25 / 04 / 2024

Terörle Mücadele Eylem Planı'nda Doğu'nun yeniden inşası da yer aldı!

Terörle Mücadele Eylem Planı'nda Doğu'nun yeniden inşası da yer aldı!

Başbakan Davutoğlu, 10 ayaklı ve 10 temel esasa dayanan eylem planını, Artuklu Üniversitesindeki "Kardeşlik Buluşmaları Mardin Konferansı"nda açıkladı. Planın altıncı ayağını ise mekanların yeniden ihyası oluşturuyor.



Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından Mardin'de açıklanan 10 maddelik, "Terörle Mücadele Eylem Planı" ile millet vicdanı ve hikmetiyle devlet aklı birleştirilecek, millet ve devlet arasındaki farklar tümüyle ortadan kaldırılacak. 


Başbakan Davutoğlu, 10 ayaklı ve 10 temel esasa dayanan eylem planını, Artuklu Üniversitesindeki "Kardeşlik Buluşmaları Mardin Konferansı"nda açıkladı. 


Buna göre, planın birinci ayağı psikolojik unsur olarak belirlendi. Bu dönemde, geçmişte olduğu gibi millet vicdanı ve hikmetiyle devlet aklı birleştirilecek. Millet ve devlet arasındaki farklar tümüyle ortadan kalkacak. Parçalayıcı ulusçuluk anlayışı yerine birleştirici, bütünleştirici millet anlayışı ve insan odaklı devlet anlayışı getirilecek.


İkinci olarak, kamu düzeni inşa edilecek. Kamu düzenini kim, hangi gerekçeyle tehdit ederse etsin, hak ettiği cevabı alacak.


Üçüncü olarak, kapsamlı bir demokratik reform süreci başlatılacak. Başta yeni anayasa olmak üzere, Türkiye'nin vesayet kuralları değiştirilecek.


- Her aileye destek programı 


Eylem planının dördüncü ayağında, tam bir sosyal seferberlik ilan edilecek. Bütün yaralar sarılacak. Gerekirse her bir aileye destek programı uygulanacak. 


Eylem planının beşinci ayağı ise ekonomiye yönelik. Bölge ekonomisi daha da güçlendirilecek. İstihdamı artıracak yeni hamleler yapılacak. Doğu ve Güneydoğu'da işveren ve sigortalıların ödeme güçlüğü nedeniyle oluşan prim borçları hiçbir gecikme zammı olmaksızın ertelenecek. Esnaf ve sanatkarların kredi ödemeleri de ertelenecek.  


Planın altıncı ayağını ise mekanların yeniden ihyası oluşturuyor. Yeni bir yasal düzenleme ile bütün tarihi şehirler, tarihi dokusu içinde yeniden ihya edilecek. Bu süreçte kentsel alt yapılar da tümüyle elden geçirilecek ve süratle yollar rehabilite edilecek. 


- İletişim birimleri oluşturulacak


Yedinci ayakta ise etkin bir iletişim stratejisi uygulanacak. Algı operasyonlarına karşı her yerde bir iletişim birimi oluşturulacak. Bütün dünyaya olan bitenle ilgili en etkin iletişim stratejileriyle bilgiler aktarılacak. 


Sekizinci olarak, yeni yasal ve idari düzenlemeler yapılacak. Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ancak yerel yönetimlerin bu yetkileri istismar etmelerine asla izin verilmeyecek.    


Dokuzuncu olarak, "milli kardeşlik" anlamında yeni bir dönem başlatılacak. Burada da muhatap milletin kendisi olacak. Bütün illerde ve ilçelerde "İstişare Meclisleri" kurulacak. Herkes muhatap alınacak ancak elinde silah olan kimse muhatap kabul edilmeyecek.


Eylem planının son maddesi ise yeni bir kardeşlik döneminin başlamasına yönelik. 10. madde çerçevesinde kapsamlı bir, "birleştirici ruh hareketi" başlatılacak.


