24 / 04 / 2024

Kanal İstanbul'un ÇED süreci Türkiye'nin en şeffaf süreçlerinden biri oldu!

Kanal İstanbul'un ÇED süreci Türkiye'nin en şeffaf süreçlerinden biri oldu!

Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, "Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED süreci, Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur" dedi...



Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, Kanal İstanbul'a ilişkin, "ÇED sürecini çevre hassasiyetimizi en üst düzeyde tutarak yürüttük." dedi.

Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre; Bakan Kurum, "Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED süreci, Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur."  diye konuştu.

Kurum konuşmasına şöyle devam etti:

"İstanbul Büyükşehir Belediyesinin temsilcisi ÇED Raporu'nun altına imza atmıştır. Belediye Başkanımız çıkıp itiraz ediyor. Daha elemanının ne yaptığının farkında değil. Buraya gelip, ÇED Raporu'na imza atıyorsunuz, hiçbir şerh bildirmiyorsunuz, ondan sonra da çıkıyorsunuz 'Ben bu rapora itiraz ediyorum.' diyorsunuz."

Kanal İstanbul un ÇED süreci Türkiye nin en şeffaf süreçlerinden biri oldu!

"İstanbulumuz için en doğru hat belirlenmiştir"

Bakan Kurum, "Kanal İstanbul Projesi için 5 ayrı güzergah birbiriyle kıyaslanmış, İstanbulumuz için en doğru hat belirlenmiştir." dedi.

Kurum, "İstanbul'un su kaybı yaşayacağı iddiası kesinlikle bilimsel değildir, tamamıyla gerçek dışıdır." ifadelerini kullandı.

Kanal İstanbul Projesinin ÇED Raporu'na ilişkin Bakan Kurum,"Yer altı ve yer üstü kaynaklarını koruyacak tüm özel önlemler raporda kurgulanmıştır." dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, Kanal İstanbul'un depremi tetikleyeceği iddiasının da bilimsellikten uzak olduğunu söyledi.

"25-35 milyar liralık lüzumsuz maliyet yükleneceği iddiası asılsızdır"

Bakan Kurum, "25-35 milyar liralık lüzumsuz maliyet yükleneceği iddiası asılsızdır, gerçek dışıdır ve kasıtlıdır." diye konuştu.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, "Kanalla yapılması gereken İBB'ye ait altyapı tesislerinin yeniden yapım maliyetleri 10 milyar lirayı bulmamaktadır. Bu konudaki maliyet çalışmaları İBB'nin ilgili kuruluşlarıyla yapılmıştır." dedi.

"Hafriyatın depolanacağı yerler İstanbul'daki döküm sahaları içerisinde değil"

Kurum, "Kanal inşaatından çıkacak hafriyat miktarı 1,15 milyar metreküp. Hafriyatın depolanacağı yerler İstanbul'daki döküm sahaları içerisinde değil." diye konuştu.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED sürecinin Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olduğunu söyledi. 

Bölgede yapılması gereken projeleri tespit ettiklerini belirten Kurum, "Hem yağmur suyu projelerine hem atıksu arıtma tesislerine ilişkin hem de vatandaşımızın selden gördüğü yaraları sarmak adına yaklaşık 100 milyon lira değerinde bir kısmını bakanlığımız, bir kısmını da belediyelerimiz valiliğimiz eliyle yapacağımız projelerin startını verdik ve bu çerçevede inşallah Adanalı vatandaşlarımızın yaralarını bir an önce saracağımızı ifade ediyor, tekrar aramıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum." dedi.

- Kanal İstanbul süreci  

Kanal İstanbul Projesi'nin 2011'den başlayan 8 yıllık sürecini, ÇED sürecini, bu dönemdeki hassasiyetleri ve iddialarıyla ilgili cevaplarını kamuoyuna duyurmak istediklerini anlatan Kurum, ÇED başvuru dosyasının yaklaşık 2 yıl önce 20 Şubat 2018'de bakanlığa sunulduğundan bahsetti.

