24 / 04 / 2024

Binalar gösterişli değil güvenli olmalı!

Binalar gösterişli değil güvenli olmalı!

Gülümser Hızal, büyük Marmara depreminin üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen Balıkesir'deki eski deprem yönetmeliğine göre yapılan 450 bin konutta güçlendirme çalışması yapılmadığını hatırlatarak yetkilileri uyardı.



Balıkesir İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gülümser Hızal: Binalar gösterişli değil, Balıkesir İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gülümser Hızal, büyük Marmara depreminin üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen Balıkesir'deki eski deprem yönetmeliğine göre yapılan 450 bin konutta güçlendirme çalışması yapılmadığım hatırlatarak yetkilileri uyardı. Hızal, "Kamuya ve halkımıza düşen görev, gösterişli binalardan önce, sağlıklı ve güvenli, gerçek anlamda mühendislik hizmeti almış yapıları talep etmektir" dedi (Baştarafı 1'DE) Haber: Cengiz GUNER TESPİT edilen bazı verilere göre, Türkiye'de son yüzyılda depremler, su baskınları, çığ düşmeleri, heyelan, kaya düşmeleri vb. diğer doğal afetlerin yanı sıra, sebep olduğu %96,4 oranındaki can kaybı ve %76 oranındaki konut hasarları nedeni ile doğal afetler içerisinde en çok zarar veren afet olduğunu dile getiren Başkan Gülümser Hızal, "Son yüz yılda Türkiye'de önemli ölçüde can ve mal kayıplarına yol açan 300'e yakın deprem oldu ve bu depremler nedeniyle 100 bin kişi hayatını kaybetti, 180 bine yakın kişi yaralandı, 600 bin konut yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi" bilgisini verdi. 


"DEPREMİ ALLAH YARATIR, AMA ONU FELÂKET YAPAN BİZ İNSANLARIZ" 


17.Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara Depreminin, şüphesiz ki yakın tarihimizde meydana gelen ve bir çoğumuzun hala korku ve hüzünle hatırladığı en büyük depremlerden birisi olduğuna dikkat çeken Hızal, bu depremin, Uluslararası kuruluşların Afet veri tabanlarında yer alan bilgilere göre ise, 20 milyar dolar ile, dünyada 1900-2009 yılları arasında meydana gelen depremler arasında, çok büyük ölçüde ekonomik kayıp yaratan 6. büyük deprem olarak belirlendiğini belirtti. 


Türkiye'nin, yeryüzünün en aktif fay zonları içerisinde bulunan ve her zaman büyük deprem tehlikesi ve riskine maruz kalan bir ülke olduğunu dile getiren Hızal, Türkiye'deki deprem bölgeleri haritası esas alındığında, ülke topraklarının %96'sının farklı oranlarda deprem tehlikesine sahip bölgeler içerisinde yer aldığının ve nüfusun %98'inin bu bölgelerde yaşadığının görüldüğünü söyledi. 

Hızal, son yıllarda meydana gelen depremleri şu sözlerle hatırlattı: "Yakın tarihlerde ülkemizde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki 12.Kasım1999 tarihli Düzce Depremi, 6,0 büyüklüğündeki 03.02.2002 tarihli Afyon Depremi, 6,4 büyüklüğündeki 01.05.2003 tarihli Bingöl Depremi, 7,2 büyüklüğündeki 23.10.2011 tarihli Van Depremi, 4,1 büyüklüğündeki 12.08.2014 tarihli Gökçeada Depremi de henüz hafızalarımızdan silinmiş değil." 17 Ağustos Marmara Depreminin 15.yılını yaşadığımız şu günlerde, son depremlerin bize, deprem gerçeğini ve çözümsüzlüğün hala sürdüğünü açıkça gösterdiğini belirten Hızal, "Depremi Allah yaratır, ama onu felâket yapan biz insanlarız" değerlendirmesinde bulundu. 


"BENZER DEPREMLER GELİŞMİŞ ÜLKELERDE AYNI SONUCU DOĞURMAZ" 


Bilinçsiz yer seçimlerinin, mühendislik verilerinden yoksun imar planlarının, düşük düzeyli veya mühendislik hizmeti görmemiş yapı yönetiminin, tasarımsız, plansız kentleşme, politik kaygılarla uygulanan imar aflarının, kat artırımlarının ne yazık ki, tüm bu yanlış uygulamalarla felaketi kendimizin hazırladığını söyleyen Hızal, "Türkiye'deki depremler aşırı yapı hasarlarına ve dolayısıyla da aşırı can kayıplarına yol açmaktadırlar. Bunu hepimiz biliriz. Çünkü benzer depremler gelişmiş ülkelerde aynı sonucu doğurmaz. 


