Bizansın Çin seddi Anastasios'ın 22 km.lik kısmı halen ayakta!

İstanbulu Trakya yönünden gelen akınlara karşı korumak için Çatalca ile Silivri arasında inşa edilen ve "Büyük duvar" ismiyle anılan 45 kilometrelik "Anastasios" surlarının günümüzde 22 kilometrelik kısmı varlığını sürdürüyor
Bizans İmparatorluğu döneminde İstanbulu Trakya yönünden gelen akınlara karşı korumak için Çatalca
ile Silivri arasında inşa edilen ve "Büyük duvar" ismiyle anılan 45
kilometrelik "Anastasios" surlarının günümüzde 22 kilometrelik kısmı varlığını
sürdürüyor.
İstanbul 6 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı
olan sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
İstanbulun 4. yüzyıldan sonra büyük bir kent haline geldiğini, Roma
İmparatorluğunun başkenti olan İstanbula özellikle Balkanlardan birçok halkın
hücum etmeye başladığını anlattı.
Bu nedenle şehri korumak için birçok sur sistemlerinin inşa edildiğini
hatırlatan Yılmaz, "5. yüz yılda şehir surlarının inşasından Trakyanın
içlerinde büyük bir duvar inşa edildi" dedi.
Bu duvarın, Karadeniz kıyısı olan Çatalcanın Karacaköy yakınlarından
başladığını, Silivrinin batısına kadar devam ettiğini ifade eden Yılmaz, şunları
anlattı:
"Trakya yarımadasına düz bir çizgi çizersek, yaklaşık 45 kilometrelik
bir mesafe. Bayağı uzun bir duvar. Türkiyedeki en uzun savunma sistemidir.
Göçebe halkların hareketlerine karşı yerleşiklerin kendilerini korumak için
tasarladıkları inşaatların en ilginç örneklerinden biri. Dünya savunma sistemleri
arasında çok önemli bir yere sahip. 5. yüzyılın sonu, 6. yüzyılın başlarında inşa
edildi ama inşaatı tamamlayan 1. Anastasiosdur. Meşhur imparator, sur inşaatına
son şeklini 507-512 yıllarında vermiş. O yüzden onun adıyla anılıyor ama Bizans
kaynakları, Büyük duvar diye anmayı tercih etmiş. Çoğunlukla Büyük duvar
ismiyle anılır."
Surun, yapımının çok uzun yıllar devam ettiğini dile getiren Yılmaz,
şunları söyledi:
"Yapımında farklı malzemelerin kullanıldığı görülüyor. Başkenti korumak
için yapıldığından dolayı büyük önem verildiği anlaşılıyor. Bu inşaattan sonra
defalarca tamir edilmiş. Surlar, hem depremlerden, hem de düşman saldırılarından
zarar gördüğü için defalarca yenilenmiş. Bunların da kitabeleri konulmuş.
Elimizde 11. yüzyıldan kalan bir kitabe var. En son 11. yüzyılda tamir edilmiş.
Sonrasında muhtemelen terk edilmiş. Aslında duvarlar kesme taştan inşa edilmiş.
Bir çeşit kireç taşı. Bu taşlar, yer yer tuğla ile dengelenmiş ama ağırlıklı
olarak kesme taştan inşa edilmiş. Bütün bunlar birbirine horasan harcı dediğimiz
bir harçla bağlanmış. Tuğla tozu, tuğla kırığı, dere kumu ve kireçle elde edilen
bir harç. Doğal bir harç. Duvarın üzerinde bu kadar yoğun bitki örtüsünün
bulunmasının bir nedeni de bu. Kireçli toprağı seven bitkiler, bunun üzerinde
yaşayabiliyor."
-Surlardaki taşlar yapı malzemesi olarak kullanılmış"-
Surun, özellikle kuzey kısmının günümüze ulaştığını vurgulayan Yılmaz,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aşağı yukarı 20 kilometrelik bir kısmını orman içinden izlemek mümkün.
Bazı yerlerde 3-4 metre yüksekliğinde duvar net görülebiliyor. Aşağı yukarı 3
metre kalınlığında, duvar kalınlığı bazı yerlerde 2,5, bazı yerlerde 3,5 metreye
ulaşıyor. Orman içinde kaldığı için fazla takibi mümkün değil. Ormanın içinde,
duvara paralel açılmış yol hatlarında duvarı izlemek mümkün. Surlardaki taşlar
terk edildikten sonra vatandaşlar tarafından sökülerek yapı malzemesi olarak
kullanılmış. Silivriye yakın olan bölgelerdeki duvar kalıntıları, etraftaki
inşaatlarda kullanılmış. Kuzeye doğru olan kısmı, orman içinde kaldığı ve
yerleşimden uzak olduğu için daha sağlam kalabilmiş. Orta çağlar içinde bu tür
şeyler, dünyanın her yerinde çok yaygın. Eski yapının malzemesini alıp, yeni
inşaatta kullanabiliyor. Çünkü fonksiyonunu kaybetmiş duvar."