AA


Haber Dünya Gazetesi'nde şöyle yer aldı;


Başbakan Davutoğlu Mardin'de, 10 maddeden oluşan 'Terörle Mücadele Eylem Planı'nı açıkladı.


Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümetin bir süredir üzerinde çalıştığı 'Terörle Mücadele Eylem Planı'nı Mardin’de açıkladı.


10 maddeden oluşan eylem planı ile bölgenin ekonomik ve sosyal anlamda rehabilite edilmesi hedefleniyor.


Davutoğlu'nun eylem planı açıklaması:


Birinci unsur: Psikolojik


- Eylem planımızın birinci unsuru psikolojik unsur. Millet ve devlet arasındaki farkları tamamen ortadan kaldıracağız.


İkinci unsur: Kamu düzeni


- Planın ikinci önemli ayağı kamu düzenini inşa etmek. Kamu düzenini kim tehdit ederse etsin mutlak surette durdurulacak ve engellenecektir.


Üçüncü unsur: Demokratik reform süreci


- Planın üçüncü ayağı kapsamlı bir demokratik reform süreci. 


- Ne istiyorsanız Ankara'da konuşacak zemin var, gencecik çocukları hendeklere koyarak bir şey elde edemezsiniz.


Dördüncü unsur: Sosyal seferberlik


- Planın dördüncü unsuru terörle mücadelede oluşan yaraları sarmak için sosyal seferberlik ilan ediyoruz.


- Her aileye tek tek destek sağlayacağız. Evinden çıkmak zorunda kalan kardeşlerimize kira yardımı yapılıyor ve yapılacak, ihtiyaçları karşılanacak.


- Terörden etkilenen öğrencilerimize yurtlarda barınma imkanı sağlayacağız, gençlik ve kardeşlik kampları kuracağız.


Beşinci unsur: Bölge ekonomisi


- Planın beşinci unsuru; 13 yılda ayağa kaldırdığımız bölge ekonomisini daha da güçlendireceğiz. Vatandaşımızın kaybını telafi edeceğiz. 


- Esnaf ve sanatkarlarımızın çiftçimizin bütün ödemeleri ertelenecek, hepsine kredi sağlanacak. İstihdamı artırmak için yeni hamle başlatacağız.


Altıncı unsur: Yeniden inşaa


- Planın altıncı önemli ayağı, mekanın yeniden inşaası olacak. Buna kentsel dönüşüm diyorlar, ben öyle tanımlamıyorum.


Yedinci unsur: Etkin bir iletişim stratejisi


- Planın yedinci ayağı; etkin bir iletişim stratejisi uygulayacağız. Algı operasyonlarına karşı iletişim birimleri oluşturacağız.


Sekizinci unsur: Yerel yönetimlerin yetkileri


- Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ama yapılan her harcama da etkin bir şekilde denetlenecek.


Dokuzuncu unsur: İstişare meclisleri


- Artık muhatap halkın ta kendisidir. Herkesin saygı duyduğu kişilerden istişare meclisleri kurma talimatı verdim.


Onuncu unsur: Kapsamlı ruh hareketi


- Planın onuncu unsuru tüm Ortadoğu'da kapsamlı ruh hareketi başlatıyoruz.


Dünya


Haber Star Gazetesi'nde şu şekilde yer aldı;


Terörle Mücadele Eylem Planı’nın ekonomik ayağı çerçevesinde GAP bölgesine 2016-2018 dönemi için 26.5 milyar TL yatırım yapılacağını belirten Davutoğlu, esnaf ve çiftçilerin kredi ödemelerinin erteleneceğini ve faizsiz kredi imkanı sağlanacağını bildirdi.


