İnşaat sektörü üçüncü çeyrekte büyümenin lokomotifi oldu!
Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek büyümesine en büyük katkıyı inşaat sektörünün verdiğini dile getiren sektör temsilcileri, konut üretimi, kentsel dönüşüm ve altyapı yatırımlarındaki ivmelenmenin artışta etkisi olduğuna işaret etti.
Türkiye ekonomisi, bu yılın üçüncü çeyreğinde büyüme performansını sürdürürken, inşaat sektörü bu dönemin en hızlı büyüyen alanı olarak öne çıktı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan resmi verilere göre, ekonomi 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 3,7 oranında büyüdü ve böylece üst üste 21. çeyrekte de pozitif büyüme kaydedildi.
Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH), geçen yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 41,6 artarak 17 trilyon 424 milyar 718 milyon liraya ulaştı. Konu ile ilgili olarak verilen detaylara göre GSYH’nin üçüncü çeyrek değeri dolar bazında ise 432 milyar 880 milyon dolar olarak hesaplandı.
Sektörel dağılıma bakıldığı zaman, inşaat sektörünün zincirlenmiş hacim endeksiyle ölçülen katma değeri, geçen senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 13,9 arttı ve üçüncü çeyreğin “rekortmen” sektörü oldu.
Aktarılan bilgilere göre inşaat sektörünü, yüzde 10,8 büyüme ile finans ve sigorta faaliyetleri, yüzde 10,1 büyüme ile bilgi ve iletişim sektörü takip etti.
Sektör temsilcileri, açıklanan verilerin inşaat alanındaki ivmelenmeyi net biçimde ortaya koyduğunu belirterek; konut üretimi, kentsel dönüşüm hamleleri ve altyapı yatırımlarındaki artışın ülke ekonomisine güçlü katkı sunduğuna dikkat çekiyor.
DEPREM BÖLGESİ, KAMU YATIRIMLARI VE SANAYİ PROJELERİ BÜYÜMEYİ BESLİYOR
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada inşaat sektörünün yılın üçüncü çeyreğinde de ekonomiye en yüksek katkıyı veren alanlardan biri olduğunu ve böylece pozitif büyüme serisinin üst üste 12 çeyreğe çıktığını söyledi.
Erdal Eren açıklamasında söz konusu bu performansın deprem bölgesinin yeniden imar faaliyetlerinin hızlanması, sanayi ve enerji yatırımları ile ulaştırma projelerindeki artışın somut bir göstergesi olduğunu vurguluyor:
“Sektörümüz, istihdam, yatırım ve katma değer açısından Türkiye ekonomisinin taşıyıcı kolonlarından biri olmaya devam ediyor.” diyen Eren, inşaat üretim endeksi, yapı izinleri, konut satışları, inşaat maliyet endeksi ve ciro endeksleri gibi öncü göstergelerin de açıklanan büyüme verilerini desteklediğini belirtiyor.
Eren’e göre tablo, deprem bölgesindeki yeniden inşa çalışmaları, kamu altyapı yatırımları ve sanayi/lojistik amaçlı projelerle beslenen, geniş tabanlı bir üretim artışına işaret ediyor. Konut satışlarının yıllık bazda yatay seyretmesi ise büyümenin ağırlıklı olarak “üretim ve yatırım odaklı” ilerlediğini gösteriyor.
Bununla birlikte Eren, jeopolitik riskler, yüksek maliyetler ve finansal sıkılaşmanın hem dünyada hem Türkiye’de inşaat sektörünü temkinli olmaya ittiğini hatırlatıyor.
Özel yatırımların kamu yatırımları kadar hızlı devreye girmemesi ve kredi koşullarının sıkı seyretmesi, büyümenin sürdürülebilirliği açısından risk unsuru olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, finansman koşullarının istikrarlı seyri, kamu projelerinin devamı ve konut dışı yatırımların desteklenmesiEren’e göre kritik önem taşıyor.
İNŞAAT, EKONOMİNİN YÜKLENİCİ GÜCÜ ROLÜNÜ SÜRDÜRÜYOR
Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Hakan Şişik de konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada üçüncü çeyrekte kaydedilen yüzde 13,9’luk büyümenin inşaat sektörünün Türkiye ekonomisinin “yüklenici gücü” olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu söyledi.