Ardından bu raporun bütün kurum, kuruluşlar ve halkın görüşlerine açıldığından bahseden Kurum, şu açıklamalarda bulundu:

"Gelen görüşler doğrultusunda alınacak çevreyle ilgili muhtemel tedbirlerin tamamı raporumuza bir taahhüt zinciri olarak işlendi. Son şekli verilen ÇED Raporu Bakanlığımıza sunuldu. Bakanlığımız da bu ayın 23'ünde ÇED Raporu'nu tamamladı. Bu aşamadan sonra Bakanlığımız ve İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından askıda ilan ediyoruz ve internet aracılığıyla 10 gün boyunca kurum, kuruluş ve vatandaşlarımızın görüşüne açıyoruz. İlan süresi sonunda, itirazların değerlendirmesi ve eksiklerimizin giderilmesiyle birlikte tamamlayıp ÇED Raporu'nun nihai durumunu ve son halini vermiş olacağız. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum. Kanal İstanbul'a ilişkin ÇED Raporu ve süreci Türkiye'nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur."

Kurum, bütün kamu kurum ve kuruluşlarla açık ve şeffaf toplantılar düzenlediklerini söyleyerek son toplantının da 28 Kasım'da yapıldığını anlattı.

- "İBB bu tutanağa herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden görüş bildirmiştir"

Murat Kurum, bu toplantıya dair İnceleme Değerlendirme Toplantı tutanağının detaylarıyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu:

"Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ÇED Raporu ve eklerinin yeterli olduğunun; yapılan inceleme, hesaplama ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri ve bilgiye dayandığının, ÇED Raporu'nun çevreye olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin alındığının, İnceleme Değerlendirme Komisyonu üyelerince tespit edildiği ve ÇED Raporu'na son şeklinin verilmesine karar verildiği bu tutanakta imza altına alınmıştır.

Bu tutanağa baktığınızda 44'üncü sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu toplantıya katılmış ve bu tutanağa herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden, görüş bildirmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin temsilcisi de ÇED Raporu'nun altına imzasını atmıştır. Şimdi belediye başkanı çıkıp itiraz ediyor. Daha elemanının ne yaptığının farkında değil. Buraya gelip, ÇED Raporu'na imza atıyorsunuz, hiçbir şerh bildirmiyorsunuz, ondan sonra çıkıyor diyorsunuz ki 'ben bu rapora itiraz ediyorum.' İtiraz edeceksen toplantı tutanağına gel de ki 'Ben buna şerh düşüyorum. Şu şu nedenlerden dolayı bu tutanağı imzalamıyorum veya itiraz kaydıyla imzalıyorum' diye şerh düşmen gerekirken, hiçbir şerhi düşmüyorsun ve toplantı tutanağını imzalıyorsunuz."

ÇED sürecinde çevre hassasiyetini en üst düzeyde tutup gerçekleştirdiklerini kaydeden Kurum, "İstanbulumuzun havasına, suyuna, ormanlarına, toprağına, yeşiline, gölüne, denizine, ekolojik dengesine, tamamen çevreyi ve doğayı  koruma eksenli bir bakışla yaklaştık ve tüm detayları bu hassasiyet üzerinden yürüttük." şeklinde konuştu.

Bu süreçte de belediyeler, akademisyenler, çevre uzmanları, kurum ve kuruluşlarla ve STK’larla çok geniş katılımlı görüşmelerde bulunduklarını söyleyen Kurum, "ÇED Raporu, 1595 sayfalık, ekleriyle birlikte 16 bin sayfa olan bir rapor. Bu rapor sürecinde ön açıcı fikirleri, destekleri için 56 kurum ve kuruluşumuza, belediyelerimize, üniversitelerimize, 200 bilim adamımıza, medyamıza ve vatandaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.

İstanbul Boğazı'nın bugünkü durumu ve Kanal İstanbul Projesi'nin neden yapıldığını belirten Kurum, İstanbul Boğazı'ndan geçen gemi yoğunluğu ve deniz trafiğine dikkatleri çekti.

