25 / 04 / 2024

Fikret Şerafettinoğlu: Otel açmak İstanbul'da kârlı bir iş

Fikret Şerafettinoğlu: Otel açmak İstanbul'da kârlı bir iş

Macro AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Şerafettinoğlu: "Bayilere kalacak yer bulamayınca otel açmaya karar verdik" dedi



Gaziantep'in toprağında ya da Gazianteplilerde sıra dışı bir şey var; girişimcilik şehrin dokusuna adeta işlemiş. Şehri farklılaştıran bir diğer özellik ise ayakkabı sektörünün çok gelişmiş olması. 
 
Bu nedenle de sektördeki büyük üreticilerin önemli bir kısmı Gaziantep kökenli. Macro AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Şerafettinoğlu da aynı topraktan. Şerafettinoğlu'nun bugünkü konumuna geliş sürecinde de epey emek ve zahmet ama daha çok bitip tükenmeyen girişimcilik ruhu var.

Şerafettinoğlu 1978 yılında daha henüz 18 yaşındayken Gaziantep'ten İstanbul'a gelmiş. Aslında geliş nedeni hem okumak hem de Ziylan Grubu'nun başkanı dayısı Ahmet Ziylan'ın yanında tecrübe kazanmakmış. Uzun yıllar boyunca edindiği deneyimlerini artık kendi işini kurarak değerlendirmek istediğinde ise tarih 1990'ı göstermektedir.

İlk işyerini İstanbul İkitelli'de kurar, adını da Macro Ayakkabı AŞ koyar. Ayakkabı üreticisi bir aileden geliyor olması ve gözlemci kişiliği onu çok geçmeden başarıya götürür. Bugün Macro Ayakkabı şemsiyesi altında ürettiği Scootter marka su geçirmez ayakkabılarıyla Amerika, Kanada, Malta, Norveç, İsveç, Hollanda, Rusya, Ukrayna, İsrail, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan hatta dünya ayakkabı devi İtalya'ya bile ihracat yapıyor.

İlk ihracat bebek ayakkabıları

Fikret Şerafettinoğlu, ayakkabı piyasasındaki boşluğu görür ve ilk ihracatını bebek ayakkabılarıyla Almanya'ya yapar. Anne ve babaların ilk yürüyüş ayakkabısı konusundaki hassasiyetleri biliniyorken hem de Almanya gibi seçici bir ülkeye bebek ayakkabısı yapıp ihraç etmek gerçek bir başarıdır. Almanlar için ayakkabı üretmek zordur ama bu zorlu süreçten Avrupalının beğeneceği ayakkabı standartlarını da öğrenir. Bu dönemin iyi bir öğrenme süreci olduğunu bilir ve konuya dikkat kesilir. 5 Nisan 1995 kararlarından sonra Almanya pazarını bırakır ve yine çocuk ayakkabısıyla Rusya'ya yönelir. Perestroyka döneminde şirket Rusya'daki satışlarıyla büyük bir başarı yakalar. Ancak bu kez de 1997 yılında Rusya'da yaşanan krizin oluşturduğu dalgadan etkilenerek ilk ciddi zorluğu yaşar. Bu zorluk onun dış pazarlarla birlikte iç pazarın da değerlendirilmesi konusundaki kararını vermesine sebep olur.

1998 yılında Scooter markası ile iç pazara dönüş yapar. Bugün dünya ayakkabı pazarında tanınan ve saygın bir marka olarak duruş sergileyen Scooter, Macro AŞ'nin lokomotif markası. Marka tescilinin çok önemli olduğunu söyleyen Şerafettinoğlu, önce Uzakdoğu'dayken gözüne kestirdiği Scooter markasının tescilini alır, üretimine ise sonradan geçer. Ayakkabı sektörüne gelecek günlerde de yatırım yapan Macro AŞ yönetim kurulu başkanı diğer yandan da farklı iş alanlarındaki yatırımlarına devam ediyor.

