Binamızın deprem dayanıklı olup olmadığını nasıl anlarız? Dr. Öğretim Görevlisi Ahmet Bal açıkladı!
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi'nden (NKÜ) Dr. Öğretim Görevlisi Ahmet Bal, binaların depreme dayanıklılıkları noktasında, ivme değerinin önemine dikkat çekerek, yapıların tasarımında, ivmenin en önemli kriter olduğunu söyledi.
NKÜ Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı Dr. Öğretim Görevlisi Ahmet Bal, İstanbul'un Silivri açıklarında meydana gelen 6.2'lik depremin ardından yeniden gündeme gelen bina dayanaklılığı konusuna değindi. İnşaat mühendisleri olarak binaları, depremin büyüklüğünden çok ivmesini dikkate alarak tasarladıklarını kaydeden Bal, bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığını ivme hesabı yaparak açıkladı.
BİNALARIN YAPIMINDA İVME ÖNEMLİ
Marmara Bölgesi’nde görülen en kuvvetli deprem ivmesinin 0.40 g olduğunu belirten Bal, "Burada tabii beklenen ivme 0.40 g gibi ama bizim şu ana kadar gördüğümüz en yüksek ivme değeri 0.21g mertebesinde. Bu da Eyüp istasyonunda, İstanbul'da gördüğümüz. Küçükçekmece istasyonunda 0.13g gibi bir ivme değeri yakaladık. Tabii ki bu ivme değerleri 6 büyüklüğündeki bir deprem için aslında düşük kalıyor.
Vatandaşlarımız şunu yapabilir; AFAD'ın interaktif web uygulaması var. AFAD'ın uygulamasına girip TC kimlik numaranızla kendi binanızın bulunduğu arsadaki beklenen ivme değerini görebilirler. Yapıların tasarımında ivme en önemli kriter.
Yani bir yapının depreme dayanıklı olup olmadığını anlamamız için, yani yapıları hangi kuvvete göre tasarlayacağımızı bu ivme değerine göre belirliyoruz. Yani kısacası aslında, binanın ağırlığıyla ivme değerini çarpıp binaya gelecek olan yatay deprem kuvvetini hesaplıyoruz" dedi.

DEPREM ANINDA EN ÖNEMLİ ŞEY BİNAYA NE KADAR KUVVET GELDİĞİ!
Deprem anında en önemli şeyin, binaya ne kadar kuvvet geldiği olduğuna dikkat çeken Bal, "Dolayısıyla bizim burada asıl bakmamız gereken şey binalara ne kadar kuvvet geldi? Dolayısıyla bu kayıtçı istasyonlarımız, AFAD'ın kayıtçı istasyonları binalara ne kadar deprem geldiğini yaklaşık olarak belirlemiş oluyor.
O yüzden, Japonya'da yaşanan çok büyük depremler var biliyorsunuz. Ama bu depremler yerin çok altında olduğu için yaklaşık 50 kilometreyle 100 kilometre arasında. Dolayısıyla binalara gelene kadar bu enerji, depremin büyüklüğü belki 9 ama gelen enerjinin birçoğu kaybolmuş oluyor.
Binalara çok küçük bir kısmı kalıyor. Dolayısıyla bizim binalarımıza gelen, mesela son yaşadığımız deprem yerin 7 kilometre altında olduğu için binalarımıza kuvvetli bir ivme olarak yani sönümlenemiyor enerjimiz. Dolayısıyla direk binaya yansıyor. Dolayısıyla burada hani binaya deprem dalgasının geliş şekli çok önemliö ifadelerini kullandı.

BİNANIN BULUNDUĞU ARSALARDAKİ ZEMİN ÖNEMLİ
Binalarının bulunduğu arsalardaki zeminin de önemine vurgu yapan Bal, "Tabii ki binanın, arsanızın bulunduğu yerdeki zemin çok önemli ve bu zemin değişebilir.
Yani bu arsa da farklı, yan arsa da farklı olabilir zemin karakteristiği. Bu da deprem dalgasını büyütebilir. Bu da binaya depremde daha büyük bir ivmenin gelmesine yol açar.
Yani aslında artık biraz daha AFAD çok güzel çalışma gerçekleştirdi. İvme değerlerini görebiliyor vatandaşlarımız. Bu ivme değerleri gerçekleşiyor mu buna bakmak lazım. Yani depremin büyüklüğünden ziyade ivme değerlerine göre kontrol etmemiz gerekiyor" dedi.
| İstanbul depremi sonrası DASK ve konut sigortasına rekor talep! |
| Deprem riski hazır betona talebi artırdı! |