19 / 04 / 2024

Zonguldak'ın mülkiyet sorunu nasıl çözülecek?

Zonguldak'ın mülkiyet sorunu nasıl çözülecek?

TBMM Başkanvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Zonguldak'a gelerek ziyaret gerçekleştirdi. Hamzaçebi, bölgenin mülkiyet sorunundan yola çıkarak değerlendirmelerde bulundu.



Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Zonguldak'a gelerek bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. İl Başkanlığı binasında basın toplantısı yapan Hamzaçebi, vatandaşların ülkenin geleceğini düşünerek oy kullanması gerektiğini ifade etti. 


Hamzaçebi'nin basın toplantısına CHP Zonguldak Milletvekilleri Şerafettin Turpcu ve Ünal Demirtaş, İl Başkanı Ahmet Altun, Merkez İlçe Başkanı Ebru Uzun, İl Kadın Kolları Başkanı Merve Kır, İl Genel Meclisi CHP Gurup Başkanvekili Fikret Zaman ve partililer katıldı. Hamzaçebi, akabinde Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Metin Demir'i makamında ziyaret etti. 


"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN KAPSAMI VATANDAŞA AÇIK BİR ŞEKİLDE ANLATILMAMAKTADIR" 

Referandum çalışmalarında bilgi kirliliği yaşandığını belirten Hamzaçebi, şöyle konuştu; "Programımızda basın toplantısı yoktu. Bir dizi programımız var. Ancak burada olduğunuzu öğrenince bir selamlaşma konuşması yapmak istedim. 16 Nisan'da herkes sandık başına gidecek. Halkoyuna sunulan anayasa değişikliği konusunda vatandaşlarımız görüşlerini, tercihlerini, evet veya hayır yönünde ifade etmek suretiyle oylarını kullanacaklardır. Demokrasilerde evet oyları ve hayır oyları hangi yönde olursa olsun bütün oylar saygıdeğerdir. Vatandaşımızın tercihine saygı göstermek herkesin görevidir. Kendi tercih ettiği yönün aksine oy kullandığı için kimse kimseyi eleştiremez. Siyasetçilere düşen görev değişikliğin kapsamında ne olduğunu açık ve samimi bir şekilde vatandaşla paylaşmaktır. Vatandaşımız daha rahat daha kolay karar verecektir. Ancak bir bilgi kirliliği yaşanıyor. Anayasa değişikliğinin kapsamı vatandaşa açık bir şekilde anlatılmamaktadır. Bu bir genel seçim değildir. Milletvekili seçmiyoruz. Herkesin sempati duyduğu, üyesi olduğu ya da sandığa gittiği zaman oy verdiği bir siyasi partisi vardır. Belki bazı vatandaşlarımız hiçbir siyasi partiye sempati duymayıp oy veremeyebilirler. Ama sandığa giden vatandaşlarımızın genel seçimlerdeki tercihi ülkeyi hangi hükümetin yönetmesi gerektiği yönündeki tercihtir. 16 Nisan'da vereceğimiz oyların bir hükümet veya siyasi parti tercihiyle ilgisi yoktur. Benim önerim şudur, genel seçimlerde oy verdiğiniz siyasi partileri yine genel seçimlerde deste kley e meye devam edelim. Ama bu seçim ondan farklı bir şey. Tarih 1 Mart 2003. TBMM'de hükümetin getirdiği Irak tezkeresi konuşuluyor. Zamanın Başbakanı Abdullah Gül'ün getirmiş olduğu tezkere Amerikan Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye'nin topraklarını geçerek Irak'a girmesini amaçlıyordu. TSK'da ABD'ye destek verecekti. AK Parti milletvekili sayısı 363'tü. Tezkerenin geçmemesi için hiçbir neden yoktu. Salt çoğunluk yetiyordu. Ama evet oyları yeterli seviyeye ulaşamadığı için tezkere kabul edilmedi. Hayır oyları o oylamada kazançlı çıktı. İki partili TBMM'de AK Partili bazı vekillerin hayır oyu vermiş olmasıdır. AK Partili bir kısım vekillerin oylarıyla söz konusu tezkere kabul edilmedi. O vekiller partilerinden vazgeçmediler. Bakan olmaya devam ettiler. Ama bu mesele memleket meselesidir deyip parti bağlarının, ilişkilerinin ötesinde bir değerlendirme yaparak hayır oylu verdiler." 


"ORTADA TEK ADAM YÖNETİMİ VARSA TÜRKİYE ANAYASAYA VEDA EDER" 