Borçlar ertelenecek faizsiz kredi imkanı sağlanacak

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde önümüzdeki dönemde hayata geçirilmesi planlanan ‘Terörle Mücadele Eylem Planı’nı açıklayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, bölge çiftçi ve esnafına borç erteleme ve yatırım müjdesi verdi. Mardin’de ‘Kardeşlik Buluşması’ adlı toplantıda yaptığı konuşmada 10 başlık altında topladığı ‘Terörle Mücadele Eylem Planı’nın ekonomik ayağı çerçevesinde bölge ekonomisini güçlendireceklerini ve GAP bölgesine 2016-2018 dönemi için 26.5 milyar TL yatırım yapılacağını belirtti. Davutoğlu “Kimse merak etmesin, Diyarbakır Çarşısı, Mardin ya da Silopi, neresi olursa olsun bütün vatandaşlarımızın terörden kayıplarını telafi edeceğiz. Onlar yangın çıkardılar, biz yangın yerinde bir gülistan inşa edeceğiz inşallah” dedi. Davutoğlu, şunları söyledi: “İşadamlarımızla gece 03.00’e kadar süren toplantıda ihtiyaçlarını tek tek dinledim. Bana iletilen her talep yerine mutlaka getirilecek. Bu çerçevede Doğu ve Güneydoğu’da işveren ve sigortalıların ödeme güçlüğü nedeniyle oluşan prim borçları, hiçbir gecikme zammı ödenmeksizin ertelenecek. Esnaf ve sanatkarların Halkbank kredi ödemeleri ertelenecek. Çiftçilerimizin herhangi bir ödemesi varsa ertelenecek. Çiftçilerimize ve esnafımıza faizsiz kredi sağlanacak.”


EKONOMİK  KALKINMA HAMLESİ


İstihdam artışını sağlayacak şekilde yepyeni bir hamle başlatılacağını söyleyen Davutoğlu “Huzur olmazsa ekonomi olmaz. Yeni bir ekonomik kalkınma hamlesi başlatıyoruz. 200 milyar Türk Lirası yatırım yaptık 13 yıl içinde Doğu ve Güneydoğu’ya. Biz yaptık onlar saldırı düzenledi. Üniversitesiz şehir bırakmadık ama onlar bütün bunları baltaladı. Çünkü biliyorlar istihdam olursa teröre gidecek genç bulamazlar. Yatırımların hepsi tamamlanacak. 2016-2018 arasında sadece GAP bölgesine 26.5 milyar Türk Lirası yatırım yapacağız. Onlar yıkmaya biz yapmaya geliyoruz. Onlar tahrip etmeye biz inşa etmeye geliyoruz” diye konuştu.


26.5 MİLYAR LİRALIK YATIRIM


- 3 yılda GAP’a 26.5 milyar TL yatırım yapılacak.


- Esnaf ve çiftçilerin kredi ödemeleri ertelenecek, faizsiz kredi sağlanacak.


- Hasar gören şehirler tarihi dokularına uygun inşa edilecek.


- Yeni istihdam hamlesi başlatılacak.


- Doğu ve Güneydoğu’da işveren ve sigortalıların ödeme güçlüğü nedeniyle oluşan prim borçları, hiçbir gecikme zammı ödenmeksizin ertelenecek.


DİYARBAKIR İLHAM VERECEK 


Eylem planının 6’ncı ayağının mekanın ihyası olduğunu belirten Davutoğlu, bunun kentsel dönüşüm olarak ifade edildiğini, ancak kendisinin bu tanımı kullanmak istemediğini söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeni bir yasal düzenleme içerisinde bulunduklarını belirten Davutoğlu, Mardin, Diyarbakır, İznik, Amasya, Sivas, Kırşehir gibi doğu ve batıdaki bütün tarihi dokuya sahip şehirlerin, ihya çalışmalarını yapacaklarını ifade etti. Başbakan Davutoğlu, Diyarbakır ve Sur’un tarihi özellikleriyle yeniden inşa edileceğini vurgulayarak, bütün insanlığın Diyarbakır’dan ilham alacağını anlattı. Tarihi dokunun muhafazasıyla birlikte kentlerin alt yapı çalışmalarının da devam edeceğini anlatan Davutoğlu, çukurlarla, mayınlarla bozulan isale hatları, kanalizasyonlar ve arıtma tesislerinin tümüyle elden geçirileceğini ve süratle yolların rehabilite edileceğini söyledi.