Bunun asıl nedenlerinin başında, halkımızın deprem konusunda henüz yeterince bilinçli olmaması, bilimsel ve akılcı düşünce yapısı geliştirememesi gelmektedir. Deprem konusunda bilinçli toplumlar, depremin ne olduğunu bilirler. Riskin büyüklüğünü görürler ve nasıl azaltılacağını planlarlar. Evlerinin güvenliğini ve alınacak önlemleri belirlerler. Kendi görevlerini, destek olanaklarını araştırıp öğrenirler. Sıkıntıya katlanıp, gerekenleri yaparlar. Sonrasında da evlerinde iç rahatlığı ile uyurlar. 

Ancak toplumumuzda, hemen her depremde sıkça karşılaştığımız bir olay vardır ki, bu da bizim toplumumuzdaki deprem bilincini açıkça ortaya koymaktadır, deprem sırasında korku ile camdan ya da balkondan aşağıya atlamak" diye konuştu. 


"DEPREM KAÇINILMAZ BİR DOĞAL OLAYDIR" 


Hızal, açıklamasında depremi ortadan kaldırmanın olanaksız olduğunun altını çizdi. Yapılabilecek tek şeyin deprem riskini azaltmak olabildiğini ifade eden Hızal, "Yani deprem etkilerini, hasar ve kayıplarını azaltma yoluna gidilmelidir. Başka bir deyişle deprem risklerini azaltarak onunla birlikte yaşamak ana felsefemiz olmalıdır" dedi. 

Risklerin sıfırlanamayacağını, riski azaltmak için önlem almak gerektiğini kaydeden Hızal, bu önlemleri şöyle sıraladı: "Etkin kamu politikaları, Toplumsal talep ve katılım, Güvenli yerleşme ve yapılaşma, Önleme ve risk azaltma kültürünün geliştirilmesi." Hızal, deprem riskini azaltmanın elimizde olduğunu ifade etti. 


"Afetin aslında doğada değil, içimizde olduğununu" söylemenin daha doğru olacağını anlatan Hızal, riski azaltmanın yolunun da çağdaş bilim ve teknolojiden yararlanmadan geçtiğini hatırlattı. 

Yapılarda deprem güvenliğini sağlamanın maliyetinin, yeni yapılacak olanlarda toplam maliyetinin %3—5'i, halihazırdaki yapılarda %20~30'u olacağını vurgulayan Hızal, bu oranların yapının süslemesine harcanan bedel ile kıyaslanmasının ve göçmenin maliyetinin insan canı ve malı olduğunun dikkate alınmasının önemli olduğunu dile getirdi. Günümüzde mevcut yapı stokundaki güçlendirme çalışmalarının kamu yapılarında geleneksel önlem alma tempomuz ile devam etmesine karşılık, özel yapı stokundaki güçlendirme oranı ise hiç de iç açıcı olmadığını belirten Hızal şu bilgiyi verdi: "Balıkesir'de 1999 depremi öncesi ve eski deprem yönetmeliğine göre yapılmış yaklaşık 450 bin konutun olduğu belirtilmektedir. Geçen 15 yılı aşkın süre içerisinde Balıkesir'de güçlendirme çalışması yapılan binalara örnekler vermek istediğimizde, bir elin parmakları kadar bile örnek bulamamış olmamız, bu konudaki vurdumduymazlığımızın da açıkça bir göstergesi olmaktadır. 


Balıkesir ili dahilinde güçlendirme çalışması yapılmış binalar olarak : Orman Bölge Müdürlüğü binası (Kamu), Şu anki BASKİ (TTM yanındaki eski Zağnos Dershanesi) binası (Kamu), Ziraat Bankası Fen Lisesi binası (Kamu), Balıkesir İmam Hatip Lisesi binası (Kamu), Balıkesir Polis Yüksek Okulu lojmanları (Kamu), Şu anki İzmirYolu Sevgi Hastanesi (eski Özel Yılmaz Hastanesi) binası (Özel), Şan Sineması binası (Özel), Ayvalık İlçe Kütüphanesi binası (Kamu), binalarını ancak hatırlayabiliyoruz." Bu durumda, yapılan güçlendirme çalışmalarının yeterli olduğunu söylemenin mümkün olamayacağını anlatan Başkan Hızal, "Sağlıklı ve güvenli yaşam insanın temel hakkıdır. Sağlıksız ve güvensiz yerleşmelerde yaşamak kader değildir" dedi. Gerekli bilgi ve teknolojinin yıllardır mevcut olduğunu hatırlatan Hızal, son olarak şu değerlendirmeyi yaptı: "Kamuya ve halkımıza düşen görev, gösterişli binalardan önce, sağlıklı ve güvenli, gerçek anlamda mühendislik hizmeti almış yapıları talep etmek olmalıdır. Talep ne yönde ise, arz da o yönde oluşacaktır." 


Balıkesir Yeni Haber


Geri Dön