20 / 04 / 2024

Turizm yapıları içinde kent otelleri!

Turizm yapıları içinde kent otelleri!

Hızla gelişen ulaşım kolaylıkları ve iletişim teknolojileri ile sermayenin küresel hareketindeki artan ivme ve turizm sektörlerindeki büyük patlama mimarlara yeni konaklama tesisleri yaratma konusunda önemli görevler yükledi...




Mimarlık pratiklerine sosyolojik bir açıdan bakarsak, toplumsal dönüşümlerin bu pratiklere doğrudan etkilerini görmek mümkün olmaktadır. Bu yönden tüm dünyada son 30-40 yıldır hızla gelişen ulaşım kolaylıkları ve iletişim teknolojileri ile çok büyük bir hızla kendini hissettiren sermayenin küresel hareketindeki artan ivme ve yine paralel bağlamda turizm sektörlerindeki büyük patlama mimarlara yeni konaklama tesisleri yaratma konusunda önemli görevler yükledi. 


Böylece turizm yapıları konusu çok farklı tipte, ölçekte ve özellikte çeşitlenen tasarım yaklaşımlarını gündeme getirmiştir. 


Bu açıdan turizm yapıları tüketim kültürünün öncelikli ürünlerinden bir tanesi haline gelmiş ve Venturi gibi mimarlık kuramcılarının "Las Vegas'tan Öğrenmek" diyerek yücelttikleri postmodern mimarlığın önünü açan öncü bir alan haline gelmiştir. Bu yönden Michael Graves gibi kimi mimarlar özellikle Birleşik Devletlerde çok sayıda Swan & Dolphin Resorts benzeri kolay tüketilir komplekslere imza atarlarken, ülkemizde de özellikle İstanbul ve Avrupa başkentlerinin tarihi simge yapılarının benzerlerinden Titanik veya uçak vs. göndermeli çok sayıda postmodern dilde dev otel kompleksleri üretildi. 


Bu tip yapılar özellikle bilinçli ve ilerici mimarlık çevrelerinde son 20 yıldır çokça tartışılmakta ve kimileri tarafından da sert bir şekilde eleştirmektedir. Fakat bizim MD olarak dikkat çekmek istediğimiz, turizm yapıları skalasında tutarlı yerini kaybetmemiş olan kent /metropol otelleridir. Bu oteller kıyı alanları, çöl vs. gibi doğal çevrenin içinde doğan yapılardan ziyade köklü geçmişi ve kültür birikimleri olan metropollerin bir parçası olarak doğmakta olan yapı tipleri olarak bulundukları yerin kimliksel özellikleri ile regüle edilen, bu kültürel zeminle ister istemez hesaplaşan ve bu süreçler bağlamında üretilen projelerden meydana gelmektedir. Bu da hızlı tüketimden çok hızlı kent hayatının gereklerine yönelik planlanmış, bulunduğu kentin modernizm geleneği içinde bir yere oturtulması mümkün olan bir mimari dil ile oraya çıkmaktadır. Bu otellerin özellikle kentle daha sıkı eklemlenen orta ölçekli tipleri bu açılardan daha da incelikli birer çalışma olarak öne çıkmaktadır. 


Başta da belirttiğimiz gibi sosyolojik bakışımızı tekrarlarsak, yaşanmakta olan İstanbul deneyimi turizm yapıları konusunda açık bir örnek niteliğindedir. Antalya ve çevresinde yatak başına ortalama 40$ olan fiyat, Ege bölgesindeki kıyı alanlarında 35$ seviyelerine düşerken bu rakam İstanbul için ortalama 200$ düzeyindedir. Bu rakamlar bile büyük kentlerin iş ve seyahat amaçlı müşterilerinin yapısal farklılıklarını belli ölçülerde ortaya koymaktadır. 


Bunun sonucu olarak ta İstanbul'da belli merkezi alanlardaki çok yoğun kent oteli yapımlarının ortaya çıktığını ve bunların kimilerinin de Avrupa standartlarının üstünde hizmet veren nitelikli bir mimari dile sahip olduklarını söylemek mümkündür. 

Mimarlık&Dekorasyon Dergisi olarak Dünya'nın çeşitli metropollerinde gerçekleştirilmiş olan, çalışmalardan oluşan bir seri örneği yayınlıyoruz. Bu projelerin bazıları bulunduğu kentin kendine özgü modernizm geleneğinden izler taşırlarken bazıları da portmodern mimarinin unsurlarını yine modern olanla ustaca sentezlemektedirler. Kanımızca bu tarz projeler, Dünya'nın her yerinde ortaya çıkan kolaycı göndermeleri olan kalıcı değil de geçici tüketim araçları olarak yaratılan projelerden ziyade kültür turizmine dönük yatırımların ekonomik ve sosyal getirilen kadar, mekansal kalite anlamındaki getirilerinin de daha yüksek olacağının kanıtı niteliğindedir. 



Mimarlık Dekorasyon / BARBAROS SAĞDIÇ 


Geri Dön