İŞ DÜNYASI VE STK’LARDAN ‘EYLEM PLANI’NA TAM DESTEK


ESNAFI RAHATLATIR BARIŞA KATKI SAĞLAR


-  TESK Başkanı Bendevi Palandöken: Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan yatırım ve destekler esnaf ve sanatkarlarımıza çok olumlu katkı sağlayacaktır. Esnafı rahatlatacak düzenlemeler içeriyor. Esnafı rahatlatmasının yanı sıra barışa da katkı sağlar. Faiz desteği sağlanması esnafın yeni yatırımlarını olumlu yönde etkiler. Vadesi gelmiş ve ödenmeyen prim borçlarının ertelenmesi de esnaf ve sanatkarımıza olumlu katkılar sağlayacaktır. Eminim sağlanan bu destekler ve kolaylıklar sayesinde bölge esnafı yaralarını önemli ölçüde saracaktır.


İŞ OLANAĞI OLURSA DAĞA ÇIKIŞIN ÖNÜNE GEÇİLİR


- Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı E. Sabri Ertekin: Güneydoğu Anadolu Projesi’ne (GAP) yönelik yatırımlar son derece önemli. GAP Projesi’nin sulama yatırımlarının tamamlanması önemli miktarda gelirlerde artışa neden olur. Sanayici de bu gelişmelerden istifade eder. 1 dekar alanın sulamaya açılmasının maliyeti 1.000 TL. Sulamaya açıldığında bir yıl sonra 1.200 TL’lik karşılık alınıyor. Yani bir koyduğunuz zaman bir yıl içerisinde 1.2 lira hemen karşılığı alınıyor. Sulanabilecek alanlara yönelik yatırımların tamamlanmasıyla birlikte işsizlikte önemli ölçüde azalacak, dağa çıkışın önüne geçilebilecek.


ÖNEMLİ OLAN BÖLGENİN KALKINMASI


-  Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Sayar: Sayın Başbakan hem yeni Anayasa, hem çözüm sürecinden bahsetti. Özellikle çatışmalı ortamdan dolayı barınma sorunu yaşayan ailelere yönelik destek sunulacağını ifade etti. Bizim için esas olan buranın kalkınması istihdamın oluşması. Bütün bu olumsuzlukların yaşanan çatışmalı sürecin sonucu olduğunu biliyoruz. Çözüm sürecine benzer bir süreç başlamazsa ekonomik iyi niyetli adımlar istenilen sonucu bize vermeyebilir. Bu yönde çalışma yapmak, bu çerçevede politikalar geliştirmek anlamlı.


BÖLGE İŞADAMLARI YATIRIM YAPMALI


- TÜMSİAD Başkanı Yaşar Doğan: İnanılmaz derecede mutluyuz. Güneydoğu’daki ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağlayacaktır. STK’ların buna dikkat çekmesinin yanı sıra vatandaşların da devletin kendileriyle birlikte olduğunu hissetmesi lazım. Devlet burada halkla beraber. Çok olumlu takdirle karşılıyoruz. İstihdam artarsa insanlar işi gücüyle uğraşırsa çukurlarla kimse uğraşmaz, prim de vermez. Hem ekonomiye hem kalkınmaya katkı sağlayacaktır. Güneydoğu’daki ekonomi canlanırsa vatandaş da daha fazla işiyle, gücüyle, aşıyla uğraşmaya başlayacak.


İŞ VE YATIRIM ORTAMI TERÖRÜ ÖNLER


- Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu: Terör nedeniyle mağduriyet yaşayan esnaf ve sanayicilere destek olunmasının olumlu sonuçları olur. Güneydoğu Anadolu Projesi’ne (GAP) daha fazla yatırım yapılması işsizliğin azaltılmasına da katkı sağlayacaktır. Yatırımlar işsizlik için büyük önem taşıyor. İşsiz insanların kandırılması daha kolaydır. Hükümet sağlanacak bu tür destekler bölgedeki yatırım ortamını iyileştirirken istihdamın artırılmasına da katkı sağlar. İşi olan birini terör örgütünün kandırması kolay değildir.