Türkiye'de yıllık ayakkabı tüketimi ortalama 200 milyon çift civarında. Avrupa ve Amerika'da yıllık kişi başına ayakkabı tüketimi 5 çiftken bizde kişi başı yıllık tüketim 3 çift. Türkiye ayakkabı pazarının ithalat-ihracat rakamları da ilginç bir seyir izliyor. 2000 yılında 116 milyon dolarlık bir ithalat gerçekleşirken 2008'de bu rakam 679 milyon dolara ulaşmış. İhracatta ise 2000'de 114 milyon dolarlık bir potansiyel söz konusuyken, 2008'deki ihracat rakamı 351 milyon dolara çıkmış. 2001 krizinde ise bir önceki yıla göre ithalatta yüzde 27 düşüş olurken, ihracatta yüzde 10 artış olmuş. 2008'de kriz olmasına rağmen ithalat bir önceki yıla göre yüzde 19 artarken ihracatta yüzde 11 oranında artış göstermiş. Bu rakamlardan da görülüyor ki yüksek gelire sahip sosyoekonomik sınıf ayakkabıyı ihtiyacın ötesinde bir statü göstergesi olarak kabul ediyor. Türk ayakkabı standardıyla yabancıların ayakkabıdan beklentileri birbirinden farklı ancak gümrük duvarlarının kalkmış olması bu beklentilerin birbirine benzemeye başlamasına da sebep olmuş. "Herkes modanın Fransa'da, İtalya'da belirlendiğini düşünse de ayakkabı modası Amerika tarafından belirlenir." diyen Şerafettinoğlu günümüzde artık ayakkabıda sağlıklı ve konforlu olma özelliğinin arandığını söylüyor.

Fikret Şerafettinoğlu ilk, orta ve lise öğrenimini Gaziantep'te tamamlamış. 1978'de Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni kazanınca İstanbul'a gelmiş. Bir yandan üniversiteye devam ederken zaten dayıdan, dededen kalma ayakkabıcılık mesleğini yapmaya karar vermiş. Ayakkabı sektörüne Ziylan'da çalışmaya başlayarak hızlı bir giriş yapmış. 1982'de üniversiteden mezun olup askere gitmiş. Döndüğünde yine Ziylan Taban Sanayi AŞ'nin genel müdürü olarak kaldığı yerden devam etmiş. 1990'a kadar görevini sürdürmüş. Macro Ayakkabı Sanayi ve Ticaret AŞ'yi kurup ayakkabı imalatına başladığında kendi markasını üretmeye karar vermiş. Scooter markasıyla ayakkabı üreten Şerafettinoğlu, yenilikçi bir kişiliğe sahip.

Şerafettinoğlu'nun yenilikçi ve bir o kadar da araştırmacı kimliği onu normal deri ile ürettiği Scooter markasını su geçirmez olarak üretme düşüncesine getirmiş. "Dışarıdan su geçirmezlik bir ihtiyaçtı ama ayakkabının içeriden dışarıya nefes alması da bir başka ihtiyaçtı. İşte Scooter'da kullandığımız malzeme ile bu özelliği yakalamış olduk. Binaların su yalıtım malzemesi memran gibi bir kumaşı ayakkabının astarlamasında kullandık. Bu ürünü de Dupont ve Bayer gibi dünya kimya devlerinden aldık. Son iki yıldan bu yana daha çok yağmur yağıyor, bu nedenle de bizim su geçirmez ayakkabılarımızın satışları iyi gidiyor. Pazarın su geçirmez botlarda payımız sektörün üçte ikisi kadar." diyen Macro AŞ Yönetim Kurulu başkanı bir sezondaki model sayılarının bini bulduğunu söylüyor.

Üretim 30 yıl öncesinde kaldı, bugün malın nasıl kârlı satılacağı daha önemli

 "Pazarlama, şirket yönetimi ve yapılanma konusunda Amerikalıları örnek almak gerek." diyen Şerafettinoğlu, "Bizden önce yola çıkmışlar epey de yol almışlar. Onların yaptıklarını okusak ve uygulasak mutlaka başarıya ulaşırsınız." şeklinde konuşuyor.

