23 / 04 / 2024

Kentsel dönüşümün toplumsal barış fırsatı olmasını ne engelliyor?

Kentsel dönüşümün toplumsal barış fırsatı olmasını ne engelliyor?

Kentsel dönüşüm konusunda toplumsal ve tarihi bir fırsatın kaçırılmaması için, kentsel dönüşüm konusunda girilen bir yanlış yol olan bina/parsel bazında dönüşüm hatasını masaya yatırmak durumundayız.



Ülkemizin kentsel sorunlarına en köklü çözümü sunabilecek olan kentsel dönüşüm konusunda toplumsal ve tarihi bir fırsatın kaçırılmaması için, kentsel dönüşüm konusunda girilen bir yanlış yol olan bina/parsel bazında dönüşüm hatasını masaya yatırmak durumundayız. 


Bina/parsel bazında dönüşüm hatası, kentsel dönüşümde sadece ölçek büyüklüğü ile değil, temel zihniyet ile ilgili bir hatadır. Şöyle ki, kentsel dönüşümü salt teknik ihtiyaçlar çerçevesinde gerekçelendirerek, sadece bir tür komple bina güçlendirilmesi bağlamında ele aldığınızda, insan faktörünü gözetmeyen bir anlayış(sızlık)la konuya yaklaşmış olursunuz. 


Kentsel dönüşümde insanı değil de, binayı esas alan bu bakış açısının doğru bildiği yanlış; bina/parsel bazında dönüşümü kentsel dönüşüm sa(u)nmaktır. İçerisinde yaşayan insan faktörünü ve dolayısıyla toplumu en iyi ihtimalle ikinci plana atan bu sığ anlayış, bina/parsel bazında dönüşümün sorunları halının altına süpüren bir aymazlık olduğu gerçeğini gözden uzak tutmaya çalışmaktadır. 

Kentsel dönüşümde bina/parsel bazında dönüşüm hatasına düşülmesinin nedenlerine baktığımızda, kentsel dönüşümün gerekçelerini sadece teknik çerçevede görmek şeklindeki, geniş toplum kesimlerine de sıçramış olan bir mühendis sınırlılığının doğru bilinen bir yanlışa dönüşmüş olduğunu görürüz. Oysa ki, kentsel dönüşümün ana gerekçesi afetlere karşı güvenli yapılara kavuşmak olarak sunulsa da, bu gerekli ama yeterli bir gerekçe değildir. Hatta bu, kentsel dönüşümün gerekçeleri içerisinde sadece aysbergin görünen kısmı olmaktan öteye gitmez. 


Çünkü ülkemizde afet riski taşıdığı için kentsel dönüşüm ihtiyacı duyulan bölgeler, aynı zamanda sosyo-ekonomik anlamda dezavantajlı yurttaşlarımızın yaşadıkları sosyal patlama riski taşıyan çöküntü bölgeleridir. Böyle olduğu içindir ki, ülkemizde kentsel dönüşümün gerekçeleri sadece deprem, sel gibi fiziki afet riskinden ibaret değildir. Ülkemiz kentlerinde özlenen kentsel dönüşümün en az fiziki afet riski kadar, sosyal afet riskine karşı da çözüm sunacak şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Binaların taşıyıcı sistemlerinin yeterliliğini haklı olarak dert ettiği kadar, toplumumuzun taşıyıcı sitemlerinden biri haline gelmiş olan kentlerimizin yeterliliğini de dert eden bir kentsel dönüşüme ihtiyacımız bulunmaktadır. Bina/parsel bazında dönüşüm, kentsel dönüşümün aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm olası gerektiği gerçeğinden koparak, konuyu binaların taşıyıcı teknik yeterliliklerine indirgeyen sığ bir anlayıştır. Bu nedenle kentsel dönüşümü olması gerektiği gibi toplumsal ve tarihi bir fırsat olarak değerlendirebilmek, bina/parsel bazında değil, en az ada bazında olacak bir kentsel dönüşüm ile gerçekleştirilebilecektir.


Bina/parsel bazında dönüşüm hatasının, neden toplumsal ve tarihi bir fırsatı elimizin tersiyle itmek olduğunu, ülkece daha önce değerlendiremediğimiz bir diğer büyük fırsata bakarak anlayabiliriz. Bunun için ülkemizde kırdan kente göçün yoğun olarak gerçekleştiği 1950 sonrası yıllara dönmemiz gerekmektedir. Yeni yeni sanayileştiğimiz bu yıllarda, kentlerdeki sanayinin işçi talebi ile birleşen, tarımda makineleşmenin kırda işsiz bıraktığı yığınlar, büyük bir toplumsal barış fırsatı olarak görül(e)memiştir. Şöyle ki, köylerinden kopmak zorunda kalan yurttaşlarımızın kentlerde uğradıkları kültür şokuna varıncaya kadar, en temel insan ihtiyaçları olan aş-iş ve barınma ihtiyaçları bile karar alıcılar tarafından sağlanmadan, büyük kentler göçe açılmıştır. Oysa ki kırdan kente göç, kırda yaşayan yurttaşlarımızın o güne kadar sadece evlatlarını askere alan ve vergi alan olarak tanıdıkları Devletin şefkatli yüzüyle de tanışmaları, Devletle kaynaşma fırsatı olarak görül(e)memiş ve maalesef kendi insanlarımız kaderlerine terkedilmiştir. Bu dönemde gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri dert edinen karar alıcıların günahını bugün hala çekmekteyiz. Şöyle ki, kırdan kente göç sonrasında ülkemizde duygusal kopuşlar yaşayan toplum kesimlerde gördüğümüz alt gruplaşmanın neden olduğu toplumsal ayrışma ve bu kentsel öngörüsüzlük nedeniyle bugün kentlerimizde kentsel dönüşüme acil ihtiyaç duyan çöküntü bölgeleriyle karşı karşıya bırakıldık.