Star


Yurt Gazetesi'nin köşe yazarı Esin Gedik konuyu köşesine şu şekilde taşıdı;


Suruç katliamının ardından Güneydoğu’da başlayan çatışmalar içinden çıkılmaz bir hale geldi. Kimin neyi, niye yaptığının hala anlaşılamadığı bu savaşta, bugüne kadar yüzlerce kadın, çocuk, yaşlı yani sivil halkın yanı sıra kamu görevlileri de hayatını kaybetti, kaybetmeye devam ediyor. Bu çatışmaların yaratığı en kötü sonuç ise artık Türk-Kürt halkı arasında ciddi bir ayrım yaşanmaya başlanmış olması. “Savaş olmasın, kimse ölmesin” demek bile teröre yardım sayılıyor, insanlar linç ediliyor. İşte en son Amedspor futbolcusu Deniz Naki’ye gol sonrası zafer işareti yapıp, maçtan sonra “İnsanlar ölmesin” dediği için 12 maç, evet yanlış duymadınız 12 maç ceza aldı. Türkiye Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, bu kararıyla dünya tarihine geçecek bir skandala imza attı ama onlara sorsanız “ülkemizin bekaası” derler… 


Dün Başbakan Davutoğlu, Mardin’de bir dizi önlemden oluşan ‘Terörle Mücadele Master Planı’nı açıkladı. Ana hatlarıyla plan, yeni bir şey getirmediği gibi demokratik hakları kısıtlayan, itiraz eden herkesin ‘terörist’ yaftası yiyebileceği bir içeriğe sahip. Ancak planın en önemli noktası bir süredir bazı hükümet üyeleri ve AKP milletvekilleri tarafından dile getirilen “kentsel dönüşüm.” 


Türkiye, bir süredir kentsel dönüşüm çıkmazıyla uğraşıyor. Memlekette inşaat yapılacak boş alan bırakmadıkları için sıra var olanları yıkıp yenilerini yapmaya geldi. Elbette sağlıksız, depreme dayanıklı olmayan binaların yıkılıp yenilenmeleri gerekiyor ancak hükümet,  TOKİ  aracılığıyla bir buldozer gibi ne varsa yıkıyor. Halkın görüşü ve onayı alınmadan, insanlar doğup büyüdükleri yerlerden uzaklaştırılıp yeni rant alanları oluşturuluyor. İşte karşımızda Suluke, Tarlabaşı örnekleri duruyor. 


Birbirinin aynısı evler yapmakla meşhur TOKİ, “Sivas’ta mısın Zeytinburnu’nda mı” sorusunu ortadan kaldırıp kentlerin dokusuna, tarihine, mimarisine bakmadan kibrit kutusu gibi evleri yan yana diziyor. Şimdi aynı bela ile Güneydoğu halkı uğraşmak zorunda. Aylarca insanları ‘sokağa çıkma yasağı’ işkencesiyle evlerine hapsedip, birçok ilçeyi hatta ili yerle bir edip ardından “Buraları kentsel dönüşüme sokup, hasarları gidereceğiz” demek insanlarla dalga geçmekten başka bir şey değil. Hatta şehir merkezlerini değiştirmek, yerleşim yerlerini taşımak gibi seçenekler bile tartışılıyor. Oysa asıl mesele hükümetin hoşuna gitmeyen hatta oy alamadığı yerlerdeki nüfus yapısını, toplumsal yapıyı bozma isteği… Bugüne kadar on binlerce insan Cizre’den, Silvan’dan, Silopi’den hatta Diyarbakır’dan taşınıyor, evlerini, hayatlarını geride bırakıyor. ‘Canlarını korumak’ için bunu yapmaya zorlanıyorlar. Bölgeyi yakıp yıkarak boşaltan hükümet, şimdi de TOKİ kepçeleriyle bu bölgelere dalacak. Yeni evler yapıp yeni bir gelir sağlayacak. Bu yeni yapılan evlerde eski sahipleri mi oturacak yoksa ‘yandaşlara’ ya da Suriyeli göçmenlere mi verilecek henüz bilmiyoruz. Ancak bu ülkenin insanları ‘zorla göç ettirme’ geleneğini bildiğimizden bu soruya yanıt vermek pek de zor değil. Zaten aynısını İsrail, Gazze ve Batı Şeria için yapmadı mı? Önlerinde başarılı olmuş örnekler zaten var!


