Hakan Karahan: Kalabalık evleri sevmiyorum!
Sessiz sakin bir evde yaşamak isteyen ve gürültüden hoşlanmayan yazar Hakan Karahan "Bir komşuya, bağıran, koşan çocuklara tahammülüm yok. Saatlerce önümdeki işe yoğunlaştığımda, kafamı kaldırıp etrafıma baktığım zaman her şeyi flu görüyorum" diyor
Adının 'Amerikan' olmasını düşündüğü yeni kitabını çıkarmaya hazırlanan yazar Hakan Karahan kalabalığı hiç sevmiyor. Bilgisayardan da hoşlanmayan yazar, kitaplarını elle yazıyor. Sakin bir hayatı tercih eden Karahan, Marie Claire Maison dergisinden Sibel Baykam'a konuştu.
Nasıl bir yaşam alanı tercih ediyorsunuz
Kitap yazma sürecinde, uzun bir süreyi masa başında geçirdiğimden, benim için esas olan ortamın sessizliği. Bir komşuya, bağıran, koşan çocuklara tahammülüm yok. Saatlerce önümdeki işe yoğunlaştığımda, kafamı kaldırıp etrafıma bakınca her şeyi flu görüyorum. Bu yüzden kütüphane sessizliğindeki evleri seviyorum.
YALNIZLIĞI ÖZLERİM
Nasıl bir çocukluktu sizinki Nasıl bir evde geçti
Kalabalık bir evde büyüdüm. Üniversiteye gidene kadar; anneannem, dedem, annem ve babam aynı evde yaşadık. Hep televizyon seyrederlerdi ve sesi çok açık olurdu. Bazen tuvalet için sıra beklerdim. Ve odamda çok fazla vakit geçirirdim. İşin tuhaf tarafı; üniversiteye gittim. 4.5 sene sonra döndüğümde bir iş bulana kadar, aynı oda ve aynı yatakta yaşadım. Onun için çok alışığımdır; dışarıda ne olursa olsun kendi başıma kalıp kitap okumaya, hayal kurmaya...
Yalnızlığı bu kadar sevmenizde tek çocuk olmanın da etkisi var o zaman...
Çok severim yalnızlığı. Kalabalıklara giremem. Girdiğimde de yalnızlığı özlerim. Haftanın 4 gününü tek başına geçiririm. Diğer günlerde de topu topu sadece beş kişiyi görürüm. Hiçbir zaman evime misafir gelmez, evimde yemek pişmez. O beş kişiyi gördüğümde de dışarıda bir yerde yemek yeriz. Benim hiç geyik muhabbeti yapacağım ya da rakı masasına oturacağım arkadaşlarım yoktur.
TÜM KİTAPLARIMI ELİMLE YAZIYORUM
Teknolojiyle aranız nasıl
Kötü. Evimde de teknolojik aletler yoktur zaten. İnternet de kullanmıyorum.
Kitaplarınızı da elle mi yazıyorsunuz
Evet, elimle yazıyorum. Haftada bir, yüksek sesle okuyorum; işi olmayan bir arkadaşım da bilgisayara geçiriyor.
Yalnızlığı da seven bir kimse için internet bambaşka dünyaların kapılarını açıyor olabilir. Hiç merak etmediniz mi
Hayır, benim içine daldığım şeyler kitaplarım; bir ekran değil. Elimle tuttuğum, ağırlığını hissettiğim ve temas ettiğim şeylerle alakalıyım.
Yeni kitap yaklaşıyor sanırım, değil mi
Yeni yıla kadar çıkacak. Muhtemelen adı 'Amerikan' olacak. İlk defa polisiye yazmamak, suç romanı yazmamak üzere yola çıkıp dram yazdım. Okuyucu "Bu adam gerçekten bunu yaşamış mı" diyecek.
Peki ya film
İsmail Güneş'in 'Ateşin Düştüğü Yer' isimli filminde oynadım. Konu; töre cinayeti. 18 yaşında bir hanımefendi ile başrolleri paylaşıyoruz.
Gerçek bir hikaye mi
Aslında altı yıldır elindeymiş bu iş İsmail Güneş'in. Bir gazete haberini okuyup, çok üzülüp bunu tasarlamış.
Sabah