-"Yapım mantığı Çin seddi ile aynı"-
Yılmaz, duvarın çok fazla kenti koruyamadığını, Balkanlardan gelen
halkların her zaman İstanbula buradan ulaşmayı başardığını belirtti.
Bizans İmparatorluğunun, sadece bu duvar sayesinde Bulgarların bir
saldırısını durdurmayı başardığını ifade eden Yılmaz, "Onun dışında Avarlar,
Hunlar, Bulgarlar her zaman İstanbula ulaşmayı başarmış. Yapım mantığı Çin seddi
ile aynı. Göçebe halklara karşı, yerleşik şehri, yerleşik dünyayı korumak için
inşa edilen duvarlardan biri. Çin seddi çok büyük ve olağanüstü. Çinin bütün
kuzey bölgesini içine alıyor ama o da parçalar halinde birçok duvardan oluşuyor.
Roma dünyası da 2. yüzyıldan itibaren bu tür duvarlar inşa etmiş. İngilterede
Hadrian duvarı var. Çok meşhur. Romanyada da böyle bir duvar var. Anastasios,
bugüne ulaşan en iyi durumdaki duvarlardan biridir" şeklinde konuştu.
-"Turizm açısından değerlendirilmiyor"-
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin surun korunması için bir planlama
çalışması yaptığını kaydeden Yılmaz, şunları anlattı:
"Şu anda uygulamada bir şey yok. Daha çok tespit ve korumaya yönelik bir
planlama çalışması yapıldı. Öncelikle güzergahları tespit edildi. Bu çok önemli
bir çalışma. Umarım, devamı gelir. Turizm açısından maalesef değerlendirilmiyor.
Çünkü görülebilir kısmı çok az. Ancak az bir gayretle, orman içinde kalan
kısmının temizlenmesi, duvarın temizlenmesi, belli noktalarda duvarın ziyaret
edilebilir hale getirilmesi, özellikle surun kuzey kısmı için çok faydalı
olacaktır. Turizm açısından, bir günlük gezi güzergahı yaratılabilir. Surların
korunması biraz zor. Ormanın içinde kalan kısmı fazla. Yakın yerleşim alanı
olmadığı için maalesef duvar pek parlak durumda değil. Kültür varlığı olarak
tescillendi. Kültür varlığı olarak kabul edildi."
-"Defineciler tarafından tahrip ediliyor"-
Surun bazı yerlerinde birtakım define çukurlarının bulunduğunu, her geçen
gün bu çukurların çoğaldığını vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Turizm amaçlı kullanılırsa hem yöre halkı için, hem de bitişiğindeki
dev kent İstanbul için önemli bir turizm merkezi olabilir. Böyle bir imkan
varken, defineciler tarafından tahrip ediliyor. Bu üzücü bir durum. Buraları
görmek isteyen turistler var ama herhangi bir güzergah olmadığı, bir
bilgilendirme tabelası olmadığı için insanlar gelemiyor. Restorasyondan çok orman
içinde bir temizlik çalışması gerekiyor. Dünyanın başka yerlerindeki duvarlar çok
ilgi çekiyor ve ziyaret ediliyor. Burası da hiç şüphesiz ziyaret edilecektir.
Öncelikle İstanbulluların, sonra da yabancıların dikkatini çekecek bir duvar.
Çünkü hem İstanbul tarihi, hem de dünya tarihiyle yakından bağlantılı bir
duvar."
Surun başlangıcında bir kilise kalıntısının bulunduğunu, duvar hattı
boyunca küçük ibadethaneler, askerlerin barınacağı birtakım birimlerin inşa
edildiğini belirten Yılmaz, bu yapıların kalıntılarının da görülebildiğini,
kilisenin maalesef tahrip edildiğini ve çökmüş durumda olduğunu aktardı.
Bu surlarla ilgili ilk araştırmaların, Balkan Savaşları sırasında Osmanlı
Devletinin bu bölgeye doğru çekilmesiyle başladığını ifade eden Yılmaz, ilk ciddi
araştırmayı Ayasofya Müzesi Müdürlerinden Feridun Dirimtekinin yaptığını ve
duvarın ilk fotoğraflarını yayımladığını, daha sonra birçok yabancı
araştırmacının çalışmalar yaptığını kaydetti.
Yılmaz, "Büyük duvar" ile ilgili bir rapor hazırladıklarını, bu raporu
Çatalca Belediyesine verdiklerini sözlerini ekledi.
AA