Geçmişte günde 2 gemi geçerken, bugün İstanbul Boğazı'ndan günlük ortalama 150 ve yılda ise 50 bin gemi geçtiğini söyleyen Kurum, "Teknolojik gelişmeler sonucu gemi boyutlarının büyümesi, tehlikeli maddeleri taşıyan gemi geçişlerinin artması, dünya mirası İstanbulumuz üzerinde büyük bir baskı ve tehdit oluşmuş durumdadır." şeklinde konuştu.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak bu süreci, boğazdaki tüm hareketi ve Marmara Denizi'ni 91 istasyonla 7 gün 24 saat izlediklerini sözlerine ekleyen Kurum, "Bugün İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin tonajlarına baktığımız zaman, 2010 yılında İstanbul Boğazı'ndan 672 milyon gross ton gemi geçerken, 2018 yılında 849 milyon gross ton gemi geçmektedir. Bu tablo dünyadaki globalleşmenin, ticaretin artmasıyla birlikte de her geçen gün katlanarak artmaktadır. Yani gemi azalsa bile geminin hacmi taşıdığı yük miktarı artmaktadır." dedi.

Bu durumun gemilerin hem manevra kabiliyetini azalttığını hem de boğazdaki kaza riskini ciddi oranda artırdığını kaydeden Kurum, özellikle akaryakıt ve tehlikeli madde taşıyan gemilerin oluşturduğu kaydetti.

Kanal İstanbul un ÇED süreci Türkiye nin en şeffaf süreçlerinden biri oldu! 

- Güvenli alternatif yollar

İstanbul Boğazı'nda yılda ortalama 8 kaza meydana geldiğini sözlerine ekleyen Kurum, bu tablo göz önüne alındığında 2011 yılından bu zamana Karadeniz'i Marmara Denizi ve Akdeniz'i bağlayan güvenli alternatif yolların aranmaya başlandığını kaydetti.

Murat Kurum, şu açıklamalarda bulundu:

"Hem boğazlardaki su kalitesi hem vatandaşların can ve mal güvenliği, orada yaşayan canlıların o kirlikten uzaklaşacak dünya incisi İstanbul Boğazı'mızı koruyarak, gelecek nesillere daha iyi aktaracağımız bir proje yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu gereklilik neticesinde çok geniş katılımlı yapılan istişareler sonucunda sanki bir tane güzergah belirlenmiş ve o güzergah üzerinde ısrar edilir gibi bir ifade kullanılmaktadır. Aksine bu proje için 5 ayrı alternatif güzergahlar belirlenmiştir. Bugün bu güzergahlar birbirleriyle kıyaslanmış, İstanbulumuz için en doğru hat neresiyse bu hat belirlenmiş. Bugün Küçükçekme Gölü ile Karadeniz'i birbirine bağlayan 45 kilometrelik Kanal İstanbul güzergahı belirlenmiştir."

Diğer alternatif güzergahları tablodan gösteren Kurum, "Aksine 5 alternatiften en doğru olanı, o 200 bilim adamımızın, 56'ya yakın kamu kurum ve kuruluşunun katılımıyla yapılmış ve bu güzergahlara ait koridorlar mevcut veriler ışığında genel, ekonomik, teknik çevresel etkileri mukayese edilerek ve en son bugün kullanmış olduğumuz Kanal İstanbul güzergahı belirlenmiştir. Bu çerçevede çalışmalar başlatılmıştır." şeklinde konuştu.

Bakan Kurum, çalışmalara 2017 Temmuz yılında başladıklarını, etüt proje için ihaleye çıktıklarını ve işlemlerin tamamlanması için de 8 Ağustos 2017 itibarıyla proje sürecine başladığını söyledi.

Projeye yönelik eleştirileri yanıtlayan Kurum, "Gemiler, İstanbul Boğazı'ndan bedavaya geçmek varken, neden para vererek Kanal İstanbul'dan geçsin?" sorusunun abesle iştigal olduğunu dile getirdi.

Halihazırda, İstanbul Boğazı'ndan geçen gemilerin fener, tahlisiye ve sağlık rüsumları ile römorkör ve kılavuzluk hizmetleri için ücret ödediklerini aktaran Kurum, "Ücretsiz geçiş hali, halihazırda bir kere söz konusu değildir. Gemilerin İstanbul Boğazı'ndaki bekleme sürelerini dikkate aldığınızda İstanbul Boğazı yerine Kanal İstanbul güzergahını tercih etmesi gemiler için önemli bir avantaj sağlıyor." dedi.

İstanbul Boğazı'nda son 3 yıl göz önüne alındığında deniz trafiğinin askıya alınma istatistiklerini paylaşan Kurum, bu yılın verilerine göre İstanbul Boğazı'nda her bir geminin yaklaşık 14 saat beklediğini, tanker gibi tehlikeli yük taşıyan gemiler de incelendiğinde 30 saate ulaşan bekleme süreleri bulunduğunu söyledi.

