2B arazisi nedir?
2B arazileri” ile ilgili detaylar pek çok kişi tarafından merak ediliyor. Halk arasında sıkça duyulan bu tabir, orman vasfını yitirmiş taşınmazları ifade ediyor.
Türkiye’de uzun yıllardır tartışma konusu olan “2B arazileri” ile ilgili detaylar pek çok kişi tarafından merak ediliyor.
Halk arasında sıkça duyulan bu tabir, orman vasfını yitirmiş taşınmazları ifade ediyor. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin (B) bendi uyarınca orman niteliğini kaybettiği tespit edilen ve Hazine adına tescil edilen bu alanlar, kamuoyunda “2B arazisi” olarak biliniyor.
Verilen bilgilere göre özellikle büyükşehirlerin yakın çevresinde yüksek arsa talebinin bulunduğu bölgelerde 2B statüsündeki taşınmazlar, hem imar süreçleri hem de satış prosedürleri nedeniyle yatırımcılar, kullanıcılar ve yerel yönetimler açısından kritik önem taşıyor.
Pek çok kişi tarafından merak edilen ve araştırılan 2B arazilerinin hukuki çerçevesi, 2012 yılında yürürlüğe giren düzenlemelerle netleşmiş, bu alanların öncelikle üzerinde fiilen kullanım hakkı bulunan hak sahiplerine satılabilmesinin yolu açılmıştı.

Satışlarda rayiç bedel, taksit seçenekleri ve peşin ödemeye indirim gibi unsurlar belirleyici olurken, başvuru süreçleri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Milli Emlak birimleri üzerinden yürütülüyor.
Ancak her 2B taşınmazının satışı ve imarı mümkün değil; dere yatağı, kıyı kenar çizgisi, sit alanı ya da kamu hizmetine ayrılması gereken bölgeler gibi hassas alanlarda farklı hükümler uygulanıyor.
Uzmanlar, 2B arazileriyle ilgili en önemli başlıkların imar planı, altyapı uygunluğu ve mülkiyet temizliği olduğunu dile getiriyor.
Bir 2B taşınmazına yatırım yapmadan önce:
-Taşınmazın imar planındaki fonksiyonu (konut, ticaret, tarım vb.),
-Parselin kadastro ve tapu kayıtları,
-Belediyeden alınacak imar durumu belgesi,
-Jeolojik-jeoteknik uygunluk ve altyapı erişimi gibi kritik verilerin titizlikle incelenmesi öneriliyor.
Konu ile ilgili olarak aktarılan bilgilere göre piyasada 2B taşınmazlara ilginin artmasında, kent çeperlerindeki konut ve sanayi talebi belirleyici rol oynuyor. Buna karşın, imar süreçlerinin her parselde farklılık göstermesi ve çevresel-kamusal kısıtlar, yatırımcılar için risk unsuru olmaya da devam ediyor.