Açıklamasında sağlıklı ekonomilerde sanayinin öncü rol üstlenmesinin ideal olduğunu dile getiren Şişik, Türkiye’nin son dönemde yaşadığı büyük deprem felaketleri ve beraberinde gelen yeniden yapılandırma ihtiyacı dikkate alındığında, büyümenin inşaattan gelmesinin doğal karşılanması gerektiğini söylüyor.
Şişik, depremden etkilenen 11 ilde yürütülen yeniden inşa çalışmalarının, “Yarısı Bizden” kampanyasıyla hız kazanan kentsel dönüşüm projelerinin ve altyapı-üstyapı yatırımlarının inşaatta kaydedilen büyümenin temel dinamikleri arasında yer aldığını vurguluyor.
Ayrıca, 2026’da planlanan 500 bin konut projesi ve yeni yatırımların hayata geçmesi durumunda sektörün büyüme trendini sürdürebileceğini dile getiriyor. Şişik, konut satışlarını canlandırmak için vatandaşların alım gücünü artıracak adımların atılması ve bu kapsamda konut kredisi faizlerinin aşağı çekilmesigerektiği çağrısında bulunuyor.
KONUT ALTYAPI VE KENTSEL DÖNÜŞÜMDE CİDDİ BİR CANLANMA VAR
Gayrimenkul ve İnşaat Platformu Başkanı Mustafa Ekiz de konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada inşaatın büyümeye güçlü katkı sunmasının, sektörün ekonomide yeniden “lokomotif” rolünü üstlendiğini gösterdiğini kaydetti.
Ekiz, inşaatın hem reel üretim hem yatırım hem de istihdam bakımından ekonomiye ivme kazandırdığını, bunun da konut, altyapı, kentsel dönüşüm ve hem kamu hem özel sektör projelerinde kayda değer bir hareketlenmeye işaret ettiğini söyledi. Ekiz’e göre söz konusu bu tablo; yeni proje geliştirme, kamu-özel sektör iş birlikleri ve yabancı yatırımın yeniden artması açısından da avantajlı bir zemin yaratıyor.
PLANLI VE FİNANSMANLA UYUMLU ÜRETİM, SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜMENİN ANAHTARI
Gayrimenkul Pazarlama ve Satış Profesyonelleri Derneği (GAPAS) Başkanı Mustafa Kemal Şahin ise üçüncü çeyrekte inşaatın büyümeye en yüksek katkıyı vermesini, Türkiye’nin yeniden yapılanma ve dönüşüm sürecinin istatistiklere yansıyan en somut göstergelerinden biri olarak değerlendiriyor.
İnşaatın 250’den fazla alt sektörü tetikleyen çarpan etkisine sahip olduğunu vurgulayan Şahin, bu nedenle açıklanan rakamların yalnızca bir faaliyet kolunun büyümesinden ibaret olmadığını; ekonomik güven ve yatırım iştahındaki artışın da işareti olduğunu söylüyor.
Şahin’e göre, deprem bölgesindeki yeniden inşa faaliyetlerinin hızlanması, büyük şehirlerde kentsel dönüşümün ivme kazanması ve ticari gayrimenkule yönelik artan ilgi, sektör büyümesini belirleyici düzeyde destekliyor. Ancak tüm bu olumlu tabloya karşın, son dönemde yaşanan arz eksikliğinin giderilmesi ve üretimin planlı, talep odaklı ve finansmanla uyumlu şekilde ilerlemesi, hem barınma ihtiyacının karşılanması hem de fiyat istikrarının sağlanması açısından hayati önem taşıyor.
Şahin, konut ve ticari gayrimenkul yatırımlarının dengeli biçimde artmasının, sektörün uzun vadeli sürdürülebilirliğini destekleyeceğini vurgularken; maliyet yönetimi, finansmana erişim, arz-talep dengesi ve mikro lokasyon analizlerinin bilimsel yöntemlerle yapılmasının zorunlu hale geldiğini ifade ediyor.
Türkiye’nin 2025–2030 döneminde ticari gayrimenkulde bölgesel bir çekim merkezi olma potansiyeline sahip olduğunu hatırlatan Şahin, bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi için planlı gelişim, şeffaf veri akışı ve doğru proje seçiminin belirleyici olacağını söylüyor.