Yurt Gazetesi/ Esin Gedik




Haber Evrensel Gazetesi köşe yazarı olan Fırat Genç'in haberinde şu şekilde yer aldı...


Geçtiğimiz cuma günü Mardin’de “Kardeşlik Buluşmaları” konferansında konuşan Başbakan Davutoğlu, on maddelik “Terörle Mücadele Eylem Planı”nı açıkladı. Sıralanan maddelerden biri de operasyonlar esnasında fiziki yıkıma uğrayan kent merkezlerinin yeniden inşasına ilişkindi. “Tarihi dokuyu koruyan şehirleri ihya” edeceklerini belirten Davutoğlu, bu amaçla yeni bir yasal düzenleme hazırlığı içinde olduklarını ifade etti. 


Bir önceki hafta yine Davutoğlu tarafından yapılan Toledo çıkışı ya da Aralık ayının son haftasında Star gazetesinin talihsiz “TOKİ Göreve” manşetiyle duyurduğu Diyarbakır Valiliği açıklaması, bu türden mekânsal müdahalelerin bir süredir masa üzerinde olduğu izlenimini veriyordu zaten. Devletin cezalandıran, sıraya sokan, asayişçi elinin yanına şefkat gösteren, hizmet götüren elinin eklenmesiyle, yiten meşruiyeti yeniden kazanma beklentisi şüphesiz çok tanıdık.  


Bu beklentinin ne derece karşılığının olduğu ya da muğlak, altı doldurulmamış niyetler düzeyini aşmayan bu türden çıkışların söz konusu mahallelerde ne ölçüde uygulama şansı bulacağı sorularını şimdilik bir kenara bırakalım. Çatışmaların neredeyse bir “kent savaşı” düzeyine vardığı, fiziki şiddetin her türden meşruiyet kaygısını geçersiz kıldığı bir süreçte bu türden çıkışlardan şimdilik büyük sonuçlar çıkarmamakta fayda var.


İNSANSIZLAŞTIRMA STRATEJİSİ


Benim burada asıl işaret etmek istediğim, Kürt şehirleri söz konusu olduğunda, 2000’li yıllarda siyasal iktidar tarafından tasavvur edilen ve bir ölçüde uygulamaya konan mekân politikalarının içerdiği süreklilikler. Daha kesin bir ifadeyle, bugün son derece şedit yüzünü gördüğümüz ve en kestirme biçimde “insansızlaştırma” olarak adlandırılabilecek stratejinin üzerine oturduğu siyasal-mekânsal imgelemin köklerinin henüz fiziki çatışmanın başlamadığı günlere kadar sürülebileceğini iddia ediyorum. Tek tek şehirlere, sokaklara, meydanlara, anıtsal ya da niteliksiz yapılara dair egemen mekânsal tasavvur bağlamında “barış momenti” ile “savaş momenti” arasında, tecrübe edilen maddi ve simgesel şiddet katiyen kıyaslanamayacak olsa da, topyekûn bir değişimden söz edemeyiz. 


2000’li yıllarda Kürt nüfus üzerinde bir hegemonya tesis etmeyi hedefleyen stratejik yönelim, devletin acımasız yüzüne karşılık hizmetkâr yüzünü öne çıkarırken dahi, aşağıdan yukarıya politik mobilizasyon imkânlarının önünü kapatmayı önceleyen otoriter niteliğinden sıyrılmamıştı. Mekâna dönük müdahaleler de hizmet ve otorite vaadi üzerinde yükselen hegemonya projesinin en doğrudan gözlemlenebildiği alanlardan biriydi.   


