26 / 04 / 2024

Mardin'deki eski binalar restore ediliyor

Mardin'deki eski binalar restore ediliyor

Eskimek ne zaman hoş karşılanır? Kadim bir şehir, sağına soluna sonradan eklenen ucube binalardan kurtulup özgün dokusuna kavuştuğu zaman



Son yılların en iddialı restorasyon çalışmalarının yürütüldüğü Mardin'de gözünüzü rahatsız eden bir yapıyı işaret edin, alacağınız cevap bellidir: "Gidecek hepsi, yıkılacak!"

Yeni yapılar yıkılıyor Eski Mardin ortaya çıkıyor
Mardin'de bir şeyler oluyor; son bir yıl içinde yolunuz düştüyse bu şehre, görmemiş, duymamış olamazsınız. Sokaktan çevirin birini, taş evlerin üzerine yapılan beton katları gösterip "Ne olacak buralar?" diye sorun, alacağınız cevap bellidir. "Gidecek hepsi, yıkılacak!" Herkeste bir inanmışlık, bir kararlılık... Önceki gece biri, eski şehrin sokaklarında dolaşmış, bütün evlere uğramış sanki, yarı aralık kapılardan uzanan başlara hep aynı haberi aynı cümlelerle duyurmuş: "Şehirde gözünüzü rahatsız eden ne varsa yıkılacak, gidecek hepsi." Olur mu olur, burası Mardin; efsaneler şehri... Üstelik geceleri elinde fener sokaklarda gezinen bir valisi var. Üzeri betonla sıvanan taş duvarları ortaya çıkaran, paslı elektrik direklerini söküp kabloları yer altına saklayan, şehrin görünümünü bozan 'sonradan çıkma' katları, sokağı daraltan eklemeleri yıkan bir vali... "Şehirde gözünüzü rahatsız eden ne varsa yıkılacak." sözü ona ait zaten, şehirden bahsederken gözleri ışıldıyor; "Mardin" diyor, "Yıldızlara yakın, başı göklerde, ayağı okyanuslarda bir şehir. Üç yıl sonra bütün çirkinliklerden temizlenmiş olacak."

Sevdiği şehirlerde eski dokuyu bozan ucube yapıları hayali bir silgiyle yok etmeyenler bu cümledeki cesareti, coşkuyu, heyecanı hissedemezler. Şimdi önce şehrin efsanevî valisi Hasan Duruer'e mikrofon uzatalım, sonra onun elinde fenerle taşların arasındaki derzleri kontrol ettiği sokaklara dalalım. Kış ayazında el ayak çekilmişken, evlerden taşan Arap ezgileri, konuşmalar, gülüşler eşliğinde, kedilerin fosforlu gözlerinden ürkerek, adımlarımızın gittiği yeri bilmeyerek dolaşmak... İstediğimiz bu değil mi; hiçbir yere benzemeyen bir yerlerde gezinmek...

Türkiye'de kolay mı öyle, bütün şehirler bir örnek beton binalarla örülmüşken, hangi sokak sizi bir başka boyuta taşıyabilir? Vali Duruer; "Maalesef" diyor, "Türkiye'de son elli altmış yılda mimari yönden ciddi zaaflarımız oldu, hiçbir şeyin kıymetini bilemedik. Ne insanımızın ne kültürün ne tarihî eserlerin... Her şeyi yaktık yıktık. Mardin, kimliğini kısmen de olsa muhafaza edebildiği için talihli. Şehir, sistemli bir çalışmayla eski görünümüne kavuşacak." Geçtiğimiz yıl koltuğa oturur oturmaz şehirle ilgili hedefini belirleyen Duruer, "Cumhuriyetin yüzüncü yılında Mardin nasıl bir şehir olmalı?" diye sormuş önce ve şehrin özgün mimari dokusuna kavuşmuş bir kültür sanat ve üniversite şehri olması için kolları sıvamış. Gezip gördüğü Avrupa ülkelerinde bir benzerini bulamadığı Mardin'in bir dünya şehri olduğuna inanan Vali Duruer, "Biz bu topraklarda yaşayan bütün medeniyetleri kendi medeniyetimiz kabul ediyoruz. Biz onların bir hülasasıyız. Hepsini korumamız gerekiyor. Ulucami ne kadar önemliyse Deyruzzafaran o kadar önemli." diyor.

