29 / 03 / 2024

Cam cephe binalardan cam fanusa!

Cam cephe binalardan cam fanusa!

Mimar Serkan Akın, "Dünya sadece camdan ve çelikten inşa ettikleri büyük fanuslarda ve sadece onların şartlarını belirledikleri ve kabul ettirdikleri şekilde yaşanan bir yer haline gelecek" diyor...



Yenisöz Gazetesi'nden mimar Serkan Akın bugün köşesinde cam binalarla ilgili yazı yazdı. İşte yazının detayları;

Ne zaman bulunduğu ya da kullanılmaya başlandığı tam olarak belli olmamakla birlikte M.Ö. 2500 ile M.Ö. 1500 yılları arasında ortaya çıktığı düşünülen suni camın hikâyesi sanıldığından daha da karmaşıkmış meğer.

En basit şekliyle silisli kumun ateşin üzerinde eritilmesi ve içine bazı maddelerin karıştırılmasıyla cam elde edilir.

Taşın erimiş hali diyebileceğimiz şeydir cam.

Aslında cama sıvı diyenler bile vardır. Pencere camlarının uzun yıllar sonunda alt kısımlarının daha geniş olduğu görülmüştür. Diğer katı maddeler gibi kristalleşme özelliği göstermez.

Ayrıca binalarda pencere boşluğu açılması ile pencerelere cam konulması da aynı zamana denk gelmiyor.

Binalardaki ilk pencere boşluğu M.Ö. 4000'lerde Persepolis'te görülmeye başlandı.

Mısırlılar ise ilk olarak M.Ö. 2270-2770 yılları arasında camdan ziynet eşyası yaptılar.

Romalılar ise Mısırlılardan aldıkları cam tekniği ile pencere boşluklarına cam yerleştirmeye başladılar.

Cam Anadolu'ya Selçuklular ile birlikte geldi.

Bildiğimiz manada düz cam ise ilk olarak 1688 yılında Fransız Lukas de Nehon tarafından geliştirildi.

Tabii doğada volkanik olarak bulunan doğal cam konumuz olmadığı için burada hiç bahsetmiyorum.

Anlayacağınız binaların ışık ve hava alması için açılan pencere boşluklarının korunma amaçlı şeffaf bir malzeme ile kapatılması ise çok doğal bir istek olarak ortaya çıktı.

Camın olmadığı zamanlarda kepenk dediğimiz ahşap ya da metal kapaklarla bu ihtiyacın karşılandığını da biliyoruz. Yağlı bezler ya da ince mermer parçaların da pencere boşluklarını kapatmak için kullanıldığı görülmüştür.

15. yüzyıldan itibaren de pencere camlarının evlerde kullanılmaya başlandığını biliyoruz.

Binalarda giydirme cephe ya da cam cephe dediğimiz şey ise sanayi devrimlerinin sonucunda ortaya çıkıyor ve ilk olarak 1820 yılında Philadelphia'daki iki katlı bir banka binasının cephesinde kullanılıyor.

Giydirme cephe çelik konstrüksiyonlu ilk gökdelen 1883 yılında yapılan Chicago'daki Home Insurance binasıdır.

Ancak 1851 yılında inşa edilen Crystal Palace binası şeffaf cam binalar arasında ayrı bir yere sahiptir.

Aynı şekilde Palm House, Auditorium Building ve Monadnock binası da daha 19. Yüzyılın sonunda bu işin ne kadar öteye gideceğinin işareti olmaya başlamıştır.

İlk cam patenti 1904 yılında Belçika'da alınmıştır.

Ancak cam ve metal malzemelerle birlikte bildiğimiz manadaki giydirme cephe örneği 1929 yılında Newyork'ta 18 ayda inşa edilen Empire State binasıdır.

20. yüzyılın ünlü mimarları; Louis Sullivan, Mies Van Der Rohe, Le Corbusier, Walter Gropius ve benzerleri giydirme cephe binaların yaygınlaşması için çok gayret göstermişlerdir. Bu gayretleri de boşa değildir.

