23 / 04 / 2024

Muvazaalı işlemin iptali davası!

Muvazaalı işlemin iptali davası!

Mal sahibi kimi zaman eşinden, çocuklarından veya kurumlardan mal saklamak ya da kaçırmak için anlaşmalı bir muvazaalı satış gerçekleştiriyor. Peki, bu duruma üçüncü kişiler itiraz edebiliyor mu? Muvazaalı işlemin iptali davası nasıl açılır?



Muvazaalı işlemin iptali davası!

Gerçek ismi ve niteliği saklanarak, başka bir isim altında üçüncü kişileri aldatmak için göstermelik olarak yapılan satışlar muvazaalı satış olarak ifade ediliyor. Hukuken muvazaalı satışlar ispat edilmesi halinde hükümsüz kabul ediliyor. Senede bağlı sözleşmeye karşı olan muvazaanın ispatı ancak yazılı delille mümkün oluyor.


Muvazaalı işlemin her iki tarafı ve muvazaalı işlemden etkilenen üçüncü kişiler muvazaalı bir sözleşmenin varlığını mahkemeler önünde ileri sürebiliyor ve zararlarının tazminini talep edebiliyorlar. Bununla beraber taraflar iddialarını ispatlaması gerekiyor. 


Muvazaalı işlemin iptali davası nasıl açılır?

Muvazaa iddiasının ispatı, iddianın kim tarafından ileri sürüldüğüne göre değişiyor.  Muvazaa iddiasının muvazaalı işlemin taraflarından biri tarafından ileri sürülmesi halinde iddia yazılı delille ispatlanması gerekiyor.Diğer taraftan, muvazaa iddiasının üçüncü kişiler tarafından iddia edilmesi halinde iddianın her türlü delille ispatlanabileceği de yine Yargıtay kararlarında belirtiliyor. Dava açabilmek için muvazaalı satışın iptali davası dilekçesi ile başvuru yapılabiliyor.


Dava açabilmek için;

Örneğin eşinin vefatı halinde, bir yıl ve her halükârda beş yıllık süre içinde tapu iptali ve tescili ile en azından tenkisi davası açılabiliyor. Bu dava Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılabiliyor.


Kadın, kocası aleyhine boşanma davası açtığı ve burada nafakaya hükmettirdiği takdirde, nafaka alacağının tahsili anlamında İcra İflas Kanunu’ndaki hükümlerden istifade ederek, satışların iptali davası açılabiliyor. Bunun için de kocanın aciz halinde olması gerekiyor.


Kadın, evlilik sırasında bu malların birlikte alındığı ve kazanıldığı iddiasında ise bununla ilgili de iptal davası açabiliyor. Konuyla ilgili yargıtay kararı aşağıda yer alıyor.



Muvazaalı işlemin iptali davası örneği..


“İçtihat Metni”

T.C.

Y A R G I T A Y

Birinci Hukuk Dairesi


E. 1996/1179

K. 1996/1570

T. 14.2.1996


* MUVAZAA İDDİASI

* İSPAT KÜLFETİ

* YAZILI DELİL


ÖZET : Muvazaanın varlığını iddia eden bunu ispatla mükelleftir. “Taraf muvazaası”nda, senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası; ancakyazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme, yakın akrabalar arasında yapılmışolsa bile, muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Sözleşmeninresmi şekilde yapılması halinde dahi, olayın özelliği itibariyle adi yazılıdelilin yeterli olacağı kabul edilir.


(818 s. BK. m. 18) (743 s. MK. m. 6)

(YİBK., 5.2.1947 gün ve E: 1945/20, K: 1947/6 s.)


Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan iptal ve tescil davasının yapılanyargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilitarafından temyizi üzerine; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:


Muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklindetanımlanabilir. Muvazaada taraflar, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçekiradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak, bazan aslında bir sözleşme yapma iradesitaşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerineuymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler (nisbi muvazaa).


Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyigizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerineuymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarınıtaşımadığından geçersizdir.


Her ne kadar muvazaayı düzenleyen BK.nun 18. maddesinde ve öteki kanunhükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklıkbulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı,muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ilerisürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurulmasıgerektiği, belirli bir sürenin geçmesi,sebebin ortadan kalkması veyailgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada vebilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.


Hemen belirtmek gerekirki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarakbir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil, yolsuz bir tescilhükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan,tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise, tapu kaydının da Medeni Kanunun 933.maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca, muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andanitibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından, açılan davasonunda verilen karar, yenilik doğurucu (inşai) bir hüküm değil, açıklayıcı(ihdasi) bir hüküm durumundadır.


Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı(halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarındanbirine teb’an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasınıisbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası,Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. ve 290. maddelerinde belirtildiğiüzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı Kanunun 293.

maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanınyazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekildeyapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterliolacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabuledilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (nam-ı müstear)davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.


Somut olayda davacı vekili; (...müvekkilin ticaretle uğraştığını işlerinin iyigitmemesi ve mali problemlerinin bulunması nedeniyle dava konusutaşınmazların, ileride iade edilmesi kararlaştırılarak itimat edilen davalıyahiçbir bedel alınmadığı halde, tapuda satış gösterip temlik edildiğini...)ileri sürmüş; iptal ve tescil istemiştir.


İddianın, değinilen içeriği itibariyle “taraf muvazaası” niteliğini taşıdığıanlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerekdavacıdan iddiasını doğrulayan yazılı bir belgesinin bulunup bulunmadığınınsorulması; ayrıca, yanlar arasında görüldüğü bildirilen öteki davadosyasında, eldeki davayı etkileyecek bir beyanın olup olmadığınınaraştırılması; delil durumuna göre, yemin hakkında kullandırılması ve sonucu doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilip,yalnızca tanık sözlerine değer verilerek davanın kabul edilmesi isabetsizdir.


Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanannedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.2.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Muvazaalı konut satışı!


Öznur YASLI/Emlakkulisi.com


Geri Dön