Kurum, "Yani bir gemi İstanbul Boğazı'ndan geçecekse, tankerse eğer 30 saat, diğer bir gemiyse de 14-15 saat bekleme süreleri var. 2017 yılı verilerine göre tankerlerin maruz kaldıkları beklemekten kaynaklanan ekonomik kayıp, milyonlarca doları bulmaktadır. Boyu 200 metre üstü tankerin günlük kiralama kaybı 120 bin dolara ulaşmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Bu verilere göre bir geminin 30 saat beklemesi durumunda yaklaşık 300-350 bin dolar bekleme maliyetiyle karşı karşıya kaldığını anlatan Kurum, "Dolayısıyla bu şartlarda bekleme süreleri de göz önüne alındığında toplam geçiş maliyetlerinde son derece ciddi bir artış söz konusu olduğunu da görmekteyiz ve inşallah Kanal İstanbul Projesi ile tercih neden olacak, bekleme sürelerini azalacağı önemli bir süreci, projeyi İstanbul'umuza, ülkemize kazandırmış olacağız." ifadelerini kullandı.

- "Yersiz bir iddia"

Kanal inşaatından 2 milyar metreküp hafriyat çıkacağı, İstanbul'un yıllık hafriyat kapasitesi 40 milyon metreküp olduğu, çıkacak hafriyatın İstanbul trafiğini olumsuz etkileyeceği iddiaları hakkında konuşan Kurum, yapılan kazı dolgu hesabına göre hafriyatın 2 milyar metreküp değil 1,15 milyar metreküp olduğunu ifade etti.

Kurum, şu açıklamalarda bulundu:

"Bu hafriyatın depolanacağı yerler de İstanbul'daki mevcut döküm sahaları içinde değildir. Kendi içinde yapılacak, diğer hafriyat alanlarıyla da hiçbir ilişkisi yoktur. Kanal İstanbul güzergahı üzerinde proje çerçevesinde yapılan planlamayla konveyörlerle yine araçlar ve iş makinalarıyla hafriyat kamyonlarıyla kanalın 2 tarafında yükleri alacak ve Karadeniz kıyısında belirlediğimiz alanlara dökümlerini yapacaklar ve İstanbul'a da kesinlikle giriş çıkış yapmayacaklar. Dolayısıyla 'İnşaatın başlamasıyla TEM, E5 sık sık trafiğe kapatılacak' iddiası da yersiz bir iddiadır." 

Diğer iddiaların da tamamen asılsız olduğunu sözlerine ekleyen Kurum, proje kapsamındaki kazıdan çıkan malzemelerin depolama alanlarına çalışma alanı içinde teşkil edecek yollarla nakledileceğini kaydetti.

Kurum, "Bakın bu konuya ilişkin bir nüans ortaya koyduk. Trafikle ilgili proje kurallarına uyulmaması durumunda ortaya çıkabilecek risklerin önlenmesi için hem yatırımcı firma, hem de takip yapacak hem de bu yatırımcı anlık olarak izlenecektir. ÇED Raporu'nda bu da yazmaktadır. Dolayısıyla oradaki trafik yükünün inceleneceği, takip edileceği, ÇED Raporu'nda net bir şekilde belirlenmiştir." açıklamasında bulundu.

-"Müsaade ettiğimiz yeni nüfus miktarı 500 bin kişi"

"İstanbul'a yeni 1,2 milyon nüfus gelecek iddiası da uydurmadır." diye konuşan Kurum, bu bölgede müsaade ettikleri yeni nüfus miktarının 500 bin kişi olduğunu sözlerine ekledi.

Kanal İstanbul'un iki yakasında kurulacak şehrin mahalle, akıllı şehir konseptine göre dizayn edileceğini kaydeden Kurum, şunları söyledi:

"Bizim özümüzü, kültürel değerlerimizi yansıtacak, İstanbul'a değer katacak, İstanbul'a gelen bir turistin bir gün de orada vakit geçirmesi gerektiği alanlardan oluşacak, içinde ar-ge merkezleri, üniversite alanları, yine finans merkezlerinin olduğu çok önemli bir projeyi de yine İstanbul'a katacak bu projeyi birlikte yapacağız. İçinde sosyal donatı ve yeşil alanlarıyla nefes alacak, 2 akıllı şehri milletimize armağan edeceğiz." 