Güneydoğu'nun en emin şehri

Kuzey Mezopotamya'nın bu önemli şehri, emin beldelerden biri aynı zamanda. Kime sorarsanız sorun, bir kadının gece yarısı tek başına rahatlıkla dolaşabileceğini söyler. Güneydoğu'nun en az suç işlenen şehri için hoşgörünün başkenti demek abartı olmaz. "Sokakta kimin Türk, kimin Kürt, Arap ya da Süryani olduğunu anlayamazsınız." diyen Hasan Duruer bir hoşluğa dikkat çekiyor: "Süryanilerle Müslümanlar ibadethanede ve mezarda ayrılır; ama taziyelerde ve bayramlarda beraberdir. Biz Paskalya'da yumurta tokuşturuyoruz. Manastırın bahçesinde iftar açıyoruz. Mardin bu yönüyle dünyaya örnek bir şehirdir."

***

Mardin'de neler oluyor neler?
Mardin sokaklarını, Vali Hasan Duruer'in en büyük destekçilerinden Sabahattin Evrensel ile dolaştık. Şehrin köklü ailelerinden birine mensup olan Sabahattin Bey, önce kendi apartmanının üç katını yıkarak Zinciriye Medresesi'nin önünü açmış, sonra onarım çalışmalarında aracı firmaları kaldırıp maliyeti beşte bir oranında azaltmış. Şimdi bakalım bir yıl içinde Mardin'de neler yapılmış?

Eski şehrin görüntüsünü bozan yedi kamu binası yıkıldıktan sonra, halkı taş evlerin üzerine çıktıkları kaçak katların yıkımı için ikna etmek kolaylaşmış. Şehri 2012 yılına kadar betondan tamamıyla arındırmayı hedefleyen valilik, bir yıl içinde 330 binada yıkım ve düzeltme işlemi yapmış. 500 kapı siyaha boyanmış.

Sokak sağlıklaştırma çalışması çanak antenlerin merkezileştirilmesini ve sokak levhalarına standart getirilmesini öngörüyor. Savur Kapı Mahallesi'nde birçok elektrik direği sökülmüş, kablolar yer altından geçirilmiş. Amaç; şehri bir kez kazıp bir daha dokunmamak... Şimdilik 1500 metreyi bulan sokak sağlıklaştırma çalışmasının 2011 yılı sonuna kadar bitmesi hedefleniyor.
 
Mardin'de güzel şeyler oluyor  
 
Mardin'e bir nüfus cüzdanı çıkarılıyor. Şehrin tamamını lazerle tarayan Metropolitan firmasının çalışması iki yıl sonra bittiğinde Mardin sokakları internet üzerinden üç boyutlu gezilebilecek.

Mardin, tiyatro ve sinema festivalleri ve güzel sanat kurslarıyla komşu ülkeler için de cazibe merkezi olmaya aday. Mezopotamya Rallisi'ni sırasıyla Suriye, İran ve Irak'a taşımak isteyen Vali Hasan Duruer, Suriye'ye gönderdiği bir kamyon fidanın törenle karşılanmasından mutluluk duymuş. Duruer; "Gönüllerde, beyinlerde sınır yok. Kapılar içeri girmek içindir." diyor.

***

Meğer Mardin UNESCO koruması altında değilmiş!
Mardin'i yıllar yılı UNESCO koruması altında bildik. Meğer öyle değilmiş. UNESCO'nun aday listesine girebilmek için müracaat edilmiş; fakat örgütün beklentileri karşılanmamış. Mardin'in şu anki haliyle UNESCO tarihi miras listesinde yer alamayacağını söyleyen Mardin Valisi, birkaç yıl içinde şehrin reddedilmeyecek aşamaya geleceğine inanıyor.

