24 / 04 / 2024

İKSV, Deniz Palas Apartmanı'na taşınıyor

İKSV, Deniz Palas Apartmanı'na taşınıyor

Önce Beyoğlu'nda ardından Pera denilen bölgede ve son olarak da Şişhane'de müthiş bir değişim yaşanıyor



14 milyon dolar harcanarak yenilenen Şişhane'deki yeni binasına taşınan İKSV'nin Genel Müdürü Görgün Taner, "Binamızın gelir getirmesi için salonumuz 365 gün konserlere açık olacak. Restoran, kafe ve hediyelik mağaza, aldığımız banka kredisini geri ödememizi sağlayacak" diyor.

Önce Beyoğlu'nda ardından Pera denilen bölgede ve son olarak da Şişhane'de müthiş bir değişim yaşanıyor. Tarihi binaların bir kısmı el değiştiriyor, tadilattan geçiriliyor ve birbiri ardına butik oteller, restoranlar, kafeler açılıyor. Aslında Şişhane'nin değişimin İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın (İKSV) 2004 yılında satın aldığı ve 2005 yılında bienal mekanı olarak kullandığı Deniz Palas Apartmanı'yla başladığını söyleyebilirim. Önceki gün İKSV Genel Müdürü Görgün Taner ile restorasyonu tamamlanan ve hemen hemen her noktasına müthiş bir sanat eli değen İKSV'nin yeni mekanı Deniz Palas Apartmanı'nda buluştuk. İKSV'ye büyük emeği geçenlerden biri olan Şakir Eczacıbaşı'nın sanırım hayali de bu binayla gerçekleşmiş oluyor. Çünkü hakikaten de bir kültür ve sanat vakfı için bundan daha iyi bir bina olamaz. Görgün Taner ile buluştuğumuz gün binanın içinde hummalı bir telaş vardı. İKSV, 14 yıldır çalışmalarını sürdürdüğü Beyoğlu'ndaki Luvr Apartmanı'ndan Deniz Palas'a taşınmaya başlamıştı. Bir yandan binaya son rötuşlar yapılıyor, bir yandan da eşyalar taşınıyordu. Ancak binada taşınma telaşı bittiği ve ilk davet verildiği gün, herkes büyülenmeye hazır olsun. İstanbul, müthiş bir buluşma noktasına kavuşuyor. Türkiye'de gerçekleştirdiği kültür ve sanat festivalleriyle hak ettiği noktaya çoktan ulaşan İKSV, gücünü son olarak Fransa'da üstlendiği Türkiye Mevsimi ile de gösterdi. Mütevazı kalmaya çalışan İKSV'nin ekibinin başında 8 yıldır Görgün Taner var. Bu Pazar sizlere hem İKSV'nin yeni binasını hem Fransa'daki Türk Mevsimi'nin bugüne kadar olan sonuçlarını anlatması için mikrofonumuzu İKSV Genel Müdürü Görgün Taner'e tuttuk…

İKSV'nin yeni mekanı Deniz Palas Apartmanı'nın içine girdiğim anda büyülendiğimi itiraf etmeliyim. 1920 yılında Rum mimar Georges Coulouthros'un elinden çıkan Deniz Palas'ı Deniz Palas'a gelenleri kimlerin hangi sanat eserlerinin karşılayacağına gelince... Binaya dışarıdan bakıldığında ilk görülecek eser sanatçı Ayşe Erkmen'e ait. Ön cepheye yerleştirme yapan Erkmen, cephedeki bütün camlara rengarenk storlar yerleştiriyor. Beni en çok etkileyen eserlerden birini görmek için ise içerideki asansöre binmeniz gerekiyor. Çünkü asansör boşluğunda Canan Tolon'un aynalar ve ampullerle yaptığı enstelasyonu yer alıyor.

WC'DE BİLE SANAT!
Binanın girişindeki merdivenin üstünde Sarkis'in bir avize uygulaması, merdivenlerden yukarı çıkıp salona gelindiğinde ise Hüseyin Bahri Alptekin'in 2007 yılında Venedik Bienali'nde sergilediği 'Don't Complain' isimli ışık yerleştirmesi sizi karşılıyor. Salonun fuayesinin zemini, İnci Eviner'in mermer üzerine uyguladığı siyah beyaz desenlerden oluşurken, fuayenin tuvaletlerinde Fuat ve Murat Şahinler'in bir enstelasyonu sizi bekliyor.