Sanayi devrimleri ile düşünce ve yaşayış sistemlerimiz değiştirilmeye başlanmadan önce insanlık tarihi boyunca tamamıyla kadim bilgi ve gelenek ile yerel malzeme kullanılarak doğal ve insani ölçekte binalar yaparken ne oldu da yüksek ve şeffaf binalar yapılmaya başlandı?

1800'lerden itibaren İngiltere'nin arkasından yenidünya Amerika'nın arkasına yerleşen paganist, şeytani akıl; ataları firavunlar, nemrutlar ve krallarının yaptığı gibi tağutluk iddialarını sürdürmek ve halk üzerinde baskı kurmak için nasıl piramitler, zigguratlar, katedraller yaptılarsa, elde ettikleri tüm bilgileri insanlığın yaşam formlarını değiştirmek için kullanarak yüksek binalar ve gökdelenler yapmaya başladılar.

Bu gökdelenlerin her biri insanların doymak bilmez güç ve sonsuz yaşam hırsının bir nişanesi olarak gökyüzüne yükselmektedir.

Bir de bu binaları giydirme cam cepheler ile kaplayarak 21. Yüzyılda uygulamaya koymayı planladıkları ve şu an için farkında olmadığımız yeni yaşam formlarına hazırlık olarak devam ettirdiler.

Nasıl bir ironidir ki insanları içine aldığınız binaları şeffaflaştırıyorlar ve adına giydirme cephe diyorlar.

İngilizcesi cladding wall, curtain Wall. Yani kaplama duvar ya da perde duvar.

Hem soy, hem de giydirdiğini ya da kapladığını söyle.

Şimdi düşünün Moskova'da – 30 derecede cam cephe bina niye yapılır ve nasıl ısıtılır?

Ya da Dubai'de + 45 derecede bir bina nasıl soğutulur?

Işıkları yaktığınızda mahremiyet nasıl sağlanır?

Niçin bu teşhir yapılır?

Bu kadar çaba ve tezat niye bir arada?

Anıtsal, simgesel, çağdaş ya da modern algı aynı demokrasi gibi giydirme cephe binalarda da niçin pozitif bir şekilde sürdürülür?

Cam cephelerle kapladıkları gökdelenlerde şimdiye kadar değiştirdikleri yaşam formlarımız daha hiçbir şey.

Aslında hiç olmayan küresel ısınma –yalanı- ile ülkelerin ve insanların doğal yaşamları ve bağımsızlıkları ellerinden alınıyorsa, şimdilerde yeni yeni duymaya başladığımız radyoaktivite yalanı ile atmosfere uçaklarla saldıkları spreylerle doğal dengesini bozdukları dünya atmosferinin güneş ile olan etkileşmesini zedeleyerek güneşi dünyaya zarar veren bir duruma getirecekler.

O zaman açık alanlarda ve doğada yaşamamızı engelleyerek ağaçların yeşermesi, çiçeklerin açması ya da bitkilerin ve hayvanların üremesini durduracaklar.

21. yüzyıl binaları böyle olacak diye yeni fotoğraflar etrafta dolaşmaya başladı bile.

Cam cephe binalardan cam fanusa!

Cam cephe binalardan cam fanusa!

Dünya sadece camdan ve çelikten inşa ettikleri büyük fanuslarda ve sadece onların şartlarını belirledikleri ve kabul ettirdikleri şekilde yaşanan bir yer haline gelecek.

Yani ben köye giderim ve orada kendim yetiştirir ve yaşarım deme ihtimalinizi bitirmek istiyorlar.

Nasılsa her şey ayağımıza dronelar vasıtasıyla gelmeye başladı öyle değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını zannettiğimiz teknolojik şeyleri tetkik etmenin vakti geldi de geçiyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar.


Geri Dön