28 / 03 / 2024

Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Zeytinburnu arazisi kararına tepki gösterdi!

Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Zeytinburnu arazisi kararına tepki gösterdi!

Ermeni ve Rum cemaatleri arasında yıllardır tartışma konusu olan Zeytinburnu’ndaki 16 bin metrekarelik arazinin Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’na iadesine Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı tepki gösterdi...




Ermeni ve Rum cemaatleri arasında yıllardır tartışma konusu olan Zeytinburnu’ndaki 16 bin metrekarelik arazinin Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’na iadesine Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı tepki gösterdi.


Vakıf Başkanı Bedros Şirinoğlu, arazinin 2. Mahmut tarafından Ermeni cemaatine hibe edildiğini söylerken, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Başkanı Dimitri Karayani “Onlar yokken biz vardık” dedi...


Zeytinburnu Stadyumu’nun içinde yer aldığı 338 milyon liralık değerli arazinin mahkeme kararıyla Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı’na iadesinden sonra ilginç bir tartışma daha gün yüzüne çıktı. Uzun yıllardır Ermeni ve Rum cemaati arasında kime ait olduğu konusunda ihtilaf yaşanan Zeytinburnu’ndaki 16 bin metrekarelik değerli arazinin zaman aşımından ötürü mahkeme kararıyla Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’na iadesine Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı yönetiminden tepki geldi. İki cemaati karşı karşıya getiren ve Zeytinburnu Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı’nın arka kısmına bitişik arsanın 260 milyon lira değerinde olduğu belirtiliyor.


Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu, benzer bir durumun geçmişte Beyoğlu Tomtom Sokak’ta  yaşandığını, Zeytinburnu’ndaki davaya bakan mahkemenin Tomtom’da verilen kararı emsal gösterdiğini ve kendilerine ait olan arazinin Rum Vakfı’na iade edildiğini dile getirdi. Şirinoğlu, “Söz konusu 16 bin metrekarelik arazi Osmanlı padişahı 2. Mahmud tarafından Ermeni cemaatine hibe edilen bir taşınmaz. Vakfiyemizde ‘Ermeni Hastanesi’ne ait fidan ve ağaçlığı’ diye kayıtlar bulunuyor. Aslında bu tür Osmanlı döneminden kalma mülkler Hristiyan Azizler’in adına kayıtlıdır. İşin trajik yanı söz konusu arazi benzer isme sahip iki azizin üzerine kayıtlı olduğu gerekçesiyle karmaşa yaşandı. Rum Vakfı araziyi, bize vermeliydi” dedi.  


‘AİHM’ye gitmeyiz’

Geçmişte görev yapan vakıf yöneticilerinin de hatası olduğunu belirten Şirinoğlu şöyle devam etti:

“Rum Vakfı arazi üzerinde hak iddia ederek 20 yıl önce mahkemeye gidiyor. Geçmiş dönemlerde görev yapan arkadaşlarımızın davayı takip etmemeleri sonucu zaman aşımından aleyhimizde karar çıktı. 2 yıl önce karşı dava açtık ancak zaman aşımından dolayı ret cevabı aldık. Rum Vakfı lehine verilen karar Yargıtay tarafından da onandı. AİHM’ye gitmeyiz. Türkiye’yi zor durumda bırakmak istemeyiz.”


‘Orta yol bulurduk’

Şirinoğlu, Zeytinburnu’nda kendilerine ait çok sayıda taşınmazın hatalar sonucu Rum cemaatine geçtiğini dile getirerek söyle devam etti:

“Balıklı Rum Vakfı’nın Başkanı Karayani değerli bir büyüğümüz. İki dönem önce bizim vakfın başkanlığını yürüten arkadaşımızla küslük yaşadı. Karayani, bize de mesafeli duruyor. Konuşsak orta yol bulurduk. Geçmişteki yanlış kararlar neticesinde Zeytinburnu’ndan Yedikule’ye uzanan 200 dönüme yakın arazi elimizden gitti.

Bu arazilerin bir kısmı Rum cemaatinden kişi veya vakıflara verildi. Arazilerimiz bir şekilde el değiştirdi. Yedikule surlarına kadar olan çok sayıda taşınmaz ama bilerek, ama bilmeyerek Rumların üzerine geçirildi.”


BALIKLI RUM HASTANESİ VAKFI BAŞKANI KARAYANİ


‘Onlar yokken biz vardık’


Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Başkanı Dimitri Karayani ise üzerinde ihtilaf yaşandığı öne sürülen 16 bin metrekarelik arazinin mahkeme kararıyla kendilerine ait olduğunun tescil edildiğini belirterek şunları söyledi: “Ermeni Vakfı yönetiminin iddiaları doğru değil. 16 bin metrekarelik arazide henüz proje yapma fikrimiz yok. Balıklı Rum 1517’de Kanuni’nin isteğiyle kuruldu. Onlar yokken biz vardık. Bize iade edilen arazinin çevresinde çeşitli proje çalışmaları olduğunu biliyoruz. Hatta bu araziler üzerinde belediyenin hakkı olduğu biliniyor. Bedros Bey unutmasın ki ben de Kapalıçarşılıyım. Herkesi bilir, tanırım.”


Mert İnan/ Milliyet 


Geri Dön