CAM KÜPTE NE VAR?
Merdiven kovasında mekana özgü mühür baskı tekniğiyle gerçekleştirdiği Selim Birsel'in başak tarlalarına bakmaya doyamayacağınıza eminim. Ama bitmedi. Devam ediyoruz. İKSV'nin ciddi gelir elde edeceğine emin olduğum restoran katındaki cam küpün içinde Canan Dağdelen'in hem terastan hem de restoranın içinden izlenebilen seramik küplerden oluşturduğu bir enstelasyonu yer alacak. Binanın üstündeki teras katında ise 2007 bienalinde antreponun dış cephesinde kullanılan neon enstelasyon, el yazısı ile yazılmış bir slogan ya da mottodan oluşuyor: I believe in angels! Bu eser Çinli sanatçı Yang Jechang tarafından İKSV'ye bağışlanmış. Sanatçı Aydan Murtezaoğlu'nun, 3-4 ve 5'inci katların giriş camlarına kendi fotoğraflarından kapı camı üstüne uyguladığı kariyerist isimli eseri yer alırken, diğer sanatçıların eserleri de binadaki ofis katlarına yerleştiriliyor.

Fransa'daki Türk Mevsimi'nin meyvesini 2011'den sonra alacağız
Bugüne kadar Fransızca bilmeyen ilk mevsim komiseri ben olmuşum! Ama Fransa'da işler yolunda. Hiç olmayan şeyler oluyor. Düşünün açtığımız sergilere diğer ülkelerden talep geliyor. Mevsim için 23 milyon euro bütçenin yarısını kullandık
 Fransa'daki Türk Mevsimi'nde epey bir yol alındı. Peki hayallerinizin neresindesiniz?
Aslında Fransa'da mevsim yapmak kolay değil, Türkiye mevsimi yapmak hiç kolay değil. İşin ilginç tarafı Türkiye Mevsimi'nin komiseri olan ben Fransızca konuşmuyorum. Araştırdık. Daha önce başka ülkelerin yaptığı hiçbir mevsimde Fransızca konuşmayan komiser olmamış. 9 ay boyunca Fransa'da şimdiye kadar yapamadığımızı yapmaya çalışmak olarak yola çıktık. Kolay hiç olmadı ama neticede oldu ve ben mevsimin esas meyvesini, 2011'de 2012'de alacağımızı düşünüyorum. Fransa ile Türkiye arasındaki kültür sanat ilişkilerine de mevsim çok önemli bir katkı yaptı. Fransa'daki bir çok kültür kurumu, ortak proje yapmak için Türkiye'deki kurumlarla temasa geçti.

 Tüm bunlar mevsimin açtığı rüzgarla mı oluyor yani?
Tabii ki. Hiç olmayan şeyler oluyor. Türkiye Mevsimi sırasında kurulan ilişkilerden sonra bir çok ülkeden açtığımız sergileri o ülkelerde de açmamız yolunda davet alıyoruz. Mesela Bizans'tan İstanbul'a sergisi çok ilgi çekiyor. Kültür sanat alanında insanlar birbirini tanıdıkça işbirliğine daha açık oluyor. Eninde sonunda Fransa'da ekonomik alanda Türkiye ile işbirliğinden hoşnutsuz kalacağını hiç zannetmiyorum.

 İKSV olarak size büyük iş düştü aslında, değil mi?
Bu işin çapı gerçekten çok büyük. Daha da büyük olabilirdi ama tabii hazırlanma süresi çok azdı. Biz Türkiye olarak bir çok şeyi son dakikada karar verip yapıyoruz. Ama neticede her şey yolunda gitti. Fransa tarafının komiseri de biliyorsunuz bir Türk(!) Espri bir yana Türk gibi biri. Türkçede konuşuyor yani.

 Turizme katkısı olacak mı sizce?
Mevsim bittikten sonra Türkiye'ye gelen Fransız turist sayısında yüzde 10 artış olacak. Bunu iddia ediyorum. Fransa'da bu etkinlikleri yaptığımız yerlerde Türkiye ile ilgili kültürel faaliyetlerin çok önemli etkisi olduğunu gördük.

3.5 liraya bilet satarak olmaz restorana tabii ki ihtiyacımız var
Deniz Palas'ın yapılanmasını anlatır mısınız?
Bir iş modeli. Bu bina belirli bir banka kredisiyle geri ödemeli alındı. O nedenle bir gelir kaynağı elde edecek bir iktisadi işletme kuruldu. Restoran, kafes, 365 gün faaliyet gösterecek salonu, İKSV Tasarım mağazasıyla buradan bir gelir elde edilecek. Bunlar vakfın kurduğu iktisadi işletmeye gelecek ve oradan vakfa aktarılacak.