Karadeniz'in tuzlu su miktarının artacağı ve dengesinin bozulacağı, Marmara ve Karadeniz'de balıkçılığın tamamlanacağı iddialarıyla ilgili cevap veren Kurum, "Yaptığımız bilimsel çalışmalar ve modellemeler sonucunda yaz ve kış ayları için simülasyonlar ve hesaplamalar yapılmıştır. Bu analizler sonucunda yılın hiçbir döneminde kanal sebebiyle çözünmüş oksijenin iddia edildiği gibi canlı yaşam için gerekli sıranın altına düşmediği görülmüştür. Marmara ve Karadeniz'de doğal yaşam koşullarının sürekliliği de bu çerçevede muhafaza edilecektir." şeklinde konuştu.

ÇED raporunun mevcut çevresel durum değerlendirme çalışmaları kapsamında denizel flora ve fauna çalışmaları ile ekosistem değerlerinin de raporlarda sunulduğunu sözlerine ekleyen Kurum, ekoloji ve su kalitesiyle ilgili de izleme planlarının oluşturulduğunu açıkladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011'de "İstanbul artık içinden iki deniz geçen bir şehre dönüşüyor, yüzyılın en büyük projelerinden biri için bugün kolları sıvıyoruz." sözleriyle projenin müjdesini verdiğini hatırlatan Bakan Kurum, şu açıklamalarda bulundu:

"Biz ülkemiz için, milletimiz için, çocuklarımız için İstanbul'un 2023'ü, 2053'ü, 2071'i için Kanal İstanbul hayalimizi gerçekleştireceğiz. Ben şimdiden Kanal İstanbul Projemizin ülkemiz ve milletimiz için, İstanbul'umuz için hayırlı olmasını diliyorum." 

-"Montrö'nün dışında bir projedir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kanal İstanbul'un Montrö Boğazlar sözleşmesi ile ilgili ilişkisinin olmadığını söylediği söyleyerek, projenin hangi rejime göre idare edileceği, özel bir hukukunun olup olmayacağıyla ilgili soru üzerine Kurum, şu açıklamalarda bulundu:

"Montrö ile ilgili bizim bir sıkıntımız, problemimiz yok. Buna ilişkin Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi Kanal İstanbul Projesi Montrö'nün dışında bir projedir. Bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak yapmış olduğumuz bu boğaz yoğunluğundan kaynaklı gemi trafiğinin bekleme sürelerini azaltacak, Boğaz'daki bu deniz canlılarını, İstanbul Boğazı'nı koruyacak bir projedir. Dolayısıyla Montrö'nün dışında bir projedir. Geçmek isteyen oradan geçsin, bekleme sürelerini dikkate alarak geçsin. Ama trafik yükünü, diğer ülkelerde baktığımız zaman Panama Kanalı, Süveyş Kanalı'nda da alternatif güzergahlar ile birlikte bu ticaretin hızlanması için atılmış adımlardır, biz de ülkemizde Montrö dışında yapmış olduğumuz, nasıl boğazın altından geçtiysek, nasıl üçüncü köprümüzü, Osmangazi'mizi yaptıysak bu da o çerçevede yapılmış bir projedir. Bağımsız bir projedir, özgür bir projedir, Boğaz'ın özgürlük projesidir. Hukuku tamamen ayrı şekilde, Montrö ayrıdır, Kanal İstanbul süreci ayrıdır. Montrö'deki hukuka herhangi bir zeval gelmeyecek şekilde Kanal İstanbul Projesi yürütülecektir."

"Yani oradan geçişi Türkiye kendisi mi belirleyecek?" sorusuna yanıt olarak Kurum, "Tabii ki. Montrö'deki zorunluluğumuz devam edecek ancak Kanal İstanbul'la ilgili sonuçta biz kendi projemizi yapıyoruz, kendi kararlarımızı da alıp, o süreci işleteceğiz." cevabını verdi.

9 maddede Kanal İstanbul!

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kanal İstanbul'un ihalesi yakında!

İmamoğlu'nun Kanal İstanbul'a yaptığı 15 itiraza, Mustafa Ilıcalı'dan 15 yanıt!


Geri Dön