Bugün için tüm mahalleleri yasaklı alan ilan edilen, yerleşik nüfusun neredeyse tamamının meskenlerini terk etmek zorunda kaldığı Diyarbakır’ın tarihi merkezi Suriçi bu anlamda iyi bir örnek. Zira 2009 yerel seçimlerinin ardından Valilik, TOKİ, Büyükşehir ve Sur ilçe belediyeleri arasında imzalanan protokollerle resmi olarak başlatılan, 2015 yılına gelene kadar da düşe kalka ilerleyen iki ayrı kentsel dönüşüm projesi üzerinden bahsini ettiğim egemen mekânsal imgelem ve stratejilerin izini sürmek mümkün. 


SURİÇİ OPERASYONLARI: PRESTİJ PROJESİ


Çok kabaca özetlemek gerekirse, Suriçi dönüşüm projeleri, bu bölgenin nüfusunun azaltılmasını, boşaltılacak nitelikli yapıların Diyarbakır’ın bir kültür-tarih turizmi lokasyonu olacağı beklentisiyle yeniden işlevlendirilmesini öngörüyordu. Sınırlı bir alanı kapsayan ilk projelerin ilerlemesiyle Suriçi’nde genel bir canlanma olacağı, bunun da orta-uzun vadede hem hizmet sektöründeki istihdam olanaklarını arttıracağı hem de emlak piyasasını efektif hale getireceği umuluyordu. O dönemde hükümet kanadıyla belediye kanadı arasında derin ihtilaflara neden olmayan bu ekonomik projeksiyonu TOKİ gibi merkezi ya da kalkınma ajansı gibi yerel kurumların yöneticileri de paylaşıyordu. Son derece hızlı operasyonlarla hareket etmeye alışık olan TOKİ’nin Ankara’daki yöneticilerinden biri örneğin, yaptığımız görüşme esnasında, hayli uzamış ve kısa vadeli kârlılığı düşük Suriçi operasyonlarını bir “prestij projesi” olarak gördüğünü belirtmişti. Siyasal iktidar açısından bakıldığında bu yaklaşımın gerisinde yatan varsayım açıktı: Modernleşen bir kentte yaşayan, orta sınıf hayatın tatlarını tecrübe eden Kürtler, iradelerine şiddet yoluyla el koymuş olan Kürt siyasal hareketinden kopacaklar ve siyasal temsiliyetlerini, geçmiş inkâr ve kıyım politikalarından koparak Kürt nüfusun varlığını kabul eden AKP’de bulacaklardı.


Siyasal iktidar, bu varsayımdan hareketle Suriçi’ni modern yaşamın gerekleri uyarınca bir “cazibe merkezi” kılmayı planlarken, diğer yandan da Kürt siyasal hareketinin mobilizasyon kapasitesinin yüksek olduğu bu bölgeyi nüfussuzlaştırmayı hedefliyordu. Bu anlamda Alipaşa-Lalabey kentsel dönüşüm projesinin ilk müellifinin, yaklaşık bin konutun yer aldığı büyükçe bir alanı hırsızlık, uyuşturucu ve terörü engellemek amacıyla bir parka dönüştürmeyi öneren Valilik kadroları olması tesadüf değildir.


Anlaşılan o ki; bugün gelinen noktada Suriçi ve diğer Kürt şehirleri herhangi bir siyasal meşruiyet kaygısının geride bırakıldığı bir ortamda, bu yolun mantıksal sonucunun nerelere varabileceğini tecrübe ediyor. Aylardır kalabalıklardan korkan bir modernleşme anlayışının en uç durumda bizatihi şehirlerin ortadan kaldırılmasına yönelebileceğine tanıklık ediyoruz. 



Fırat GENÇ/Evrensel


Geri Dön