 Bu bina size kaç mal oldu?
14 milyon dolara mal oldu. Yüzde 90'ı kredidir bunun.Yaklaşık 2.5 milyon dolar işadamlarımızın bağışlarından geldi. Üç bankanın tepe yöneticisi Suzan Sabancı Dinçer, Ergün Özen, Ersin Özince bir çok alanda bize ciddi kolaylık sağlıyor. Sanata kültüre bu yönle katkıda bulunuyorlar.

 AKM'nin özellikle yenilenme projesinde yer alan restoran yüzünden sendikanın çalımına uğradığını ve tadilat projesinin rafa kalktığını biliyoruz. Burası da bir kültür ve sanat merkezi ve restoran, kafe gibi unsurlara yer vermişsiniz. Yorumunuz nedir?
Keşke izin verselerdi. Keşke AKM'ye de restoran konsaydı. Ben olsaydım izin verirdim. O model hayata geçseydi, bir iş modeli olarak örnek olurdu. Dünyanın birçok yerinde müzeye, kültür merkezine girince, ilk yaptığımız gösteriden, sergiden sonra mağazaya girip bir şeyler alıp, restoranına oturmaktır. Dünya bunu yapıyor. Biz keşfetmedik yani. Biz bunu Türkiye'de uygulamaya çalışıyoruz. Festivaller tabii ki her zaman desteğe ihtiyaç duyacak. Ama şimdi gelir elde ederek, vakfın işlerini kolaylaştıracağız. Biz film festivalinde bileti 3.5 liraya satıyoruz. Yani bilet parasından kazanmamız mümkün değil.

Üç bankadan büyük destek!
Deniz Palas Apartmanı'nı, 2004 yılında hem kredi kullanarak hem de iş dünyasının önde gelen isimlerinin katkılarıyla satın alıp restore eden İKSV umarım diğer vakıf ve derneklere de örnek olur. Çünkü, her ne kadar bağış alsa da binanın satın alınması için yüklü miktarda kredi kullanılmış ve İş Bankası, Akbank ve Garanti Bankası hakikaten bir sosyal sorumluluk projesi olarak baktıkları bu kredilendirmede İKSV'ye büyük kolaylık göstermiş. Yani İKSV bundan sonra gelir elde edip bu kredinin taksitlerini de ödeyecek. Görgün Taner, Deniz Palas'ın her noktasında ticari bir anlayış olduğuna dikkat çekerken, vakfın gelir getirecek faaliyetlere zaten ihtiyacı olduğunu dile getiriyor.

Şişhane patladı mı?
Biz 2004'te Deniz Palas'ı aldığımızda Şişhane böyle değildi. Ama biz Beyoğlu'ndaki binaya taşındığımız zaman da oralar öyle değildi. Galata'dan Tünel'e doğru gidilmezdi. İki üç yıl sonra orada bir değişim oldu. Asmalı Mescit'le patladı oralar ve sonra Şişhane'ye geldi. Biz bu bölgede bir kültür sanat havzası oluşturacağız. Bir gece hayatı atmosferi, çocuk tiyatrosu, butik oteller, Bilsar'ın patronu Selman Bilal'in bir küçük kültür merkezi girişimi olduğunu biliyoruz. Ve tüm bunlarla kültür sanatın, yeme içmenin yeni merkezi olma yolunda gidiyor. İKSV'nin yeni binası işte bu havzanın merkezinde, yapılacak gösteriler, konserler ve oyunlarla halkın sürekli geleceği bir buluşma noktası pozisyonunda olacak.

MOMA tasarımları geliyor, restorana özel mönü hazırlanıyor

Görgün Taner, İKSV'nin yeni binasının girişindeki 600 kişilik salonun babylon'un iki katı olduğunu söylüyor. Üstelik yüksek tavanlı busalonun neredeyse 365 gün bir sanat olayına ev sahipliği yapması bekleniyor. Sanırım bu haliyle İKSV'nin bu binası, İstanbulluların en büyük uğrak yeri olmaya şimdiden aday. İstanbul'un nefis manzaralarından birine bakan İKSV'nin içindeki restoranı Borsa işletecek. Restoranın mönüsü Rasim Özkanca ve Şakir Eczacıbaşı tarafından özel olarak oluşturulmuş. Restoranın yanı sıra İKSV 'ye gelir getirecek binanın içinde bir kafe, bir de hediyelik eşya mağazası yer alıyor. Görgün Taner, İKSV Tasarım'ın hem kendi ürünlerini hem de New York'taki Modern Sanatlar Müzesi'yle (MOMA) yaptıkları işbirliği neticesinde, MOMA'nın ürünlerini satacağını söylüyor.
Şelale Kadak/Sabah


Geri Dön