23 / 04 / 2024

Türkiye'de deprem riski güçlü, denetim ise zayıf!

Türkiye'de deprem riski güçlü, denetim ise zayıf!

Dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinin üstünde yaşıyoruz



Türkiye'nin hâlâ yüzde 92'si farklı oranlarda deprem tehlikesi ile karşı karşıya ve nüfusun yüzde 98'i bu bölgelerde. Bunu artık bilmeyenimiz yok. Yine de işi şansa bırakıyoruz. Nitekim, 1999'daki büyük depremden sonra, 2001 'de yaşama geçirilen yapı denetimi sisteminin sağlıklı olmadığı ve beklentiyi karşılamadığı eleştirileri, aradan geçen yaklaşık 10 yıla rağmen sıcaklığını koruyor.

Türkiye, 1999'da yaşadığı büyük acının ardından yakın geçmişte Elazığ'daki depremle de sarsıldı. Depremlere paralel tartışmaya açılan ve gerekliliği konusunda hemen her kesimin hemfikir olduğu yapı denetimi aradan geçen yıllara karşın sağlıklı bir yapıya kavuşturulamadı.

Mimar ve mühendis odalarının dışlandığı, kamusal bir hizmetin özel şirketlerin kâr hırsına terk edildiği eleştirileri içinde çıkanlan yapı denetimi yasası, uygulamanın devam ettiği 19 ilde de beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe'nin bu alandaki sorunlara ilişkin saptamalan yapı denetiminin yeni baştan ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Gökçe'nin saptamalarından bazılannı şöyle özetlemek mümkün:

"Yapı denetimi giderek amacının dışına çıkmaya başlamıştır. Belediyeler yapı denetim kuruluşlanna ait paralan amaç dışı kullanarak ödemiyor ve bu durum yapı denetim kuruluşlarmın hizmet üretimini ve denetimini engelliyor.

Denetleyenin değil de denetlenenin belirleyici olduğu, denetleyenin etkisiz kaldığı bir sisteme doğru önemli ölçüde bir yönelmenin olduğu görülüyor.

"Sistemin bütün aktörleri, denetçiler, denetim firmalan, odalar, merkezi ve yerel yönetimler, mal sahipleri ve müteahhitler tek tek uygulamadan gittikçe daha fazla şikâyetçi olmaya başladı. Yapı denetim kuruluşlan giderek; bakanlık, belediyeler, yapı sahipleri ve haksız rekabet koşullarının ortaya çıkardığı hizmet bedelleri arasında sıkışıyor, yapı denetimi uygulaması kuruluşlar açısından gittikçe sürdürülemez bir hal almaya başlıyor.

"Yapıya ait proje ve eklerinin, özellikle statik projelerin yeterli ölçüde incelenmediği, deprem yönetmeliği ve gerekli olan teknik kurallara uygun bir projenin yapılmadığı ve gerekli proje denetiminin de yapılmadığı bilinmektedir. Yine inşaatlarda standart dışı malzeme kullanımına göz yumulduğu, teknik prosedüre, fen ve sanat kurallanna uygun imalat yapılmasına özen gösterilmediği, bina sahibinin asıl işveren olduğu bilinmesine karşın, çoğu kez denetim kuruluşlarının belirlenme sürecinde ve uygulama evresinde müteahhitlerin işveren durumuna geldikleri, aynı zamanda kendilerini denetleyecek yapı denetim kuruluşlannı doğrudan seçmeleri de yapı denetiminin ve 4708 Sayılı Yapı Denetimi'nin ruhuna aykın bir durumdur.

"Yapı denetim kuruluşlan arasında oluşan haksız rekabet koşullarının da, gerekli denetimin yapılmasının yok sayılmasına neden olduğu da bilinmektedir.

Cemal Gökçe, bu saptamalanndan sonra yapı denetim konusunun "Yapı Denetimi Yasasıyla birlikte var olan uygulayıcılarla bütüncül bir anlayış içinde değerlendirilmesi" gerektiğini de belirtirken "öncelikle, siyasi ve uygulayıcı bürokratik mekanizmaların iradeleri bir kez daha gözden geçirilmelidir" diyor.
Cumhuriyet


Geri Dön