25 / 04 / 2024

İnşaat ekonominin can damarı oldu!

İnşaat ekonominin can damarı oldu!

Serhan ADA bugünkü yazısında inşaatın tüm yan sektörlerle birlikte ekonominin can damarı olduğundan söz ediyor



Seyrek yapılan işe daha yoğun ilgi ve dikkat göstermek mümkün. Rutin algıyı tembelleştiriyor. Alışkanlık yaratıyor. Öyle ki insan gözünün önündekini görmez oluyor. Bir müddettir gazeteyi seyrek okuyorum. Nedeni birden çok. En önemlisi adına haber denen şeyin çoğalarak kaynaması, giderek buharlaşması. İstemeden habere maruz kalıyoruz. Bir avuç (ülkede ve dünyada) ajansın ürettiği bültenlerden kesip yapıştırılan parçacıkların mümkün olan her mecradan gözümüze ve kulağımıza sokuşturulması da cabası. Gazete az okunarak bundan nasıl sakınılır? O da ayrı konu.

Geçen Pazar gazeteyi aldım. Önce sayfaları baştan sona çevirdim. Durdum. Bir daha. Gazete inşaat ilanları broşürü olmuştu. Üşenmeden saydım. Tam sayfa, yarım, çeyrek sayfa. 48 sayfalık gazetede 15'den fazla sayfada `ev' ilanı vardı. Buna bir de bankaların ev edindirmek için verdikleri kredilerin ilanları eklenince gazetenin üçte birinden fazlası inşaat faaliyetine ayrılmış vaziyette. Bunun üzerine diğer ilanlar da konunca  gazetenin yarıdan fazlasının reklam sektörünün kontrolüne girdiği açıkça görülüyordu. Üstünde yazarının adı, sanı, fotoğrafı bulunan 18'e yakın köşe de düşülünce geriye ne kalıyordu? Ne çoğalması, haber düpedüz bitmişti!

İnşaat ilanlarına yakından bakma merakı işte yukarıdaki düz hesap sonucunda uyandı. Çok sayıda  ilanın çok az sayıda firma tarafından verildiği görülüyordu. Bu firmalar kimdir, bu arazileri nasıl almış, bugüne kadar neler yapmışlardır? Sektörü bilenlerin işi. Açık olan bu konuda da bir oligopol olduğu. Tıpkı medyadaki gibi.

Tüm ilanlarda ortak yanlar göze çarpıyor. İnsanlar suya susamışlar. Ev alırken su kıyısında olsun, su görsün istiyorlar. Yeşil daha sonra geliyor. Su işi öyle abartılmış ki, yapay göllerden, akarsulardan başlayıp iş Bosphorus City'ye kadar varıyor. Öyle ki, `Küçükçekmece  Gölü'nün oralarda oturup Ortaköy'den kumpirinizi alıp sandalla Boğaz'a açılabiliyorsunuz'. Hem de yürüyerek. Su merakından yeşil gerilemiş. Ya tek tük evlerin arasına serpiştirilmiş, ya da fotoğraf arşivinden bulunup arkaplana konulmuş. Oysa bu inşaatlar kentin eski yeşil ciğerlerinin bulunduğu alanlarda yükseliyor. Tam ortada az katlı villa, dubleks benzeri yapılar gerilere gittikçe kuleler yer alıyor. İlanlarda yüzde seksenlik alanı maket, fotoşop, fotoğraf karışımı hayal avcısı görüntüler kaplıyor. Sitelerin konumunu gösteren planlar küçücük bir kareye oturtulmuş. Hepsi Asya ya da Avrupa kıyısının çeper ilçelerinde. Otoyol ya da havaalanlarından biri nirengi alınıp tarifleniyor.

Medyanın kültür endüstrisindeki yapışık ikizi reklamcılık. Ayrılırlarsa yaşayamazlar. Belli ki inşaat, şu gri kriz günlerinde reklamın da hayat öpücüğü. Hem de reklamla yaratıcılık ilişkisinin sadece bir dedikodu olduğunu anlamak için inşaat ilanları yeterli kanıt. `Kidzmania', `Ruh Banyosu mu, Göz Banyosu mu?', `Meritlife', `Quartz Spradon', `macera köprüsü', `SimpliCity' ya da "bu tablo sizi adres sahibi yapar" yaratıcılıkları sektörün sağladığı fonlarla ortaya çıkan güzellikler.

İnşaatın tüm yan sektörlerle birlikte ekonominin can damarı olduğu apaçık. Buna finans da dahil. Hepsi güvenlikli, havuzlu, yapay denizli bu sitelerin nasıl bir kentli/ insan profili çizmeye başladığı ise  sahici bir araştırma konusu.

Sık yaptığınız işleri arada seyreltin.
Göreceksiniz.
Radikal


Geri Dön