27 / 04 / 2024

Oktay Ekinci: Tarihi kentlerimizin kimliği tahrip oluyor!

Oktay Ekinci: Tarihi kentlerimizin kimliği tahrip oluyor!

Cumhuriyet gazetesinden Oktay Ekinci bugünkü gazetede "Tarihi kentlerimizin kimliği tahrip oluyor" başlıklı yazı kaleme aldı



Kentlerimizin eski ve yeni semtleri arasında neden "kültürel süreklilik" yok?
Tarihi yerleşimler ile yeni yapılaşmalar neden "uyumsuz"?
Geleneksel kent dokuları çağdaş yapılaşmaya neden "esin kaynağı" olamıyor?
Kimlikli kent için geçmişi korumak "yeterli" midir?
Mimarlık ve şehircilik dünyamızda yıllardır güncelliğini yitirmeyen bu sorular ilk kez bir "yerel yönetimler semineri"nde ele alındı.

2000 yılında 50 belediye ile kurulan, bugün üye sayısı 300'ü aşan Tarihi Kentler Birliği'nin (TKB) "Tarihi Kentlerde Planlama: Eski ile Yeninin Buluşması" semineri 16-18 Temmuz'da Erzurum'daydı.
Aslmda tüm kentlerimiz için giderek "yaşamsal" önem taşıyan böyle bir konunun "Dadaşlar DiyarTnda ele alınmasındaki gerekçeyi TKB ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki özetle şöyle açıkladı: "TKB üyesi olmasına rağmen tarihi çevre koruması alanında yıllardır sessiz kalan bu kentimizi seçmemiz, konunun öncelikle Erzurum için de büyük değer taşımasındandır..."

Nitekim Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Av. Ahmet Küçükler sunumunda kentin "anıtsal" yapılarından bahsederken, örneğin Kale çevresindeki "eski semtler"den ve ünlü "Erzurum evlerf'nden pek söz edemedi... çünkü Erzurum da diğer birçok kentimiz gibi sivil mimarlık örneklerini ve tarihi mahallelerini yaşatmayı ihmal eden sözde "modern" apartmanlaşmanın tahribatını yaşamıştı...

Peki, kentin geçmişini "yıkan" ve toplumu kültür değerlerine "yabancılaştıran" bu süreçten, "geçmişle uyumlu" ve "karakterli" bir çağdaş kentleşmeye nasıl geçilebilirdi?
TKB'nin Erzurum etkinliği, işte bu temel sorunun hemen tüm yönleriyle irdelendiği bir "uygarlık semineri" gibiydi.

PALANDÖKEN'İN DÖŞ'ÜNDE
Kenti aynı zamanda dünyaca ünlü bir kış sporları merkezi yapan Palandöken Dağı'nın adeta "döş"ünde inşa edilen Polat Renaissance Oteli'ndeki seminerde Erzurum Valisi Sebahattin Özdemir, tarihi değerlerimizi "hoyratça kullandığımız"! belirterek dedi ki; "Eski ile yeninin buluşmasını sağlayacak bir planlama, yanlışlarımızı terk etmemizi sağlayacaktır. Erzurum'da medreseleri, hanları, hamamları restore ettik ama önemli olan 'kentin bütünü'yle tarihine sahip çıkmasıdır."

ÇEKÜL Vakfı Başkanı ve TKB Danışma Kurulu Başkam Prof. Dr. Metin Sözen de TKB'nin geçen ay "tarihi çarşılar"ı ele aldığı Bursa etkinliğini anımsatarak kentlerimizde geçmişi yaşatan mekânların ve kent kültürümüzün temelini oluşturan mahalle dokularının yeni gelişme planlarında da gözetilmesi gerektiğinin altını çizdi... Peki, planlamada "eskiyi yadsımayan çağdaşlık" için nasıl bir yol izlenmeliydi?

'ANADOLU'DAN DÜNYA'YA...'
Seminerin bu soruya da yanıt aranan "kuramsal" oturumunu mimar ve şehir plancısı, YTÜ'nün emektar hocası Prof. Dr. Hüseyin Kaptan yönetti. Konuş-macılar ise Lizbon Teknik Üniversitesi'nde Şehir Planlama öğretim üyesi Prof. Manuel da Costa Lobo, TKB Da-nışma Kurulu üyesi Oktay Ekinci ve istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İMP Bürosu'nun Planlama Koordinatörü Özdemir Sönmez'di...

Kültürlerin Anadolu'dan, Nü ve İndus nehirlerinden dünyaya yayıldığım anlatan Portekizli Profesör Costa Lobo, kent planlarım "madeni para"ya ben-zeterek, bir yüzünde şehircilerin, öbür yüzünde siyasetçilerin, birbirlerini ta-mamlayarak sorumluluk üstlenmeleri gerektiğini belirtti.
Özdemir Sönmez ise bir kenti planlarken, hem geçmişe ait alanların nasıl yaşatılacağını; hem de aynı alanları çevresindeki etkileşimlerle birlikte düşünerek tasarlamak gerektiğini vurguladı.

Peki, bütün bunların "çağdaş kent planlaması"na yansıması nasıl olacaktı?
Eski ile yeniyi buluşturmanın başlıca "iki" koşulu bulunduğunu; birincisinin elbette ki "eskiyi korumak" olduğunu; ikincisinin ise yeninin eskiyi yıkmadan üretilmesi gerektiğini belirttiğimiz de-ğerlendirmemizde özetle şunları belirttik:

"Bu iki temel koşulla birlikte, örneğin her yere AVM'ler yerine gele-neksel çarşı ve pazarlarımızın özünü koruyan kentsel ticari alan düzenlemelerini yeğlemek; özellikle TOKİ'nin yaygınlaştırdığı kişiliksiz siteler yerine çağdaş mahalleler planlamak; insanları birbirlerine yabancılaştıran blok nizam yerine komşuluk kül-türünü besleyen sokak düzenini sür-dürmek... gibi planlama tercihleriyle, yerel kimlik açısından bize uygun yeni kentler yaratabiliriz."
Nitekim bu değerlendirmelerin ardından "tartışma" bölümünde söz alan belediyeciler, kent karakterini önemsemeyen TOKl sitelerinin tarihi kentlerdeki yabancılaşmayı doruğa çıkardığmı belirterek, TKB'nin bu konuyu da gündeme getirmesi dileğinde bulundular...

Oturumu yöneten Prof. Kaptan, bu haklı serzenişi  TOKİ  Başkam'na iletmeye söz verirken, tartışmaları değerlendiren Prof. Sözen ise özellikle tarihsel karakterlerini sürdürmeleri için çaba gösterilen kentlerdeki TOKİ uygulamalarının bu amaçla tamamen çeliştiğini anımsatarak "hoca" kimliğiyle şunu söylüyordu: "Kamunun bize destek olması gerekirken tam tersi uygulamalara önderlik etmesi kabul edilebilir bir devlet anlayışı değildir."
TKB Erzurum semineri, kentteki tarihi yerlerin ve anıtsal eserlerin gezilmesiyle sona erdi. Bakalım, seminerde dile getirilenler gerçekten bir "yol haritası" olabilecek mi?
Cumhuriyet


Geri Dön