Kentsel dönüşümün bina/parsel bazında yapılması, sosyo-ekonomik anlamda dezavantajlı olan alt gelir gruplarının sosyal donatılar anlamında kırdan kente göçlerinden buyana sadece uzaktan baktıkları orta sınıfın kentsel olanaklara erişme şanslarını ortadan kaldırmaktadır. Oysa ki gerçek anlamdaki bir kentsel dönüşüm, toplumsal eşitsizliklerin kentsel yansımalarının ortadan kaldırılmasında toplumsal ve tarihi bir fırsat sunar. Ancak bina/parsel bazında dönüşümden ibaret kalan bir dönüşüm, bu toplumsal restorasyon fırsatının kaçırılmasına yol açmaktadır. Bu ise, ülkemiz için çok büyük bir kentsel barış fırsatının kullanılmamasıdır. Toplumsal ve tarihi bir hatadır. Bina/parsel bazında dönüşüm ile sosyal ve fiziki afet riski altında yaşayan vatandaşlarımızın ellerinde en iyi ihtimalle, mevcut dairelerine karşı birebir aynı büyüklükte daire aldıkları az sayıdaki örnekler bulunmaktadır. Ancak bu yurttaşlarımız aslında parkları, bahçeleri, çevre düzeni, spor, dinlenme ve eğlence tesisleriyle insanlara çağdaş yaşam olanakları sunan sosyal donatı alanları anlamında daha önce sahip olamadıkları olanaklara yine sahip olamayacakları gerçeğiyle eninde sonunda yüzleşecekler ve tekrar hızla çöküntü bölgelerinde yaşayan mutsuz yığınlar olacaklardır. 


Oysa ki, en az ada bazında olacak bir kentsel dönüşüm ile, şuan sosyal ve fiziki afet riski altında yaşayan alt gelir gruplarındaki yurttaşlarımızın sosyal donatı olanakları anlamında kentsel refahtan daha fazla pay almaları sağlanarak, kentleşmeden artık kentlileşme noktasına taşınmaları ve kentlerimizde yaşayan sosyal sınıflar arası barışın sağlanmasında büyük bir adım atılabilir. 

Peki ama nasıl? Öncelikle, toplumsal iç barışımıza hizmet edecek bir kentsel dönüşüm için, kentsel dönüşümü teşvik etmek üzere belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hükümet ve özel sektör tarafından atılan tüm adım ve teşviklerin, en az ada bazında olacak bir kentsel dönüşümü teşvik etmek üzere yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Böylelikle, sosyal ve fiziki afet riski altında yaşayan vatandaşlarımızı komşu parsellerle birleşerek en az ada bazında olacak bir kentsel dönüşüme yönlendirmek büyük önem taşımaktadır.


Tabi tam bu noktada haklı olarak belirtilebilecek olan, bıçak kemiğe dayanmadan ortak iş yap(a)mamamızın, kültürümüzdeki yanlış bireyleşme anlayışı nedeniyle geliştirilmemiz gereken bir eksikliğimiz olduğu ortadadır. Bina/parsel bazında dönüşüm hatası da, bu yanlış bireycilik anlayışımızın kentsel dönüşüme yansımasıdır. Bu nedenle, karar alıcılar ve özel sektörün en az ada bazında bir kentsel dönüşüm anlayışını benimsemeleri ve ortak hareket ederek, kentsel dönüşüm teşviklerinde en az ada bazında olacak bir kentsel dönüşümün teşvik edilmesi, ortak iş yapma kültürümüzün geliştirilmesi için de büyük bir adım olacaktır.


Bu yanlış bireycilik anlayışımız, “komşusu açken tok yatan bizden değildir”i düsturunu “komşusu güvensiz konutlarda yaşarken güvenli konutlara yaşayan bizden değildir” olarak da okuyamamamıza neden olan büyük bir hatadır. Kaldı ki, bina dönüşümü hatası ile güvenli hale getirildiği sanılan evler, hepimizi korkutan bir afet sonrasında komşunun güvensiz evi, bizim evin üzerine veya yolları tıkayacak şekilde yıkılırsa ne olacak? Velhasıl komşu parsellerde yaşayanlar da güvenli konutlarda yaşamadıkça, bina/parsel bazında dönüşüm ile güvenli konutlara kavuşulacağını her kim söylerse aslında doğruyu söylemiş olmaz. O yüzdendir ki, en az ada bazında-mümkünse mahalle bazında dönüşümler gerektiği ortadadır.

Bu nedenle bir sosyolog olarak belirtmek isteriz ki, bina/parsel bazında dönüşüm bir çözüm değil, en iyimser ihtimallerle yeni(den) bir kentsel dönüşümün ayak sesleridir. Daha gerçekçi bir ifadeyle bina/parsel bazında dönüşüm, burada anlatmaya çalıştığımız üzere, toplumsal ve tarihi bir fırsatın heba edilmesidir.


Bina/parsel bazında dönüşümü kentsel dönüşüm sa(u)nma hatasını daha çok kentsel dönüşümde en yanlış örneklere yol açan “müteahhit-bürokrat-site yöneticisi”nden ibaret olan dar kadro ile yola çıkan örneklerde görmemiz, kentsel dönüşümün gerçek taraflarını masaya yatırmamızı gerekli kılmaktadır.


Sosyolog Faruk Özcan



Geri Dön