Mardin'e şu sıralar yolunuz düşerse, çirkin yapıların yıkılışına şahit olabilirsiniz.

Güneydoğu'nun 'sayfiye' kenti

Mezopotamya Ovası'na deniz diyor Mardinliler, tepenin eteklerindeki yola da 'Konyaaltı'... Benzetme, neşelendiriyor hepimizi; ama akşam olup da ufukla birleşen ovanın laciverdinde parıldayan köy ışıkları adaları, traktörlerin farları da balıkçı kayıklarını andırdığı zaman hayranlıkla açılıyor gözlerimiz. Mardin kuşku yok ki, hem coğrafi hem mimari yapısıyla Türkiye'nin en özgün şehirlerinden biri. Ülke sınırları içinde kalıp yabancı bir yerdeymiş gibi dolaşmak isteyen herkesi cezbeden bu şehir son bir yıldır iddialı bir onarım sürecine girmiş olsa da yenileme çalışmalarının mazisi yaklaşık 10 yıl önceye kadar gidiyor.

Hem kent sakinlerinin hem de İstanbullu sanatçıların ve sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla artarda açılan butik oteller, restoranlar, atölyeler ve mağazalarla çehresi değişen şehrin son sürprizlerinden biri, Zinciriye Butik Otel... Kalenin hemen dibindeki bu tarihî mekân, tıpkı Erdoba Konakları gibi Mezopotamya Ovası'na bakıyor. Tarihî mekânda konaklama imkanı sunan bir başka otel daha var. Artuklu Kervansaray'ı, Alaeddin'in Lambası'ndan çıkmış bir devin peşine takılıp gizemli merdivenlerden, koridorlardan geçip odalarına varmak isteyenleri bekliyor.

Cemil İpekçi'nin atölyesi, Kedev'in Nahıl'ı

Mardin'i son zamanlarda sıkça gündeme getiren isimlerden biri de Cemil İpekçi... Mardinli kadınlara istihdam sağlamak üzere açılan 'Geleneksel Kıyafet Tasarım ve Üretim Atölyesi'nde ders vermek üzere sık sık şehre gelen İpekçi sonunda buradan tarihî bir ev kiraladı ve kendisine verilen 'fahri hemşehri' unvanını pekiştirdi. Şehirdeki sosyal sorumluluk projelerinden birini de Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı yürütüyor. Kadınların el becerileriyle ürettiklerini cadde üzerindeki Nahıl mağazasında satışa sunan vakıf, ilçelerdeki yoksul kadınları da destekliyor.

Sabancı Kent Müzesi, şehrin gururu

Mardin'de sırasıyla süvari kışlası, askerlik şubesi ve Vergi Dairesi olarak kullanılan tarihî yapıyı bir kent müzesine dönüştüren Sabancı Vakfı, bir kültür ve sanat kenti olma yolunda ilerleyen şehre büyük bir ivme kazandırmış oldu. Mardin'in bilinen en eski tarihinden günümüze uzanan hikâyesini okuyabileceğiniz bu müze, şehir sakinlerinin bağışladığı eserlerle günden güne zenginleşiyor.

Cercis Murat Konağı'nın hanım ağası

Mardin'in en şöhretli restoranının ilginç de bir hikâyesi var. Üniversiteyi bitirdikten sonra doğduğu topraklarda rehberlik yapmaya başlayan Ebru Baybara Demir, dokuz yıl önce, 100 kişilik bir Alman kafilesini doyuracak lokanta bulamayınca ailesi ve komşularının yardımıyla kendi evinde mükellef bir sofra hazırlar. Ve böylece Cercis Murat Konağı'nın temeli atılmış olur. Yöre kadınlarına da iş yapma imkânı sağlayan restoran, atıl kalan tarihi mekanları değerlendirmek isteyen diğer kadınlara da ilham vermiş durumda.
Ülkü Özel Akagündüz/Zaman


Geri Dön