Simav depremini bilim adamları inceliyor!

Simav meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremin ardından çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (çOMÜ) Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süha Özden, incelemelerde bulundu....
Prof. Dr. Özden, yaptığı açıklamada, Simav 'ın, güneyde
dağlık, kuzeye doğru ovalık bir alanda olduğuna işaret etti.
Bu yapının jeolojide normal bir faya karşılık geldiğini, Simav 'ın da bu
fay hattı üzerinde kurulu olduğunu anlatan Özden, en çok hasar dağılımının
Simav 'ın Cumhuriyet Mahallesi ile Beyce köyü boyunca uzanan hatta doğu batı
doğrultusunda olduğunu söyledi.
Özden, bununla birlikte Simav 'ın hemen bir kaç kilometre kuzeyindeki
ovalık alanda bir çok köy bulunduğunu ve bunların bazılarında çok ciddi hasarlar
olduğunu belirterek, 'Halkla görüştüğümüzde en büyük ihtiyacın çadır olduğunu
söylediler. Artçılar devam ediyor. 24 saat orada kaldım, neredeyse 10 dakika
arayla 3 ile 4 büyüklüğünde artçı deprem oluyor. Bu da insanları rahatsız ediyor,
ürkütüyor. Artçılar belirli bir dönem daha devam edecek. Bunun süresi tahmin
edilemez. Her depremde değişiyor. Bazı depremlerde 1 hafta sürüyor, bazı
depremlerde bir kaç ay devam edebiliyor. Simav başta olmak üzere hasar tespitine
başlandı. Özellikle kerpiçten yapılan evlerde büyük hasarlar var' diye
konuştu.
Türkiye 'de 6 şiddetinden büyük depremlerde yüzey kırıkları oluştuğuna
işaret eden Özden, şunları belirtti:
'Fay, hangi derinlikte kırılırsa kırılsın, o fayın yüzeye kadar
kırıldığını görebilmek önemli. Bu depremde binalarda ve doğada çatlaklar oldukça
fazla. Bunlardan bazıları da faya paralel uzanmakta. Tam anlamıyla bir yüzey
kırığının oluştuğunu söyleyemeyiz. Bu, depremin doğasının doğru olduğunu, yani
6 'dan küçük bir deprem olduğunu bize gösteriyor. Deprem 10 kilometreden derin
olmadığı için de tüm Batı Anadolu 'da hissedildi. Yüzeye yakın olması, deprem
dalgasının aniden yüzeye vurması nedeniyle etkisinin fazla olduğunu görüyoruz.
Biraz daha derin bir deprem olsaydı bu kadar hasar yapmayabilirdi. Bence, orada
tahmin edilenin de ötesinde hasar var. Tek tek mahalleleri gezdim. Pek çok
binanın giriş katlarında kolon kesmeleri var. O binaların bir çoğunun yeniden
yapılanması lazım. Bazıları orta hasarlı oturulabilir, ama çok iyi tadilattan
geçmesi, depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor. Hemen hemen minarelerin
bir çoğu yıkılmış. O da minarelerin yüksek yapılmasından kaynaklanıyor. Sağlam
binaların çoğunluğunda sıva çatlağı var. Bazı binalarda da merdivenlerin ve
balkonların çöktüğünü gördük.' dedi.
Son yüzyıldaki depremleri ve deprem tekrarlanma aralığını bilmenin, Kuzey
Anadolu fayında olduğu gibi, aktif faylar üzerinde kabaca bir tekrarlanma aralığı
söyleyebilmenin önemli olduğunu vurgulayan Özden, şöyle konuşması sürdürdü:
'Örnek olarak Kocaeli depremi yaşandıktan sonra o bölgedeki hareketi
tarihsel kayıtlardan bildiğimiz için, 200-250 yıl, bazı yerlerde maksimum 300
yıla çıkacak şekilde tekrarlanmanın olduğunu söyleyebiliriz. Ama burada bunu
söylemek güçleşiyor. Bu bölgede son yüzyılda Gediz 'de 1970 yılında bir deprem
var. şaphane merkezli 1944 yılında bir deprem oluştu. Simav da ise 2009 yılında 5
büyüklüğünde bir deprem olmuştu. Dolayısıyla burada bir tekrarlanma aralığı
söyleyebilmek zor. Bir daha bu büyüklükteki depremin ne zaman olacağı konusunda
yorum yapmak güç. Fayın karakterini düşündüğümüz zaman, tahminimiz en fazla 5 ya
da 6 büyüklüğünde bir depremin bu fay üzerinde olabileceğiydi. Batı Anadolu 'da bu
tür faylarda geçmişte bu oldu.' dedi.
Özden, bölgede, çOMÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Jeoloji ve Jeofizik
Mühendisliği Bölümleri ile Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem
Araştırma Enstitüsü ile birlikte, 2009 yılından itibaren işlettikleri üç deprem
kayıt istasyonuyla fayın davranışını izlemeye devam edeceklerini sözlerine
ilave etti.
AA