Suni gündemler yaratıldığını ifade eden Hamzaçebi, şöyle konuştu; "Şimdi aynı durumla karşı karşıyayız. Yetkiler tek bir kişide mi olsun, yoksa yine parlamenter sistemde olduğu gibi bir Cumhurbaşkanı yanında, TBMM içinden çıkmış olan bir hükümet ve başbakanı olsun. Tartışma budur. Bugün bu yetkileri kim kullanabilir gibi bir değerlendirmeyi ben yanlış buluyorum. Sisteme ilişkin bir değerlendirme yapmak lazım. Tek adam yönetimi Türkiye'ye yarar mı yoksa zarar mı getirir. Değerlendirilecek olan budur. Şu anda Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışına gitse, kendisine TBMM başkanı vekalet eder. Halkın seçtiği kişi, halkın seçtiği siyasi, halkın seçtiği Cumhurbaşkanına vekalet etmektedir. Önerilen sistem yürürlüğe girerse halkı seçtiği Cumhurbaşkanına halkın seçmediği bir Cumhurbaşkanı yardımcısı vekalet edecektir. Demokrasiyle halkın oylarıyla gelmeyen kimsenin vekalet etmesi demokrasiye aykırıdır. Bu iradeyi bir kenara atıp da tek kişinin iradesiyle Cumhurbaşkanına vekalet edilecek olması kabul edilemez. Suni gündemler var. Bütün anayasa kitaplarında ülkeyi yönetmeye yetkili olan kişinin parlamentoyu tek yanlı feshetmesinin adı fesihtir. Eğer TBMM kendi iradesi dışında görev süresi dolmadan bir başka kişinin iradesiyle görevi sona erdiriliyorsa ortada meclisin feshedilmesi var. Fesih yazmıyor sadece seçimlerin yenilenmesi kararı alınıyor deniliyor. Diyelim ki öyle seçimlerin yenilenmesi kararı alınınca TBMM'nin seçimlerinin yenilenmesi isteniyorsa bunun adı feshetmektir. Tek adam yönetimi olursa ülkede özgürlükler tehlikeye girer. Özgürlükler kesinlikle tehlikeye girer. A veya B kişisinin Cumhurbaşkanı olması fark etmez, ortada tek adam yönetimi varsa Türkiye anayasaya veda eder. Kağıt üzerinde bir anayasa olabilir ama bütün kuvvetleri tek bir kişi üzerinde topluyorsa göstermelik anayasa denir. Türkiye anayasasız bir döneme girmiş olur. Özgürlükler ortadan kalkar." 


"KIDEM TAZMİNATLARINI YILLIK BİR AY DEĞİL DE 15 GÜN ÜZERİNDEN DİYE KARAR ALINIRSA ÇALIŞANLAR HİÇBİR ŞEY YAPAMAZ" 

Kıdem tazminatları üzerinde hükümet ile işveren arasında bir çalışma olduğunu belirten Hamzaçebi, şöyle konuştu; "Anayasa teklifine göre Cumhurbaşkanı, yasa gücünde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. İki sınırı var. Temel haklar ve özgürlükler, siyasi haklar ve ödevler. Bu iki konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkartılamaz. Anayasada bir üçüncü grup özgürlük daha var. Ekonomik ve sosyal haklar ve özgürlükler. Çalışma özgürlüğü. Örneğin tek adam yönetimi olursa ülkeyi yöneten kişi ben asgari ücreti dondurdum kararı alabilir. Bütçenin durumu iyi değil, emekli maaşlarında artışı sınırlandırıyorum diyebilir. Bütün çalışanlarımızın emekçilerimizin iş kanunundan doğan ihbar ve kıdem tazminatlarını sınırlandırıyorum, kaldırıyorum diyebilir. Hangi yetkiyi nasıl kullanacağını bilemezsiniz. Bugün kıdem tazminatının kaldırılmasına yönelik iş dünyası ile hükümet arasında çalışma var, tartışmalar var. İşçi sendikaları buna olağanüstü ölçüde karşı çıkıyor. Bir tek adam gelirse ben kıdem tazminatlarını yıllık bir aylık ücret üzerinden değil de 15 günlük üzerinden belirlensin yönünde karar aldım derse çalışanlar hiçbir şey yapamazlar. Bu yasa gücündedir. Bu teklif böyle bir tehlikeyi içinde barındırıyor. Çok örnek verebiliriz. Zonguldak'ta mülkiyet sorunlarının ne kadar önemli ve taze olduğunu biliyoruz. Mülkiyet sorunlarının çözümü konusunda meclisteki çabalarımızı bütün Zonguldak biliyor. Ama bir Cumhurbaşkanı bir tek adam her kimse bu Cumhurbaşkanı derse ki; 'Zonguldak'ın Havza-i Fahmiye alanını  TOKİ  alanı ilan ettim' der mi der. Ne yapabilirsiniz? Bir şey yapamazsınız, yasa gücünde. 


"HAYIR OYLARINI BASKI ALTINA ALMAK DOĞRU DEĞİLDİR" 

Halkın sağduyusuna inandıklarını belirten Hamzaçebi, şunları söyledi; "Eğer özgürlük, demokrasi, kişinin hakları devam etsin istiyorsak, Türkiye normalleşsin istiyorsak, demokrasi yolunda adım atsın ilerlesin istiyorsak verilmesi gereken oy hayırdır. 1982 Anayasası kader değildir, Türkiye buna mahkum değildir. 3 kapsamlı değişiklik yapıldı. Dördüncü değişiklik için 2011 yılında TBMM'de bulunan bütün siyasi partiler masaya oturdu. 82 Anayasası'nın 60 maddesinde değişiklik yapılmak üzere bir anlaşma gerçekleşti ama o çalışma devam etmedi. Anayasa denilen metin insanın haklarını ve özgürlüklerini güvence altına alan metinlerdir. Hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldıran metinlerdir. 20 ay süren o çalışma çok güzeldi. Şimdi biz bu 60 maddelik uzlaşmayı bir kenara atmışız, tek bir kişinin yetkilerini güçlendiren bir anayasa yapıyoruz. Bunun adı anayasacılık değildir. Ben halkımızın sağduyusuna inanıyorum. Vatandaşımızın parti bağlarının ötesine geçerek ülkenin geleceğini düşünerek bu anayasa değişikliğine o çerçevede oy vermelerini istiyoruz. Hayır oylarını baskı altına almak doğru değildir. Hayır afişlerini asmak çok kolay değildir. Ya da vatandaş hangi yönde oy kullanırsa kullansın bu oylar baskı altında tutuluyorsa referandumdan uzaklaşılıyor demektir. Ortada gerçekten özgür bir şekilde yapılan halk oylaması yoktur demektir."



İnanış Gazetesi


Geri Dön