişime işaret ediyordu. Tüm emek verenleri kutluyorum. O gece İstanbul Devlet Opera ve Balesi de parlak bir gösteri sundu. Ve ben, o ünlü eserlerden seçilmiş minik müzik-dans gösterileri boyunca, operayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Yoksa Carmina Burana'dan Şen Dul'a, Hoffmann'ın Masalları'ndan Sevil Berberi'ne, Nabucco'dan La Traviata'ya birçok bölümde gözümden yaşlar gelir miydi Aslında asıl müjde şu: Bu salon, artık operanın da yuvası olacak. Ve çarşamba akşamı ve hafta sonlarında temsiller verilecek. Rengin Gökmen yaptığı konuşmada AKM'ye özellikle büyük operalar için hâlâ ihtiyaç olduğunu söyledi. Ama burası da hiç yoktan iyidir. Böylece karşı yana geçip Süreyya'ya gidemediğimiz için kaçırdığımız eserler, yakınımıza gelecek. Gerçi operadan Cem Şenler'e ne yapıp edip Süreyya'ya da gelme sözü verdim ama! O güzel gecenin bendeki tek üzüntüsü, Müjde Ar oldu. Sevgili Müjde'ye Altın Koza'yı kast ederek "Onur ödülünü bile almaya gelmiyorsun," şakasını yapınca, o yüzünü buruşturarak 'çok hasta' olduğunu söyledi. O kargaşada konuşamadık, ama çok üzüldüm. Umarım ciddi bir şey değildir.

İrlanda'daki kiliseler, bizdeki camiler

Geçen aylarda bir İrlanda yolculuğu yaptım. (Notlarını da gazeteye verdim, ama yoğun aktüalite nedeniyle yayımlanamadı.) Fark ettiğim şeylerden biri de kimi kiliselerin satılması veya farklı amaçlarla kiralanmasıydı. İrlanda, malum, çok dindar bir ülke. Büyük çoğunluğunu oluşturan Katolikler, azınlıkta olup mali güçleri nedeniyle daha ön planda olan Protestanlardan nefret ediyor. O bitmeyen terör olaylarının temel nedeni de bu. Ama yine de din, eskisi kadar güçlü bir kurum değil. Onun için de özellikle Katolik kiliseleri büyük cemaat kaybı yaşamış. Bu yüzden, yöneticiler bu yapıları kiralamış. Kültür merkezi, düğün salonu, hatta 'pub' olanları bile var, gözlerimizle gördük. Bunu niye yazıyorum Önceki gün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in, CHP'yi suçlarken "Onların döneminde camiler kışla, hapishane, sazlısözlü içkili eğlence mekânı yapılmıştır," sözlerini okuyunca, bunu hatırladım. Tek parti döneminde gerçekten de bunlar yapıldı mı, bilmiyorum. Bir araştırma konusu olabilir. Camilerimiz eğlence yeri olsun da demiyorum, haşa!.. Cami, Allah'ın evidir, kutsallığı olan bir mekândır. Ama bu, çoğu cemaatsiz kalan adım başı cami yapımını bağışlatır mı Ve böyle bir cami, en azından bir kültür merkezi olarak işlev göremez mi Koyu Katolik olan İrlanda bunu yapmışsa, koyu Müslüman olan Türkiye yapamaz mı En azından bir fikir jimnastiği yapmaya değmez mi
Sabah/Atilla DORSAY


Geri Dön