Peşin ödemezsen göndermem diyenlerden günümüze

"Peşin ödemeyince mal göndermeyenler şimdi sadece sözümüze güvenerek mal gönderiyor. Bir de anım var. Önceki krizde açtığımız akreditasyonu güvenilir bulmayan yabancı bir dericiyi arayarak, 'eğer açık hesap göndermezsen hiç gönderme' dedim. Mal açık hesap geldi üretim devam etti. Şimdi bu durumu değerlendirirken maddi gücün iş yaparken ne kadar önemli olduğunu gördüğümü söyleyebilirim. Biz toplum olarak bazı dersleri pahalı alıyoruz. Batı bizden önce yola çıkmış ve sanayi devrimini yapmış. Onları yakalamak için çok çalışmak gerekiyor. Ben bu anlamda Özal dönemini minnetle anıyorum. O dönemin yaklaşımı olarak KOBİ'lere de, büyük sanayicilere de destek verdiler. KOBİ'lerin sanayileşmesi için desteklediler. O dönem iyi iş yapan, iyi para kazanan iyi şirketler ortaya çıktı. Ancak bir diğer zafiyetimiz de, kazandığımız parayı tutmayı bilemiyoruz. Bu nedenle de üçüncü kuşak şirket sayısı çok az. Birkaç yılda bitip tükenen şirketler ekonomi için de kayıptır. Türkiye'den marka çıkarmak için uzun yıllar yaşayan şirketlerimiz olmalı." diyen Şerafettinoğlu, Avrupa'dan bir fırsat rüzgarının estiğini söylüyor. "Ayakkabılar Euro üzerinden fiyatlandırılıp Euro da çok değer kazanınca, Avrupalı tüketiciler daha önce ayakkabı ithal ettikleri İspanya, İtalya gibi ülkelerden ayakkabı almamaya başladılar. Bu aşamada Türk üreticisine değerlendirilebilir bir fırsat da doğmuş oldu. Ayakkabı ihracatımız arttı." diyor.

Macro AŞ YK Başkanı Şerafettinoğlu, sakin bir mizaca sahip olduğunu söylüyor. Kriz dönemlerinde çözüm odaklı olup sükûnetini koruduğunu, telaşlanınca çözüme odaklanmanın mümkün olmadığını ifade ediyor. Başarılı insanların stres yönetimi yaptığını da belirten Şerafettinoğlu, 2009'da herkes işçi çıkarırken şirket olarak kimseyi işten çıkarmadıklarını, 2010'da kapasite artırımı yapacaklarını kaydediyor.

Bir zamanlar pazarlama hiç önemli değildi, oysa şimdi!

Türkiye'deki en büyük problemlerden birinin üçüncü partilerden alınan hizmette olduğunu söyleyen Şişmanoğlu, "Hizmet satan şirketin hizmet verdiği şirket adına proaktif olması gerekir. Ancak böylesine hizmet veren kişi ya da kuruluşların sayısı pek fazla değil." diyor. Özellikle pazarlama alanında servis verdiğini söyleyen ve kendisine ajans diyen oluşumların her şeyi ortalama yaptığını, bunun da KOBİ'ler arasında pazarlamaya, reklama inancı sarstığını vurguluyor.

Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde okurken o dönemin gereği olarak üretimin en önemli konu olduğunu, pazarlama derslerine önem vermediklerini ama bugün konunun her zamankinden çok önemli olduğunu gördüklerini söyleyen Macro AŞ Yönetim Kurulu Başkanı şunları aktarıyor: "Biz her şeyi el yordamıyla süreçte öğrendik. Bu hem kolay hem de zordu. Pazarlama iletişiminde mutlaka yapılması gereken temel şeyler varsa da bir ürünü diğerlerinden ayıran farklılığı bulup ortaya koymak gerekiyor. Bu anlamda pazarlama işin omurgasını oluşturuyor. Üretim nasıl yapılır konusu 30 yıl öncenin konusuydu. Şimdi mal nasıl kârlı satılır soruları soruluyor. İşte bu noktada da markalaşma devreye giriyor. Yapılacakları bilmek önemli bir konuysa da işi hayata geçirmek için aksiyon almak ise daha önemli."

Bayilere kalacak yer bulamayınca otel açmaya karar verdik

"Bayi toplantılarımızı yaparken fark ettik ki İstanbul'da yer bulamıyoruz ve yatak kapasitesi de yeterli değil. Bu nedenle ayakkabı üretimi için satın aldığımız arsa süreç içinde şehrin değerli bölgelerinden birinin içinde kalınca, bu arsanın üstüne bir iş oteli yapmaya karar verdik. Hizmet sektöründe de pek çok fırsat var." diyen Fikret Şerafettinoğlu, otel işinin İstanbul özelinde kârlı bir iş olduğunu söylüyor.
Zaman/Günseli Özen Çolakoğlu


Geri Dön